İşte biz bunlardan korkuyoruz

26 Ekim Perşembe günü Zaman Gazetesi'nin Yorum sayfasında çıkan yazımın CHP lideri ile ilgili bir cümlesi "Don Kişot Kemal ..." diye başlıyordu.

İşte biz bunlardan korkuyoruz

Beni arayan sayın Yorum sayfası editörü, bu haliyle yazıyı yayımlayamayacağını söyledi. Ben "Ama ne var bu kelimede, Don Kişot son şövalye ve kahramandır, kalsa olmuyor mu?" diye ısrar ettiğimde "Bizim gazetemizin yayın politikası kişilere lakap, ön takı ve yakıştırma izni vermiyor" oldu. Yazının içerik ve anlamında önemli bir değişikliğe sebebiyet vermediği için -ifadenin çıkarılmasına peki- dedim. Yayın grubunun bu kadar hassas olması beni hem "vay be ne kadar saygılı ve seviyeli insanlar" diye düşünmeye sevk ederken bir yandan da "ama canım bu kadarcık da eğlenceye izin yok mu, ne var ki bunda, yoksa ben mi biraz edepsizim?" gibi düşünmeye sevk etti. Bu olayı, pervasızca ve saygısızca millete, başbakana, bakanlara, gerektiğinde cumhurbaşkanına kadar hakaret etmede bir sorun görmeyen zihniyetin, korkuyoruz, korkuyorum teraneleri eşliğinde edepsizlikte zirve yaparken aslında hiç korkmadıklarını, korktuklarını iddia ettikleri zihniyetin ise ne kadar edepli olduğunu ifşa etmenin benim için vicdani bir borç olduğu inancıyla anlatıyorum. Korkuyoruz, korkuyoruz diye ortalığı birbirine katıp ondan sonra kavgada bile söylenmeyecek sözlerle bu ülkenin başbakanı ve bakanlarına, hakaret kelimesinin bile kifayetsiz kalacağı bir üslupla, Cemil Meriç'in deyimiyle -bir avuç kelime leşi- ile saldıran zihniyet ve takipçileri aslında hiçbir şeyden korkmamaktadırlar. Korkan kişinin sözleri midir bunlar? "Aaa yapma ama, mutlaka baskı gördü ve istifa etti-etmek zorunda bırakıldı" gibi yine baskı ve korku teranesine başlayacak olanlara derim ki; siz hiç merak etmeyin, yarın öbür gün çok kıymetli ve değerli başyazarımız basınımızın bir başka güzide gazetesinde döktürmeye devam eder. Azıcık sabredin, şu tafra bir geçsin hele! Hiçbir zaman gerçek gazetecilik yapmayan, her zaman ellerindeki basın gücünü halkı istedikleri şekilde yönlendirmek, hükümet indirmek, hükümet kurmak zanneden bazı gazeteciler, bu ilkel yöntemin modasının geçtiğini artık anlamalıdırlar. Peki, CHP'nin "hakaret sergisi" sizce korkan insanların tavrı mıdır? Son derece çirkin ve zekâ ürünü olmaktan ziyade seviye göstergesi olan bu sergideki fotoğraflarda siz hiç korku emaresi gördünüz mü? Beğenin beğenmeyin, sevin sevmeyin, bu kadar pespaye resimlerde siz devletinizin temsilcilerini ve toplumun saygısını ve sevgisini kazanmış insanları nasıl bu şekilde gösterebilirsiniz? Devlet devlet diye tapındığınız, kutsadığınız, kendinizden başka herkesi devlete ihanetle ve satmakla suçladığınız, devletinizin halk tarafından seçilmiş temsilcilerine bu kadar pervasız ve hayâsızca saldırmak aslında sizin hiç de bir şeyden korkmadığınızın göstergesidir. Her işin ardında "Fethullahçılar" diye isimlendirdiğiniz bir kitleyi arama paranoyanız edep ve hayâ temsili bir insana bu kadar fütursuzca saldırmanız, aslında sizin ne olduğunuzun açıkça göstergesidir. O insana saygı duyanların üslubu işte yukarıda anlattığım durum iken, sizinkini ise tanımlamak istemiyorum. Bir nebze korksaydınız eğer Başkomutan'ınızın verdiği