İşte iddianamenin gerçek özeti!

Başsavcı Yalçınkaya’nın AK Parti’nin kapatılmasını isteyen iddianamesi tartışma yarattı. Mahkemelerin ‘yalan’ dediği haberler ve zaman aşımına uğrayan sözler delil sayıldı.

İşte iddianamenin gerçek özeti!

İddianamedeki delillerin büyük çoğunluğunun 2 ay önce piyasaya çıkan Vural Savaş’ın ‘AKP Çoktan Kapatılmalıydı’ kitabındaki iddialarla aynı olması dikkatlerden kaçmadı. YARGITAY Cumhuriyet BaşsavcıAbdurrahman Yalçınkaya’nın 162 sayfadan oluşan ‘AK Parti laiklik karşıtı eylemlerin odağı oldu, kapatılmalı’ iddiasıyla hazırladığı iddianamedeki suça delil eylemlerin, Vural Savaş’ın yazdığı ve Şubat ayında yayınlanan ‘AKP çoktan kapatılmalıydı’ isimli kitabındaki eylemlerle aynı cümlelerden oluşması kafaları karıştırdı. Refah ve Fazilet partilerinin kapatılmasıyla ilgili davaları açan Yargıtay Eski Başsavcısı Savaş’ın kitabındaki suçlamaların aynı cümlelerle iddianamede aldığı görüldü. NİYET OKUMA GİBİ GÖREVİ esnasında hem Refah Partisi’nin hem de Fazilet Parti’sinin kapatılma iddianamelerini hazırlayan Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş kitabında, AİHM’nin RP’nin kapatılmasını doğru bulmasına yönelik kararı anımsatılırken, bu davada AİHM’nin ilgili partinin ‘amaçlarını gerçekleştirmeden önlem alınması’ gerektiği yönündeki vurgusuna dikkat çekiyor. Bu ifadelerin benzer şekilde Başsavcı Yalçınkaya tarafından AK Parti iddianamesine konduğu görüldü. İşte bazı benzerlikler: VURAL SAVAŞ’IN KİTABI: AKP’li olan milletvekillerine egemenliğimizi Avrupa Birliği’ne devreden kuvvetler ayrımını ve dolayısıyla hukuk devletini yok eden yargı erkini iktidar partisine bir gümüş tepsi içinde sunarak tek parti diktatörlüğünün yolunu açan laik devletin başka değişle Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin sonunu getiren bir anayasayı da hayata geçirme olanağı yaratılmıştır. BAŞSAVCININ İDDİANAMESİ: Davalı Partinin Genel Başkanı, yöneticileri ve milletvekilleri türban, eğitim, özelleştirme, kadrolaşma gibi konularda çoğulcu demokrasiyi ve onun gereği olan güçler ayrılığı prensibini, hukukun üstünlüğünü ve yargı kararlarını hedeflerine ulaşmada bir engel olarak görmüşler, yargı kararlarına yönelik söylemlerini eleştiriden öte, bir saldırı noktasına taşımışlardır. REFERANSIMIZ İSLAMDIR VURAL SAVAŞ’IN KİTABI: ... ‘Tuturmuşlar laiklik elden gidiyor. Bu millet istedikten sonra tabi elden gidecek. Bu ülkenin yüzde 99’u müslüman. Hem laik hem müslüman olunmaz. Ya laik olacaksın ya müslüman olacaksın. (...) Birbuçuk milyarlık islam alemi, Müslüman Türk milletinin ayağa kalmasını bekliyor. Kalkacağız.’ BAŞSAVCININ İDDİANAMESİ: RP İstanbul İl Başkanı olduğu 1994 yılında Refah Partisi’nin Ümraniye İlçe Örgütü’nün yeni hizmet binasının açılış töreninde: ‘Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, laiklik elden gidiyor. Yahu, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek yahu! Sen bunun önüne geçemezsin ki...’ ULEMA KILAVUZLUK YAPAMAZ VURAL SAVAŞ’IN KİTABI: Türban yasağında Türkiye’yi haklı bulan AİHM’yi verdiği karar nedeniyle eleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Mahkemenin bu konuda söz söylemeye hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı ulemanındır’ dedi... BAŞSAVCININ İDDİANAMESİ: 2005 yılı Kasım ayında Danimarka Avrupa Hareketi tarafından Kopenhag’da düzenlenen ‘Medeniyetler arası ittifak: Türkiye’nin rolü’ konulu toplantıya katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘(...) İnancı böyle olduğu için başını örtüyor, o halde saygı duymak lazım. Mahkemenin de bu konuda söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır...’ Velev ki siyasi simge... BAŞSAVCI YALÇINKAYA BaŞbakan Erdoğan’ın 2008 yılı Ocak ayında Medeniyetler İttifakı forumu için gittiği İspanya’da .... ‘(...) Velev ki türbanı siyasi bir simge olardak takdığını düşünün. Simgelere sembollere bir yasak getirebilir misiniz?... ‘ demiştir... VURAL SAVAŞ’IN KİTABI ‘Türban yasağının nedenleri’ başlıklı bölümde Recep Tayyip Erdoğan 14 Ocak 2008 tarihinde Madrid’de yaptığı basın toplantısında Türban siyasi simgede olsa yasaklamaz’ diyor. Anayasaya aykırı eylemleri olan bir parti veya akımın simgesi olduğu mahkeme kararları ile saptanmış tüm simge ve semboller yasaklanabilir. Söz birliği etmiş gibi gerekçe BAŞSAVCI YALÇINKAYA DAVALI Partinin Genel Başkanı, yöneticileri ve milletvekilleri türban, eğitim, özelleştirme, kadrolaşma gibi konularda çoğulcu demokrasiyi ve onun gereği olan güçler ayrılığı prensibini, hukukun üstünlüğünü ve yargı kararlarını hedeflerine ulaşmada bir engel olarak görmüşler, yargı kararlarına yönelik söylemlerini eleştiriden öte, bir saldırı noktasına taşımışlardır. VURAL SAVAŞ’IN KİTABI ŞERİATA ulaşmada demokrasiyi bir araç gören bu zihniyet, ‘(...) küreselleşmenin merkez güçlerinin ülkemiz ve bölge için ürettiği ‘ılımlı islam’ ideolojisi ve onun siyasi hedefi ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanları sıfatıyla söylemlerini insan hakları, demokrasi, din ve vicdan özgürlüğü, öğrenim hakkı gibi şeriatla hiç bağdaşmayan kavramların arkasına gizlenerek’ göstermişlerdir. Başörtüsü sorunu var’ demek suç Başbakan Erdoğan ve bazı AK Parti yöneticilerinin en masum başörtüsü açıklamaları bile kapatmaya delil olarak gösterildi. İşte suç teşkil eden sözlere bir örnek: Başörtüsü sorununu parlamentoda mutabakat sağlandığında çözeriz BAŞSAVCI Yalçınkaya’nın iddianamede kapatmaya delil olarak düşünce açıklamalarını da koyması şaşkınlık yarattı. Yalçınkaya ‘Türkiye’de başörtüsü sorunu vardır’ diyen ve başörtüsü yasağını eleştiren her AK Partilinin sözlerini iddianameye koydu. Erdoğan’ın değişik zamanlarda kullandığı ‘Türkiye’de türban sorunu vardır’, ‘Biz ailece başörtüsü yasağının mağduruyuz’, ‘Kamusal alanın tanımı henüz yoktur. Bizdeki sorun üniversitelerde başörtülü kızlara yer verilmemesi sorunudur’, ‘Hiç olmazsa isteyen kızlar özel ve vakıf üniversitelerine türbanla girebilir, eğitim hakkı alabilir’, ‘Bu işi parlamentoda mutabakat sağlandığında çözeriz. Yasama organı içinde mutabakat önemli. Yoksa toplumsal gerginlik olur’ sözler tarihi ve konuşmaların yapıldığı yerlerle birlikte ayrıntılı olarak yer aldı. Başbakan’ın sözleri dışında diğer AK Partililerin başörtüsü yasağını eleştiren sözleri de dosyada delil oldu. YÖK Başkanı’nı kapatamayınca AK Parti’yi kapatmaya delil yaptı İDDİANAMEDE yer alan dellillerin en ilginci ise YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın rektörlere gönderdiği yazı oldu. YÖK Başkanı Özcan’ın 24.2.2008 tarihinde 225 sayılı yazı ile üniversite rektörlerine türban serbestisi getiren Anayasa’nın 10. ve 42’inci maddesine göre uygulama yapılması istendiği vurgulandı. İddianamede, ‘Yazıda Anayasa değişikliği yapan kanun teklifindeki genel gerekçede Yükseköeretim kurumlarnında kılık kıyafetlerinden dolayı bazı öğrencilerin eğitim ve öğretim hakkının önlenmesinin kronik bir sorun haline gelmiştir ifadesinin kullanıldığı...’ dendi. Fransa’yı eleştiremezsin! BAŞBAKAN Erdoğan’ın 2005 Kasım ayında Almanya dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı konuşmada Fransa’daki türban yasağı konusundaki ‘Başörtüsünün yasaklanmasının olaylarda etkisi var. Bu gibi tutumlarla göçmen toplumlarının dışlanması şiddet olaylarını fitilledi’ şeklinde sözleri de ‘irtica odağı’ olmaya delil oldu. Delil bulduk diye övündü İDDİANAMEDE yasadışı yollarla Haseki Hastanesi’nde çekilen gizli kamera görüntüleri de yer aldı. Show Haber ekibi hastanede gizli kamera ile görevli bazı hamşerilerin başı örtülü görüntüsünü çekmişti. Yasa dışı yolla