Genelkurmay Başkanlığı’nın kendi arşivlerinden faydalanarak 1972’de yayımladığı belgelere göre
Dersim katliamına giden süreç 1926’da planlanmıştı. Ve harekat tam bir ‘
terbiye’ operasyonuydu.
Son Dersim tartışmaları olayın bir
isyan mı yoksa “
ıslah” hareketi mi olduğunu yeniden gündeme getirdi. Bu konuda en çok merak edilen kaynakların başında gelen Genelkurmay arşivleri olayın bir isyandan çok planlı bir ıslah hareketi olduğunu gösteriyor. 1972 yılında Genelkurmay
Harp Tarihi Başkanlığı tarafından yayınlandıktan sonra aynı yıl yasaklanan
Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar kitabında Dersim’e yönelik harekat
hazırlıklarına 1926 yılında başlandığı,
karakol ve yolların 1935’te çıkarılan
Tunceli kanununu uygulamak için yapıldığı,
Seyit Rıza ve yakınlarının evlerinin karakol
baskınlarından önce bombalandığı bilgileri yer alıyor. Genelkurmay belgeleri Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal Atatürk ve
Başbakan İsmet İnönü’nün harekatın her aşamasından bizzat haberdar olup yönettiklerini de gözler önüne seriyor. Harp Tarihi Başkanlığı Dersimde yaşananlar için terbiye etme, uslandırmaş hizaya getirme anlamlarına gelen “Tedip” ifadesini kullanıyor.
Hazırlıklar 1926’da başladı
Resmi tarih Dersim olayını isyan eden Seyit Rıza ve adamlarına yönelik bir bastırma harekatı olarak tanımlıyor. Ancak Genelkurmay belgelerinde onbinlerce sivilin öldürüldüğü onbinlercesinin de topraklarından sürülrdü Dersim katliamının başlangıcı şu ifadelerle belirtiliyor: “Cumhuriyetin ilanını takip eden senelerde özellikle Şeyh Sait ayaklanmasından sonra, diğer
doğu illeri ile beraber Dersim’de de önemle dikkate alınmış ve kesin ıslahat esaslarının tespiti için incelemelere başlanmıştır.” Genelkurmay’a göre bu doğrultuda hazrılatılan ve harekatın temelini oluşturan Mülkiye Müfettişi
Hamdi Bey’in 2
Şubat 1926 tarihli raporu Dersim’in giderek Kürtleştiği, tehlikenin büyümekte olduğu, ve bu çıbana kesin bir
ameliyat yapmak gerektiği anlatılıyor.
Önce askeri yığınak sonra isyan
Genelkurmay belgelerine göre bu
hazırlıkların ardından 25
Aralık 1935’te Tunceli kanunu çıkarılıyor. Kanun, Tunceli iline Korgeneral rütbesinde bir kişinin çok geniş yetkilerle vali,
komutan ve genel
müfettiş olarak atanmasını öngörüyor. O kişi de Dersim harekatını yönetecek olan Korgeneral Abdullah Alpdoğan oluyor. Genelkurmay Belgeleri Dersim olayının temellerini de bu kanuna dayandırıyor: “Tunceli Kanunlarının uygulanmasına ilkin, Dersim’e hakim olmak esası dikkate alındığı için Kahmut, Sin, Karaoğlan, Amutka, Danzik, Haydaran gibi
bucak merkezlerinde birer karakol tesisi ve binaların inşasına başlanmıştı.”
Genelkurmay belgeleri isyan faaliyeti olarak tanımladığı ilk olayın tarihi olarak ise bundan iki yıl sonrasını yani 20/21
Mart 1937 olarak veriyor. Kayıtlarda ilk olayın Pah bucağı ve Kahmut Bucağını birbirine bağlayan Harçik (Darboğaz) deresi üzerindeki
tahta köprünün yakılması olarak yer alıyor. Bu olayı Sin Karakolunun
telefon irtibatının kesilmesi ve Sin Bucağına
taciz ateşi açılması olyları takip ediyor.
Çanakkale’den
asker sevkiyatı
Mart 1937’de
bölgedeki askeri hazırlık ise kayıtlarda şöyle yer alıyor: 9 seyyar tabur, 4’üncü genel müfettişlik nuhafız takımı, 3. bölge komutanlığı, 3. Jandarba Bölge Komutanlığı,
Mazgirt,
Nazımiye, Çemişkezek, Pertek,
Hozat,
Ovacık,
Pülümür sabit
jandarma bölükleri, seyyar jandarma alayı. Ayrıca 2. Tayyare Alayından takviye edilen 7
uçaklı bir bölük de Elazığ’a gönderiliyor. Çanakkale’den bile 500 jandarma gönderiliyor. Ayrıca Erzinacan’daki seyyar ve
süvari birlikler de bölgeye kaydırılıyor.
Seyit Rıza’nın evini bastılar
Genelkurmay belgeleri asıl çatışmaların uçak bombardımanlarından sonra başladığını gözler önüne seriyor.
Askerlere yönelik saldırıların da Seyit Rıza’nın evine ve bölgeye yapılan bu bombardımanlardan sonra başladığını ortaya koyuyor. Kullanılan ifadeler ise halkın kışkırtıldığını, adeta saldırıya zorlandığını gösteriyor: “Hemen her gün eşkıyanın şu veya bu karakola baskın yapacağı haberleri alınıyordu. Birkaç kez Elazığ’da bulunan uçak bölüğünce; eşkıyanın toplandığı yerler, özellikle bu ayaklanmayı görünürde perde arkasından yönettiği bilinen Seyit Rıza’nın evi ve civarı havadan bombalandı. Her gün biraz daha şiddetini arttıran kaynaşmaya rağmen henüz ciddi bir harekat olmamıştı. Nihayet bir gün 26
Nisan 1937’de Sin bucağının Hozat’la irtibatının dağ yolu ile yapılmasını sağlamak maksadı ile açılan ve mevcudu 36 sabit jandarmadan ibaret olunan Askisor Karakolu saat 20:00’de itibaren 100 kadar eşkıya tarafından kuşatıldı.” Bu olayın ardından da harekat emri veriliyor.