Dünkü yazısında "
İrticayla Mücadele
Eylem Planı"
belgesinin aslının ortaya çıkışından itibaren yaşanan
tartışmalar ve iddiaları değerlendiren
Hürriyet yazarı Şükrü Küçükşahin, çok önemli tespitlerde bulundu.
Küçükşahin'e göre
itirafçı
subay "
Genelkurmay'ın
beyin takımından üst rütbeli bir subay"... Muhtemelen son şurada
emekli edilmiş, demokrat, kızgın bir
general... Hatta muhtemelen öyle bir isim ki, ortaya çıktığında sadece ismi bile mektuptaki iddilarını kuvvetlendirecek derecede muteber bir general...
Bu teoriyi destekleyen iki güçlü argüman da var. Birincisi Genelkurmay'ın alt perdeden medyaya yüklendiği kadar bile itirafçı subay hakkında pek konuşmaması, ikincisi de ihbar mektubunda yer alan ve alt rütbedeki birinin pek de
vakıf olamayacağı ayrıntılı bilgiler...
İşte Şükrü Küçükşahin'in yazısı:
Şükrü Küçükşahin / HÜRRİYET
Makinesi varsa karbon testi de var
Cumhuriyetimizin 86. yaşını kutladığımız günde, o Cumhuriyet'i kuran en önemli unsur olan Türk Silahlı
Kuvvetleri'ni (TSK) tartışıyoruz.
Ne ironi ki Cumhuriyet'i koruma iddiasıyla hazırlandı denilen "
İrtica ile Mücadele Eylem Planı" TSK'yı bitirme, itibarını yok etme planına dönüştü.
Bu duruma üzülen, amiyane tabirle kelli felli gruplar da dahil, herkes, her ortamda ilginç iddia ve kuşkuları dile getiriyor.
Dile getirilen bir kuşkuyu, dün Milliyet'te
Melih Aşık da köşesine taşımış; ıslak
imza atan makineler varmış, o nedenle belgedeki imzanın
Albay Dursun Çiçek'e ait olup olmadığına hâlâ kuşku ile bakmak gerekiyormuş.
Evet o makineler var, doğru; ama karbon testi diye bir şey de var, imzanın atıldığı günü belirliyor;
Adli Tıp'ın bu testi yapmadığı düşünülebilir mi?
O TEZLER DOĞRU OLSA DA
Yine bu ortamlarda savunulan şöylesi tezler de var:
* "AKP, Silopi'de
otobüs üstünde
zafer işareti yapan üniformalı PKK'lılar ile dip yapmıştı, bunu gündemden düşürmek için
ıslak imzalı belgeyi çıkardı."
- "Belge
Gülen cemaati ile ABD'nin işi, amaç askeri yıpratmak."
* "Askerin
Kürt açılımına direncini kırmak için belge şimdi ifşa edildi."
Başka teoriler de çok ve farz edelim ki bunların hepsi doğru; ama bu çağda, bu günde hala böylesi belgeler hazırlama garabeti nasıl görmezden gelinir?
Eğer bir
iktidarı yerinden etmek için böylesi saçma, demokrasiye aykırı belgeler hazırlanırsa, kabul etmeli ki o iktidar da yeri geldiğinde bunu kullanır, gücü yetiyorsa tersine çevirir, gününü de kendisi
tayin eder.
Yanlışlar yazılıp çiziliyor; tekrara gerek yok, sonuçta TSK ağır
darbe aldı.
Belge ilk yayınlandığında doğru tutum alınmadığı için Genelkurmay'ın beyin takımındaki bir subayın itiraf mektubu daha büyük tahribat yarattı.
İstihbaratçı/itirafçı subay, TSK için bir sürü klasik övücü laflar ediyor; ama öbür yandan da yazmak dahi istemediğim öylesi kabul edilmez suçlarla TSK'yı buluşturuyor ki söylenecek laf yok.
Saygın bir silahlı kuvvet için taşınabilmesi mümkün olmayan iddialar bunlar.
YENİ SAVCI YENİ MAHKEME
Şunu da söylemeli; her anı
terörle mücadele içinde olan TSK'da, Genelkurmay karargâhı dahil moraller bitik, kimse bu konuları konuşmaya dahi yanaşmıyor,
gazete okumak, TV izlemek artık bir ıstırap gibi.
İtirafçı subay mektubunda kızgınlığını, son Askeri Şûra kararlarına, yani
terfi sistemine tepkiye bağlamış gibi bir izlenim bırakıyor.
TSK'da buna inanan yok; o subayın ulusal veya uluslararası çok önemli bir misyonu olduğu yönündeki kanı kesin; ama öbür yandan bu terfi sisteminin artık değişmesi gereği acil bir konu gibi.
Bu arada, itirafçı subay nasıl bulunacak diye tartışılıyor.
Ne gereksiz tartışma; subayın övgüler düzdüğü, ifade vermek istediği savcıya gerekli bilgileri vermemiş olması, savcının kendisini tanımaması olası mı?
TSK'nın da subayın kim olduğunu bildiğine emin olunmalı.
En üst düzey
savcılık korumasının sağlandığından da kuşku duymamalı.
Doğrusu da bu ve artık her şey savcıların elinde; ama bu bir darbe girişimi sayılacağı için
Ergenekon'dan ayrı bir
soruşturma konusu olacak gibi.
Böyle olmasında yarar büyük; hem Ergenekon yeterince sulanmaz hem de yeni savcıların devreye girmesi daha inandırıcı olur.
Sanırım öyle de olacak, yani anlayacağınız yargılama
sivil mahkemede olacak, zaten Askeri
Ceza Yasası'nda darbe suçu yok ki.