elde edilen görüntünün iddianameye girmesi Show Haber’in patronu Ali Kırca tarafından ekrandan övgüyle duyuruldu. Beraat etsen de fark etmez YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın kapatma gerekçesi olarak sıraladığı eylemler arasında yalanlanmış haberler de var, yargılanılıp beraat edilen suçlamalar da. Ağır Ceza’da beraat etti: Başsavcı Yalçınkaya, ‘Afyon’un Dinar İlçesi’nin ilahiyat kökenli Belediye Başkanı Adalet ve Kalkınma Partili Mustafa Tarlacı’nın, 2005 yılı Ramazan ayı boyunca 8 camide teravih namazı kıldırdığının öne sürülmesi üzerine Valiliğin, buna izin veren 8 cami imamı hakkında soruşturma açtırdığı’ iddialarını dosyaya delil olarak koydu. star’ın sorularını yanıtlayan Tarlacı, kendisi ve 8 imamla ilgili olarak açılan davanın Dinar Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldığını ve 8 imamla birlikte beraat ettiğini söyledi. Yalan habere dava açıldı: AK Parti Gaziantep Milletvekili ve Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin’in Sabah gazetesinde yer alan ‘...Bizim önceliğimiz eğitim hakkının verilmesidir.(...) Kamuda çalışanların türban takması konusunu bugünden konuşmak yanlış olur. (...) Adım adım gitmek lazım...’ şeklindeki sözlerinin çarpıtıldığını belirterek aynı gün tekzip yayınladı ve ardından gazete hakkında tazminat davası açtı. Ancak gazete haberi delil sayıldı. Kırmızı sokak tantanası: Aydın Doğan medya grubunun öncülüğünde başlatılan ve ‘Kırmızı Sokak’ olarak anılan içki yasağı haberleri bizzat Başbakan tarafından yalanlandı. Uygulamanın belediyelerin değil, kaymakamlıkların insiyatifiyle yıllardır yapıldığı, cami, okul ve resmi kurumlara yakın yerlerdeki müesseselere içki izni verilmediği belirlendi. Başbakan Erdoğan haberlerle ilgili, ‘Ülkemin menfaatlerini bu tür asparagas haberlerde görmüyorum. Olmayan bir şeyi varmış gibi yazmak çok çirkin’ demiş ve hiçbir belediyenin böyle bir uygulaması olmamıştı. Herkese verildi ama!: İstanbul’da İHL öğrencilerini İETT otobüslerinin bedava öğrenci taşıdığı yönündeki iddialar da iddianamede yer aldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Kadir Topbaş hizmetin kız erkek ayrımı yapılmaksızın verildiğine vurgu yaptı, ‘İsteyen herkese imkan dahilinde otobüs tahsis edilebiliyor. Askeriyeye de böyle hizmetler sunuyoruz’ diyerek olayı yalanladı. İddianameyi Doğan medyası doldurdu YALÇINKAYA’NIN hazırladığı iddianamedeki gazete kupüründen delillerin büyük çoğunluğunun Doğan Grubu gazeteleri tarafından yayınlanan ve daha sonra büyük bölümü yalanlanan haberlerden olması dikkat çekti. İslam’a göre laiklik başka Hristiyanlığa göre başkadır YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AK Parti’nin kapatılmasına ilişkin iddianamesinde,laiklik uygulamasının Türkiye’de batı ülkelerine göre farklı olduğunu vurguladı. Laiklikte çifte standardın itirafı anlamını taşıyan bu görüşe dayanak olarak Hristiyanlık ve İslam’ın farklı olduğu gerekçe gösterildi. Yalçınkaya, ‘İslam ve Hristiyan dinlerinin farklı özellikleri gereği ülkemizde ve batı ülkelerindeki uygulamalar farklı olmuştur. Laiklik yalnızca felsefi bir kavram olmayıp yasalarla güvence altına alınmıştır. Bu bağlamda Türkiye’deki siyasal islamı esas alan bazı partiler ile Avrupa’daki Hristiyan Demokrat Partiler arasında hiçbir benzerlik yoktur. Türkiye’de siyasal İslam yalnızca kişi ile Tanrı arasında sınırlı kalmayarak, devlet ve toplum kurallarını da düzenleme iddiasındadır’ cümlelerine yer verdi. Yeni laiklik tanımı yapma partin kapanır Erdoğan’In 2004’te Oxford Üniversitesi’nde ‘İslam ile laikliği yan yana tanım olarak getirmek yanlış olur. Kişiler laik olmaz’ sözleri ile ‘Bazıları laikliği din gibi algılıyor. Laiklik din olursa, aynı anda Müslüman olunamaz. İnsan iki dine mensup olamaz. Asıl itibariyle laiklik