Cumhuriyet Savcısı Ferhat
Sarıkaya. Daha bir yıl öncesine kadar kendi halinde, kimsenin tanımadığı bir
hukukçuydu. Önce
Yücel Aşkın davasını açıp, ardından bütün
Türkiye’yi sarsan
Şemdinli iddianamesini kaleme alınca şöhret oldu. Kişiliği merak edilen bir isim haline geldi. Ben de kendisine sormak istedim. Ne
yaşam öyküsüyle ilgili bilgi verdi, ne de iddianame sonrasında kendisine yöneltilen eleştirileri yanıtladı. "Ben iddianameyi yazıp verdim, başka konuşmam" demekle yetindi. Kendisinden bilgi alamayınca 37 yıllık yaşamı boyunca geçtiği yolların peşine düştüm. Sarıkaya’nın doğduğu yer
Kırşehir. Şeyh Edebali’den Neşet Ertaş’a kadar birçok büyük ismi yetiştiren bir
kent burası.
SESSİZ, KENDİ HALİNDE
Sarıkaya da 1969’da bu kentte doğduktan sonra ortaöğretimini Kayseri’nin
Pınarbaşı İlçesi’nde tamamlamış. Pazarören’deki Mimar
Sinan Anadolu Öğretmen Lisesi’nden
mezun olmuş. 1970’lerde sol görüşün
egemen olduğu bir lise olarak tanımlanan bu lise, 1980’lerde yön değiştirmiş, daha çok sağ çizginin etki alanına girmiş yatılı okul. Yaşamında öğretmen lisesi sonrasındaki
durak Marmara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi. 1992’de mezun olduğu bu fakültede sessiz, kendi halinde, topluluklara pek katılmayan bir öğrenci olarak tanınıyor. Bir
sınıf arkadaşı, yıllar sonra karşılaştığında tanımakta zorlandığını anlattı:
HATIRLAMIYORLAR
"Sınıfımızda 200’den fazla öğrenci vardı. O yıllardan sadece yüz aşinalığımız oldu. Sosyal faaliyetlerde, toplantılarda gördüğümü hiç hatırlamıyorum. O kadar kendi halinde bir öğrenciydi ki, 4 yıl aynı sınıfta okumamıza rağmen o günlerden birşey hatırlamıyorum."
OKEY ARKADAŞI
Kuşkusuz, onu yakından izleyenlerin başında Van’dan önceki görev yeri olan Zonguldak’ın
Çaycuma ilçesi halkı geliyor. Çaycumalılar, 2002-2004 yılları arasında ilçelerinde görev yapan Sarıkaya’nın Türkiye gündemine oturan çıkışlarını şaşkınlıkla izliyorlar. Çaycuma’da işini çok ciddiye alan, mesleğini seven bir isim olarak tanınıyor. Bir savcı olarak genelde insanlara mesafeli durmuş, arkadaşlıklarında bile o mesafeyi korumaya özen göstermiş. Öyle ki, tuttuğu
futbol takımını bile söylememiş insanlara. Boş zamanlarında lokalde okey oynadığı diş teknisyeni arkadaşı
Bayram Berber bile bu özelliğine dikkat çekiyor:"Espriyi pek sevmezdi. Mesleği gereği ciddiyetini muhafaza eder, insanlarla fazla haşır neşir olmazdı. Alçakgönüllü düzgün bir insandır.
Cuma namazlarını kılar ama partisi falan yoktu. Boş zamanlarını daha çok eşi ve çocuklarıyla geçirir. Çocukları
küçüktü kızı 6-7 yaşlarında, oğlu da 3-4 yaşlarındaydı."
EŞİNİN BAŞI AÇIK
Sarıkaya’nın eşini de sordum. "Modern bir
aile. Kezban Hanım’ın başı açıktır" yanıtını verdi. Aynı soruyu 10 Temmuz 2004’ten bu yana görev yaptığı Van’da yakından tanıyan bir kişiye daha sordum. O da aynı yanıtı verdi, "Bugün ne çok insan bunu sordu? Lojmanlarda görenler de doğruladılar eşinin başının açık olduğunu" dedi. Bu dostu ’tarikatçı’ olduğu söylentilerini yalanladı: "
Hayır.
Milliyetçi bir çizgide olduğunu biliyorum. Dürüst, kişilikli, sessiz sedasız işini yapan bir savcı."Van adliyesinde birlikte çalıştığı bir hakim arkadaşı da Sarıkaya’yı, "Çok iyi bir insan, iyi bir hukukçu" diye tanımladı, "Modern, aydın bir insan. Atatürkçü cumhuriyetin temel değerlerine saygılı ve yaşantısıyla da bunu gösteren bir hukukçudur" dedi.
Hakim arkadaşının sözlerini destekleyen bir bulgu, Sarıkaya hakkında bugüne değin mesleki nedenlerle en küçük bir
soruşturma açılmamış olması. Bakanlıktaki sicili bu açıdan tertemiz.
En sevdiği atasözleri
SAVCI Sarıkaya’nın kişiliği ile ilgili ipuçlarından birini Adalet Bakanlığı’nın web sayfasında buldum. Sarıkaya, kişisel sayfasının tepesinde iki cümleye yer vermişti. İkisinin de altında "
Alman atasözü" yazıyordu:
"Adalet önce devletten gelir. Çünkü hukuk devletin içtimai nizamıdır."
"Memleket yalnız
adaletle ebedileşir ve adaletsizlikle yıkılır."Bu cümleler değişiyor, bazen biri bazen diğeri görünüyor sayfada.
ÇELİK ARKADAŞI MI?
Van’daki tanıyanlar da Çaycuma’da olduğu gibi sessiz kişiliğine, insanlarla mesafeli davranmasına dikkat çektiler. Konuştuğum insanlar, hep en yakın dostu olarak
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in kardeşi
Ramazan Çelik’i işaret etti. Ben de Çelik’e sordum dostluklarını. "İsmini basından duydum. Görsem tanımam bile" diyerek doğrulamadı bu söylentileri.
HURRİYET