Sipere girmişsin, gerisi ne fark eder
Kemal Kılıçdaroğlu'nun sipere girip ayakta fotoğraf çektirmesiyle birlikte, fotoğraf analizciliği, yeniden siyasi gündemimizin en önemli unsuru haline geldi. Kılıçdaroğlu, kendince, büyük bir başarı elde etmiş gibi davranıyor.
Daha önce
Başbakan sipere girmiş ve askerlerin yaşamını yitirdiği Gediktepe'de çömelerek fotoğraf çektirmişti. Bu fotoğraftan yola çıkan bazı kesimler ortalığı toz
duman ettiler. Söylemedik söz bırakmadılar. Bu ‘eleştiri'lerden ilham alan
CHP Genel Başkanı da ayakta durarak fotoğraf çektirdi.
Asıl incelenmesi gereken, elbette ki, Kemal Kılıçdaroğlu'ndan çok, konuya ilişkin yorum yapan kesimler... Eğer hükümetin bir an önce gitmesini isteyenlerin tarafındaysanız ve eliniz de
kalem tutuyorsa, tam anlamıyla ‘ver coşkuyu' havasına giriyorsunuz, verebildiğiniz kadar coşku ve gaz veriyorsunuz. ‘Çömeldi, korktu, perişan oldu' şeklinde yazılar yazmaya başlıyorsunuz.
Kürt sorununu yönetmeye çalışanların psikolojisinin, uzun bir süreden beri, bu tür ‘gaz'lardan etkilendiğini biliyoruz. ‘
Milliyetçi gaz', hâlâ, konuyu etkileyen ana unsurlardan biri olma özelliğini koruyor.
Birbirine karışan çeşitli ‘gaz'ların sonucunda içinden çıkılmaz bir hale gelen tablo,
doğal olarak, en çok militarizmin işine geliyor.
***
Aslında, son yıllarda, ‘askeri çözüm' düşüncesi inandırıcılığını giderek yitirmekteydi. 25 sene boyunca ‘eşkiyanın kökünü kazıdık', ‘panik halinde kaçıyorlar' gibi edebiyatlar yapmanın böylesine derin bir sorunun çözümünü sağlamadığı yönünde bir kanaat oluşmaya başlamıştı.
‘
Kürt Açılımı', böyle bir toplumsal açmazın sonucu olarak girişilmiş bir projeydi. Kaderini militarizme bağlayan muhalefet, hükümetin bu girişimine doğal olarak karşı çıktı. ‘Açılım'ın başarısız olması için her noktada direniş gösterildi.
Hükümet de, giriştiği işin önemine ve çapına uyan bir ön
hazırlık yapmadı. Uzun vadeli bir ‘çözüm projesi' üzerinden yürümek yerine, ‘kervan yolda düzülür' mantığıyla hareket etti. Bir süre sonra da, işin altından kalkılamayacağı korkusuyla geleneksel yola dönme sinyalleri verdi. Yani, yeniden işin askerileştirilmesi yoluna sapıldı.
***
Kürt kimliği hareketine çözüm sürecinde gereken önem verilmedi. Hükümetin DTP ile görüşmeme kararını kısa bir süreliğine kaldırması, gerginliğin bitirilmesi açısından büyük bir etki göstermedi. DTP
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılırken bu partinin yerine kurulan BDP'nin
bölge örgütlenmesi ve bölgedeki
yerel yönetimler devlet güçlerinin hedefi haline geldi. Yaygın tutuklamalar, Kürtlerin süreçe katılmasının önünü kesti.
Şimdi yeni bir çatışma dönemindeyiz. Siperler kazıldı.
Asker yeniden bir çözüm gücü olarak meşruiyet alanlarını genişletmeye başladı. Önce Başbakan askerle birlikte dağlara gitti, hazırlanan siperlerin arkasında
durdu. Siperden
PKK hedeflerini gözleyerek yeni bir fotoğraf çektirdi. Askerle yeni bir kader ortaklığının sarmalına girildiği izlenimini veren bir tablo oluştu.
Askerin kendisini bu sorunun asli sahibi olarak görmeye devam ettiği açık. Asker, siyasi güçleri ve hükümeti, onun yürüttüğü faaliyete onun istediği sınırlar çerçevesinde
destek vermekle yükümlü olan
lojistik destek unsurları olarak değerlendiriyor. ‘Siz paraları verin, çocuklarınızı askere teslim edin, sonra da benim arkama geçin ve siperlere girin.' şeklinde tanımlanabilecek bir düşünce sistemi var.
***
Kürt meselesi yeniden siperlere girmenin açmazını ve bunlamını yaşıyor. Kürt meselesinin sipere girmesi demek, siyasetin genel olarak sipere (yani bir anlamda kapana) girmesi demektir. Tabii, Başbakanın sipere girmesi, anlaşıldığı kadarıyla CHP Genel Başkanının dişini kamaştırmış. Üstelik o
Tayyip Erdoğan gibi çömelmemiş de...
Sipere girdikten sonra çömelmişsin ya da ayakta durmuşsun ne fark eder ki... Bu derdi siyasetin içinde çözebilecek iradeyi ve cesareti gösteremeyenlerin siperlerde verdikleri ve verecekleri pozları tartışarak daha uzun süre beyin jimnastiği yapabiliriz...
Bütün bunlar bizi değişik bir yere götürmüyor. Mesele, konuyu siperden alıp meclise taşıyabilecek olgunluğu ve siyasi cesareti gösterebilme noktasında düğümlenmeye devam ediyor...
ORAL ÇALIŞLAR - RADİKAL