bir sistemdir ve fertlerin değil devletin laikliği söz konusudur. Dine mensupluksa ferdi bir tasarruftur ‘ sözleri ve 2005 Aralık ayında Ulusal Avrupa Etütleri Merkezi’nin düzenlediği toplantıda dinin birleştirici özelliğine atıf yapmak için kullandığı, ‘Türkiye’de Türk vardır. Kürdü, lazı vardır. Çerkezi, Gürcüsü, Abhazı vardır. Bizdeki etnik unsurları birbirine bağlayan önemli bir din bağı vardır’ sözleri iddianameye dayanak sayıldı. Diyanetin fetvasını gösterme, suç olur BAŞBAKAN Erdoğan’ın 17.2.2008 günü ATV’ye verdiği mülakatta, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun başörtüsü konusunda verdiği fetvayı örnek göstermesi de AK Parti için kapatma nedeni sayıldı. Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de dinin birleştirici çimento görevi gördüğü sözleri de delil oldu. İddianamede zaman aşımı unutulmuş! İDDİANAMEDE hukuki açıdan ‘zaman aşımı’ diye bir kavram da gözetilmedi. Başbakan Erdoğan’ın 14-15 yıl öncesine kadar dayanan sözlerine yer verildi. Örneğin Refah Partisi İl Başkanı olduğu 1994 yılında yaptığı açıklamalar dosyaya girdi. Erdoğan’ın bu sözlerinin RP ve FP’nin kapatılması davalarında delil sayılmadığı belirlendi. Provokatör deliller DANIŞTAY katili Alparslan Arslan’ın ‘Ben Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayip Erdoğan’dan şeriatın ilan edilmesini istiyorum. Genelkurmayı tehdit ediyorum, şeriatın ilan edilmesinin önüne kalkmasınlar kan dökülür’ sözlerini de AK Parti’nin kapatılması için delil oldu. İddianamede bu sözlerle ilgili olarak, ‘Sanıkların son duruşmadaki sözleri bile eylemi hangi saiklerle yaptıklarını, laikliği savunanları ve laik Cumhuriyeti bekleyen tehlikeleri göstermeye yeterlidir’ denildi. Selef görmedi halef suç saydı YARGITAY Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Başbakan Erdoğan’ın AK Parti kurulmadan önceki sözlerini de parti kapatma iddiaları arasına koydu. Başbakan Erdoğan’ın Refah ve Fazilet Partisi üyesi iken yürüttüğü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında sarf ettiği, ‘Ben İstanbul’un imamıyım’, ‘Türkiye’de şu anda birilerinin şeriatı var. Ama bu şeriat tükendi. Şu anda kahrolsun şeriat diyenler, kendi kendilerine kahroluyorlar’ sözlerini de iddianameye aldı. Bu ifadeler Fazilet ve Refah Partisi için kapatma davası açan dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın iddianamelerine girmemişti. Vural Savaş’ın kapatma gerekçeleri arasında göstermediği ve suç unsuru bulmadığı sözleri Başsavcı Yalçınkaya iddianamesine koymakta bir sakınca görmedi. Aydın Doğan’ı eleştirirsen partin kapanır ERDOĞAN’IN 12.02.2008’de AK Parti Meclis grubunda yaptığı konuşmada, kendisini ve partisini eleştiren Doğan Medya Grubu’na hitaben ‘Bunların derdi laiklik değil, menfaat hesabı. Bunlar köşeye sıkıştırma metotları. Tehditle bizden bir şey alamazsınız. Bunların istediği düzen demokrasi değil, diktatoryal düzen’ sözleri ile ‘Biz o beyaz çarşaflarla beraber yola çıktık. Biz bu konuda bedel ödemeye hazırız. Bu konuda rahatız’ sözleri de iddianamede ye raldı. Kadın sorununu konuşamazsınız İDDİANAMEDE Erdoğan’ın 2004’te Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yaptığı konuşmada, ‘Her gün üniversite kapılarından töre cinayetlerine, fabrikadan mahkeme salonlarına, gazete sütunlarından televizyon ekranlarına yürekleri yakan binlerce dram karşımızda’ şeklindeki sözleri ile Bilkent Otel’de 2005’te Kadın Kolları Başkanlığı toplanrtısındaki konuşmasındaki, ‘Sorun adalet sorunu. Bugün kadına karşı adaletsizlikler dünyanın neresinde varsa orada zulüm ve acı vardır. Bu haksızlık ve acıları onaylamak imkansız’ şeklindeki sözleri de kapatma gerekçesi sayıldı. STAR GAZETESİ
<< Önceki Haber İşte iddianamenin gerçek özeti! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER