Ne oluyordu da yapılan onca provokasyona rağmen bu millet galeyana gelmiyordu? Kafa tutuyordu gerçekleştirilen sinsi ve
hain provokasyonlara. Önceki yıllarda bu provokasyonların en küçüğü bile yetiyor,
halk sokaklara dökülüyor, kardeş kardeşi öldürüyor,sokaklar kan gölüne dönüyor ve sahne hazırlanıyordu, bildik senaryolarla...
Amaç...
Terör karmaşası
Gelen istihbarat bilgileri son derece netti.
PKK terör örgütü,
Türkiye'yi sıkıntıya sokmak için haince kararlar almıştı. Üst düzey
yöneticiler, şehirlerdeki militanlarına "harekete geçin" talimatını vermişti.
Milat 18
Mayıs'tı. Bu tarihin ardından terör tırmandırılacaktı. Türkiye'nin büyük illerinde
bombalı saldırılar düzenlenecekti. Uzun süreden beri
Kuzey Irak'tan Türkiye'ye sokulan A-4
tipi patlayıcı maddeler, bu saldırılarda kullanılacaktı.
PKK, yeni bir süreç başlatmak istiyordu. İlk
hedef Türkiye'yi karıştırmak ve sıkıntı vermekti. Ardından da kanlı örgütün lideri Abdullah Öcalan'ın muhatap alınmasını sağlamak amacı güdülüyordu. Mayıs ayının başlarıydı...
Bu ve benzeri pek çok istihbarat bilgisine ulaşmıştım. Ancak, hiçbirini yazmaya elim varmadı. Zaten devletin ilgili birimleri neler yapılmak istendiğini biliyordu. Murat Karayılan'ın "Eylemler başlatılamazsa körleşme tehlikesi ile karşı karşıyayız" diye bastırdığının herkes farkındaydı. Devlet, karşı tedbirleri alıyordu. Yazacaklarım sıkıntı verebilirdi. Büyük şehirlerde önemli eylemlerin yapılacağını önceden bildirmek, toplumu korku içine itebilirdi. Bundan
ülke zarar görebilirdi. Türk turizmi
darbe yiyebilirdi. Sonuçta, dolaylı da olsa
terör örgütünün ekmeğine yağ sürebilirdim.
Tek satır yazmadım. Sonunda korkulan oldu. PKK'nın aldığı hain karar uygulamaya konuldu. Ankara'nın göbeğinde kahpe bir bomba patladı. Terör bir defa daha pek çok masum insanın kanına girdi. Baktım, bütün devlet yetkilileri oradalar... Olayın sıcaklığı ile peş peşe açıklamalar yapıldı. Üstelik, bütün istihbarat bilgileri ortaya döküldü. Devletin en tepe noktalarındaki bir yönetici bakın ne dedi: - Bu, terör örgütünce yapılmış organize bir eylemdir. Bundan sonra bütün büyük şehirlerde böyle bir olay beklenebilir. Olacak iş değildi, ama oldu! Söylenmemesi gereken sözler söylendi.
Garip, anlaşılması güç bir tavır içine girildi. Bizim gösterdiğimiz hassasiyetin binde biri bile gösterilmedi. Türkiye'nin en yetkili ağzı tarafından bütün dünyaya "Türkiye güvenli bir ülke değil" mesajını verilmiş oldu. Yetmedi, bu kadarla da kalmadı... Geniş halk kitleleri korku içine itildi. Zaten, Ulus'ta bomba patlatıp, masum insanların kanına giren terörün de istediği buydu! Bu açıklama hiç doğru olmadı. Üstelik, bir Allah'ın kulu çıkıp da tepki göstermedi. Kimse "Bunlar söylenecek sözler mi?" diye sormadı.
* * *
Ardından
Hükümet'ten bir açıklama geldi.
Sınır ötesi
operasyonla ilgili bir soruya şu
cevap verildi:
Türk Silahlı Kuvvetleri'nden
sınır ötesi operasyon konusunda talep gelmesi durumunda
Meclis gereken desteği verecek. Açıkçası bu açıklamayı da yadırgadım. Türkiye demokratik bir ülke. Bütün sorumluluk Hükümet'in omuzlarında. Güvenliği temin, askerin değil Hükümet'in görevi.
Hükümet, sınır ötesi operasyona gerek duyuyorsa, gerekli adımları atar. Görevlendirmeyi yapar. Silahlı Kuvvetler de harekete geçer. Üstelik, Silahlı Kuvvetler 12 Nisan'da bunu talep etti. En üst düzeyde yapılan açıklamada, sınır ötesi operasyonun gerekliliği vurgulandı.
Tabii, yapılacak bir sınır ötesi operasyonun kapsamı da çok önemli...
PKK, uzun süreden beri operasyon bekliyor. Kuzey Irak'ta gerekli tedbirleri çoktan aldı. En az zayiat vermek için yapılması gerekenleri uygulamaya koydu. Operasyon sırasında hangi militanlarını feda edeceğini bile belirledi. Eğer böyle bir operasyon ABD'nin vereceği izin ile gerçekleştirilecekse... Eğer, ABD'nin çizeceği dar bir alan içinde gerçekleşecekse... Eğer, onların kurallarına bağlı kalınacaksa... En önemlisi de davul zurna ile ilan edilerek Kuzey Irak'a girilecekse... Hiç harekete geçilmesin daha iyi. Çünkü, bu tür bir operasyon PKK'nın ekmeğine yağ sürer. Çıkaracağı
gürültü, alınacak sonuçtan çok daha büyük olur.
Sınır ötesi operasyon ciddi bir iştir. Bunu yapmak için konunun ciddiyeti ile orantılı ciddi bir tavır gerekir!
Emin Pazarcı/Bugün