Demokrasi tarihimizde 27
Mayıs, 12
Mart, 12
Eylül ve hatta 28
Şubat bir ezberi ifade ediyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte siyasi çalkantılara neden olan 2007 yılı 27
Nisan e-
muhtırası da bu açıdan önemli dönemeç.
27 Nisan ezberse 28 Nisan
demokrasi tarihimizin yüz akıdır. Komutanların oylamayı
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt ile birlikte izledikleri haberleri geliyordu kulağımıza. Bir kez daha asker ne der, sorusuna
yanıt arıyorduk. Komutanların
akşam evlerine gitmeyip, karargahta kaldıkları ve toplantı yaptıkları bilgisi Erdoğan'a saat 18.30'da iletilmişti.
HÜSEYİN ÇELİK'İN DUYUMU
Başbakan da makamını terk etmemişti. Gelişmeleri bir süre
Başbakanlık'ta takip eden Erdoğan sonra Başbakanlık Konutu'na geçti. Değişik kanallardan bilgi akıyor, Erdoğan ve Gül ikilisi sürekli değerlendirme yapıyorlardı. Erdoğan'ı saat 23.00'te bu kez dönemin
Milli Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik aradı, muhtıra verileceğine ilişkin duyumlar aldığını aktardı.
DIŞİŞLERİ KONUTU'NA GEÇİN
Kendisini arayan
kabine üyelerine 15 dakika sonra dönüp "Abdullah Bey
Dışişleri Konutu'nda... Oraya geçin" talimatını verdi. Bu sırada
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
telefonu çaldı.
Gazeteci Taha Akyol, Genelkurmay'ın sitesine bir açıklama konduğunu, bunun bir muhtırayı andırdığını aktardı. Çiçek üst komşusu İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'yu aradı. İrtibat kurdukları Başbakan, onlardan da Dışişleri Konutu'na geçmelerini istedi.
BABACAN'IN ARACI YOKTU
Dönemin ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanı Ali
Babacan da Dışişleri Konutu'na geçme talimatını almıştı. Ama bir sorun vardı. Oturduğu konutun garajı olmadığından makam aracını bakanlığa gönderiyordu.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün koruma amiri Osman Çanga'yı arayıp
araç göndermesini istedi. Muhtıra televizyonlarda dönmeye başlamıştı. Dış dünya, AB'nin karar organları ağırlıklı olarak Dışişleri Bakanı Gül'le irtibat kuruyor, tepki gösteriyorlardı. Gül hükümetin kararlılığını iletiyor, diğer yandan dünyanın nabzını tutuyordu. Büyükanıt'a ulaşılamadı ama artık muhtıra verilmiş, iş siyasi tavır almaya gelmişti. Bakanlar, parti yöneticileri toplanmıştı. Başbakan, Başbakanlık Konutu'ndaki Erdoğan ile sürekli irtibat halindeydiler. Başbakan'ın kararlılığı bakanlara da yansımıştı. Geri adım atılması ya da muhtıranın görmezden gelinmesi eğilimi hiçbirinde yoktu. Gül, Erdoğan ile yaptığı telefon trafiğinin ardından arkadaşlarına dönüp, millet iradesine sahip çıkılacağını söyledi. Bakanlar sırayla söz aldı. Sessiz kalma ya da ürkek bir tavrın iktidarın sonu olacağı konusunda hepsi hemfikirdi.
ARINÇ'IN ELİ KOLU BAĞLI
Muhtıraya karşı çıkılması ve hükümet adına kararlı bir açıklama yapılması gerekiyordu. "Biz de Başbakanlığın sitesine bir açıklama koyalım" önerisi tartışmaya bile gerek görülmedi. Oradan bulunanların en genci olan
Ali Babacan bile, "Öyle internet sayfasına bir açıklama koyup kaçmak olmaz" diye
itiraz etti.
Bülent Arınç,
TBMM Başkanı olması nedeniyle hükümetle irtibat kurabilecek durumda değildi.
Meclis Başkanlığı'ndan ayrıldıktan sonra o geceyi, "İçim içimi yedi o gece. Kararlı bir duruş sergilenmesi gerekiyordu. Muhtıraya karşı hükümet adına bir açıklama yapılacağı haberini alınca, rahatladım" sözleriyle anlatacaktı.
5 MİLYAR UÇTU
Sabah 4'te sona eren
müzakereler sonundu 'dik durulması' kararı alındı ve evlerin yolu tutuldu. Ali Babacan, piyasanın nasıl bir tepki vereceğini ve
yabancı sermayenin etkilenip etkilenmeyeceğini ölçmek için hemen bakanlığa gelen isimler arasındaydı.
Türkiye'ye yatırım yapacak ciddi bir teknoloji
firmasından gelen emaili heyecanla açtı. 5 milyar dolar yatırım planlayan firma bu kararından vazgeçtiğini
bildiriyordu.
Hükümet 28 Nisan'da Başbakanlık Konutu'nda toplandı. Açıklamayı da Hükümet Sözcüsü olarak Cemil Çiçek'in yapması kararlaştırıldı. Çiçek kameraların karşısına geçti ve şimdiye kadar
darbe bildirilerine alışık olan Türkiye, karşı bildiri ile tanışmış oldu. Sadece bir bildiri değil, bir dönemin habercisiydi bu.ABDULKADİR SELVİ-YENİ ŞAFAK