Eski
bakanlardan Dinçerler, 'gizli anayasa' olarak adlandırılan Milli
Güvenlik Siyaset Belgesi ile tanışan ender kişilerden. Belgeyi kendisine bir albayın getirdiğini açıklayan Dinçerler, Kırmızı
Kitap'ı hemen geri vermediğini,
bakanlık kasasında bir gün beklettiğini söylüyor. Eski bakan, 30 sayfalık kitapçıkta İnönü'nün bile katılmayacağı bir dizi tehdit değerlendirmesinin bulunduğunu belirtiyor.
Balyoz Planı'nın ortaya çıkmasının ardından başlayan "iç tehdit" tartışması, 'hükümetler değişse de değişmeyen' esasların yazılı olduğu
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni (
MGSB) gündeme taşıdı. 'Gizli
Anayasa' ve klasik tabiriyle 'Kırmızı Kitap' olarak da anılan
belge, daha düne kadar 'kozmik' muamele görüyordu. Siyasiler bile ancak başbakan ve bakan olduklarında içeriğini öğrenme fırsatı buluyordu.
Özal hükümetlerinin bakanlarından
Vehbi Dinçerler, belgeyle tanışan ender isimlerden biri.
Milli Eğitim bakanı olduğu zaman bir albay tarafından getirilen kırmızı kaplı kitabı okuduğunda "Bunları da mı koymuşlar?" dediğini aktaran Dinçerler,
milli güvenlik siyasetinin
kanun haline getirilerek büyük bölümünün kamuoyuna açıklanması gerektiğini belirtiyor. Belgenin bakanlara sunuluş tarzı da hayli ilginç. Dinçerler, belgenin kendisine nasıl gösterildiğini şöyle aktardı:
"MGK Genel Sekreterliği'nden telefon ettiler. Adı biraz farklıydı. 'Böyle bir belge var, bir albay getirecek. Orada bekleyecek. Okuyacaksınız, alacak.' dediler. Böyle önemli bir metin 5 dakikada, birinin nezaretinde okunur mu? Vermedim, bakanlık kasasında bir gün beklettim. Birkaç kez okudum. Anlaması da zordur. Çok şifreli yazılmıştır. MGSB, açık ve net yazılır. Okuyan herhangi bir hükümet üyesi veya bir bürokratın aynı şeyleri anlaması lazım."
O dönem iç ve dış tehdit değerlendirmesini, tek organın TSK olduğunu hatırlatan Dinçerler, "Hazır metni getiriyor, imzalatıyor; değişiklik varsa önerin diyorlar." bilgisini veriyor.
Kırmızı kapaklı kitabın cep kitabından biraz büyük ve 30 sayfa civarında olduğunu aktarırken, okuduktan sonra "Allah Allah, bir kısmını buraya niye yazmışlar? Buraya yazılır mı?" dediğini anlatıyor. Dinçerler, "Öyle ayarlamışlar ki, fotokopi çekersen onlar anlıyor. Aklıma çektim. Kuralları var, gizliliği olan belge. Okuyun, öğrenin, uyun deniliyor. Hatta o belge hakkında konuşmak bile aslında yasaktı. Yasaklar çoktan kalktı da ben cesaretle konuşabiliyorum." ifadelerini kullanıyor.
İç güvenlik tartışmaları konusunda da açıklamalarda bulunan Dinçerler, EMASYA (Emniyet, Asayiş) protokolünün olmaması gerektiğini belirtiyor. O günün şartları içinde dayatma gibi göründüğünü aktarırken, "İhtiyaç yok, zaten kanun var. Tartışmaya gerek duymadan kaldırılmalı." diyor.
Eski bakan, MGSB'nin fiili olarak
Türkiye Cumhuriyeti devletinin belli bir kesimi için gizli anayasa hükmünde olduğunu düşünüyor. Dinçerler, "Belge, esas itibarıyla hükümet kararıdır. Neden aleni değil, neden anayasa ve kanunlar üstünde
uygulama gücü var, bunu sorgulamak lazım." diye konuşuyor.
Dinçerler, her hükümet döneminde bu metni gören insan sayısının bir elin parmaklarını geçmediği iddiasında. Kendi kararnamesiyle ortaya çıkan bir metnin hükümetten saklandığını, herhangi bir ihtilaf çıkınca da, "Siz talimat verdiniz, şimdi karşı çıkıyorsunuz." denildiğini aktarıyor. Gizliliğin uygulamacıların hareket alanını genişletmeye yönelik olduğunu belirtirken, ekliyor: "Yani hükümet adına uygulama yapılıyor, tehdit ve dereceleri belirleniyor. Terör ikinci, irtica birinci sıraya alınıyor ama hükümetin haberi yok.
Hükümete haber verilmeden, o metnin içindeki yetkilerle güvenlik güçleri özellikle
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tehdit değerlendirmesini kendi yapıp, kendi uyguluyor. Hükümetle tartışılsa, hiçbir hükümetin hatta hayatta olsa İsmet İnönü'nün bile katılmayacağı bir sürü tehdit değerlendirmesi var orada.
İrticanın birinci önceliğe çıkmasına dönemin hükümeti mecbur edildi. Hiçbir şey söyleyemiyor; böyle hükümet kararı mı olur?"
ZAMAN