resepsiyon yerine, verdiğimiz vergilerle gününüzü gün ettiğiniz, bir eliniz balda bir eliniz yağda yaşadığınız orduevinizde kendi alternatif kutlamanızı yapmazdınız. Ama başörtülülerin bulunduğu resepsiyonlardan kaçanlar hakikaten samimi imişler. Korktular ki davetten apar topar çıktılar. Onlara da şunu söyleyeyim; hepi topu 1 metre bezdir. Altında kaymasın diye bir bone ve onun altında da saç vardır. Yani bezin altında herhangi bir canavar yaşamamaktadır. Kısaca korkulacak bir durum yoktur. Sivil dikta sivil dikta diye diye dilimize sözüm ona bilimsel ve sosyolojik süslü kelimelerinizle soktuğunuz deyimlerinizden, mahalle baskınızdan ve asıl sizin sivil-askeri-yargı-basın diktanızdan bıktık usandık. Bu ülkede insanlar sizin yüzünüzden istedikleri gibi giyinemiyorlar. Bu ülkede insanlar sizin yüzünüzden istedikleri gibi ibadet edemiyorlar. Bu ülkede insanlar sizin yüzünüzden anadillerinde konuşamadılar. Ben Ermeni'yim, gayrimüslimim demeye korktular. Bu ülkede sizin yüzünüzden başını örten annemizden, mest giyen babamızdan utanmak zorunda bırakıldık. Pilav yerine risotto, lahmacun yerine pizza, ayran yerine kola, kahve yerine kapuçino, hamsi yerine suşi midir nedir çiğ balık yemek zorunda olduğunu hisseden, böylece sınıf atlayabileceğini, modern-Batılı olabileceğini zanneden köyünden, tarhanasından utanan bir kitle türedi (sözüm bunları gerçekten sevenlere değil sevmek zorunda olduğunu zanneden gariplere). Batılı gibi yaşayan ama Doğulu gibi düşünen bu tuhaf kitle, ben Doğulu gibi yaşamak ama Batılı gibi düşünmek istiyorum diyen kitlenin başına bela oldu. 87. yılını kutladığı Cumhuriyeti'ne bir marş bile hediye edememiş bu arabesk karşıtı Batı hayranı zihniyet, Onuncu Yıl Marşı'nı diskoteklere, sarhoş ağızlara kadar düşürüp Türk olmakla gurur duyan ve Türklüğün bu olduğunu zanneden yarı mitolojik, üstü Doğulu altı Batılı acayip bir nesil yetiştirdi. Korkuyorum diye diye ekranlarda tecavüzü kutsadınız ve özendirdiniz. Korkuyoruz diye diye Dallas'tan beter dizilerinizle ar damarımızı çatlatmaya hâlâ devam ediyorsunuz. Korkuyorum nidaları arasında başörtülülere yapmadığınız eziyet kalmazken, vallahi sizden bıktık usandık. Enerjimizi, iliğimizi, kemiğimizi tükettiniz. Siz hiçbir şeyden korkmuyorsunuz. Korksaydınız eğer biraz Allah'tan korkar, bu vatana yaptıklarınızdan dolayı bir gün hesaba çekileceğiniz duygusuyla bir adım geri atardınız. Korksaydınız eğer hem korkup hem de korkutmaya devam eden kitle siz olmazdınız. Korkuyorum diye diye, sizin korkunuzdan korkan Cumhurbaşkanı'nın davetlerine çağrılarak, toplumda bıraktığınız imajın tam aksine gereksiz ve lüzumsuz iltifatlara nail oldunuz. Sizin korktuğunuz kitle aslında sizden korkuyor. Çünkü eğer korkmasalardı biz çoktan yeni bir anayasaya kavuşmuş, çoktan Kürt sorununu halletmiş, çoktan Avrupa üyesi bir ülke olmuştuk bile. Ama sizin histerik korku nöbetlerinizden korkan insanlar her işi ağırdan almak ve yüzeysel halletmek ve sizin tarafınızdan sabote edilmek durumunda-zorunda kaldıkları için hâlâ sizin korku türkülerinizi dinliyoruz. Şükran Yaşar - Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi
<< Önceki Haber İşte biz bunlardan korkuyoruz Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER