Rektörleri Oktay Bey atayınca iyi...
Daha önce de hafif tertip fark eder gibi olmuştum, ama bu defa eminim: 28
Şubat 'devlet' kavramının değerini düşürmüş; bazıları devlete ait olanları babasının malı sanıyor. Oysa, atalarımız, “Mahkeme kadıya mülk değildir” sözüyle böyle bir yanlış algılamanın önüne geçmeye çalışır...
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül YÖK tarafından gönderilen listelerden
rektör olmaya layık gördüklerini belirledi. YÖK'ün liste başına yerleştirdiği isimler lehinde kullanmış çoğu
tercihini; ikinci ve üçüncü sıradan tercih ettiği birkaç kişi de olmuş... Seleflerden pek bir farkı yok Abdullah Gül'ün tercih kullanma tarzının...
Tepkiler farklı oldu ama: Seçilmeyen adaylardan bazısı yeri göğü inletiyor, bazı üniversitelerde isyanları oynayan
öğretim üyeleri var.
Rektör atama işiyle yakından ilgili meslektaşlar var.
Abbas Güçlü gibi kendini eğitim alanına hasretmiş yazarları, ya da eğitim muhabirlerini kast etmiyorum. Her gün değişik konularda
kalem sallayan kıdemli yazarlar var bu alanı kendine dert edinen... Bunlardan biri
Hürriyet'ten Oktay
Ekşi. Nitekim Hürriyet başyazarı dünkü yazısını bütünüyle bu konuya ayırmıştı.
Konuya destursuz giren diğerleri gibi “Sıra değiştirmeye, birinci dururken ikinci veya üçüncü sıradakini rektör atamaya ne hakkı var Cumhurbaşkanının” demiyor Oktay Bey; daha önce burada suçüstü yaptığım için diyemiyor muhtemelen... Dediği, rektör olarak yeni atanan öğretim üyelerinin yeterince 'Atatürkçü' olmayışları... Nereden ölçmüşse o insanların Atatürkçülüğünü, onları atayan makama ateş püskürtüyor. “İyi puan almadı” diyor Cumhurbaşkanı Gül için...
Oktay Ekşi de yazar olarak benden pek yüksek puan alamıyor, ama ne yapsın okurları, onu şikayet edecek mercileri bile yok...
Cumhuriyet yazarı Cüneyt Arcayürek'in yakın siyasi tarihimizi anlattığı 'Büyüklere Masallar, Küçüklere Gerçekler' genel başlıklı kitaplarının 'Geri Gidişe İzin Yok' adını taşıyan onuncusunda, Oktay Ekşi'nin rektör atamalarına müdahale etme girişimi belgeleniyor.
İnanılır gibi değil, ama gerçek... Hürriyet başyazarı bir öğretim üyesi lehine en son karar mercii olan Cumhurbaşkanı nezdinde lobi faaliyeti yapmış...
İnanmayan o sırada
Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'e danışmanlık yapan Arcayürek'in anı kitabının 67. sayfasına başvurabilir. İşinizi kolaylaştırmak için ilgili satırları buraya aktarayım:
“Oktay Ekşi telefon etti. Samsun'da 19 Mayıs Üniversitesi'ne 1. gelen ismi değil, Naci Gürses'in atanmasını istedi. (..) SD (Süleyman Demirel)- (Önüme bir sayfalık yazı koydu. Şöyle bir göz attım: Üniversite rektör adayları için bazı notlar. 19 Mayıs Üniversitesi'ndeki 1. ve 2'incileri aynı derecede olumlu ve başarılı diye gösteriyordu yazı.) Bana bunu MİT verdi. Ama Oktay'ın söylediklerini not edeyim.”
“Demirel de Oktay Ekşi'nin dediğini dinlememiş” dersem inanın lütfen. Olayın devamı da var Arcayürek'in kitabında (s. 72):
“Öğleden sonra Oktay Ekşi aradı. İstanbul'a dönmüş (12 Temmuz 1996). Anlattı: YÖK'te rektör atamaları üzerinde liste yapılırken, YÖK başkanı Kemal Gürüz dışarı çıkıp gelmiş ve 'Cumhurbaşkanı, Naci Gürses'i listeye koymayın' diyor demiş. Rezalet oldu. Galiba Necdet Seçkinöz'ün marifeti. Tam bir saray entrikası.”
Prof. Mehmet Sağlam YÖK başkanlığından siyasete atılmak üzere ayrılırken, Çankaya'ya çıkıp Cumhurbaşkanı Demirel ile görüşmüştü. Ayrılırken, “Halefin konusunda bir tavsiyen olur mu?” diye soran Demirel'e, “Kimi isterseniz atayın, Kemal Gürüz dışında” dediğini kendisinden dinlemiştim. Malum, Demirel, YÖK'ün başına Kemal Gürüz'ü atamıştı...
Aynı numara Oktay Ekşi'ye de çekilmiş işte...
Hürriyet başyazarı bu tür müdahaleleri hep yapıyor. Bir ara CHP'den milletvekilliği de yapmış olan Prof.
Yaşar Nuri
Öztürk'ün
dekan olarak atanmasını sağlayan kişi de o... Rektörlük boyunu aşmış olsa da, dekan atamasında başarılı olmuş.
Etrafta belgeler uçuştuğu için bu bilgiyi oralarda aramayın. Tanık Yaşar Nuri Öztürk'ün kendisi: “Bu sıkıntılı günlerin birinde sevgili Oktay Ekşi Ağabey'le dertleşirken konu bu kadro işine geldi ve uğradığım yobaz zulmünü anlattım. Dedi ki Oktay Ağabey: 'Yahu, bizim Cem'i Bey'le bir görüşeyim, onun böyle bir kadroyu açma imkânı olabilir mi diye sorayım...' / Ve görüştü sevgili Oktay Bey. Sonra beni aradı ve dedi ki: Derhal Cem'i Bey'e git! Seni fikirlerinden gıyaben tanıyor. Durumu birlikte konuşun...” Sonucu biliyoruz: Prof. Öztürk, önce
profesör oldu, sonra da Cem'i Demiroğlu'nun rektörlük yaptığı üniversitede
İlahiyat Fakültesi dekanı...
Üzüntüleri, kendi 'lobi' faaliyetinin artık işe yaramaması yüzünden olmasın?