Çatlı'nın karıştığı
bombalama ve suikastlerin tek tek sıralandığı raporun bir diğer bölümünü ise Güney
doğu'da öldürülen gazeteciler ve
faili meçhul cinayetler oluşturuyor.
Kutlu
Savaş tarafından hazırlanan
Susurluk Raporu'nda yer alan, ancak "
devlet sırrı" olduğu gerekçesiyle açıklanmayan 12 sayfalık bölüm
Ergenekon iddianamesinin eklerine girdi. Raporun gizli kalan sayfalarında, Susurluk kazasında ölen
Abdullah Çatlı'nın katıldığı
eylemler de bir bir sıralanıyor.
Raporda, Abdullah Çatlı ve grubunun Kenan
Evren'in devlet başkanlığı döneminde "ARAT" planı çerçevesinde özellikle
yurtdışındaki eylemlerde kullanıldığı belirtiliyor. MİT'in Çatlı hakkındaki bir buçuk sayfalık yazısı Susurluk Raporu'nda şu şekilde yer alıyor:
Arat... uygulamaya konulan çalışmalar çerçevesinde, 22
Ekim 1983 tarihinde
Fransa/
Paris'te temasa geçilmiştir. İlk görüşmede, görev anlatılarak karşılıksız olarak kabul edip etmeyeceği sorulmuş ve kabul etmesi üzerine göreve sevk edilmiştir.
Ermeni hedeflere yönelik olarak planlanan;
- 05(06)
Aralık 1983 Fransa/Paris, Ara Toranyan'ın otosuna ikinci bomba konulması,
- 17
Mart 1984, Fransa/Marsilya, Ermeni Gençlik Örgütü binasının bombalanması,
- 01
Mayıs 1984, Fransa /Paris Henri Papazyan'ın otosuna bomba konulması (bomba patlamadı),
- 04 Mayıs 1984, Fransa Alfortville Ermeni Anıtı, Ermeni Gençlik Örgütü binası,
spor salonu,
karakol ile itfaiye aracının bombalanması,
Eylemlerini bir
ekip olarak çalıştığı şahıslarca beraber gerçekleştirmiştir.
24 Ekim 1984 tarihinde Fransa/Paris'te
uyuşturucu ticareti nedeniyle yakalanarak tutuklanmasından dolayı tarafımızla irtibat kesilmiştir.
Fransa'da Ermenilere karşı eylemler ... yılı sonuna kadar devam etmiştir. Bu konuda yapılan eylemler aşağıda sunulmuştur. Söz konusu eylemler, Abdullah Çatlı ve grubunun yanı sıra, bu grupla herhangi bir organik bağı bulunmayan çeşitli gruplarca gerçekleştirilmiştir."
EYLEM LİSTESİ
1-14
Kasım 1982:
Hollanda/Utrecht, Nubar Yalımyan'ın öldürülmesi,
2- 22 Mart 1983: Fransa/Paris Ara Toranyan'ın otosuna bomba konulması (bomba patlamadı)
3- 03 Temmuz 1983: Fransa/Paris Ara Toranyan'ın babasının emlak dükkanına bomba konulması (bomba patlamadı), Ermeni kitabevinin bombalanması.
4- 07 Temmuz 1983: Holanda/Hengelo Suriz, Ermeni Kahvesi'nin taranması.
5- 08 Temmuz 1983: Hollanda Enschede, Ermeni Gençlik Örgütü ve lojmanlarının kundaklanması.
6- 27 Temmuz 1983: Fransa/Alfortville, Ermeni Kültürevi ve ASALA'nın basın
bürosunun bombalanması,
7- 28 Temmuz 1983: Fransa/Paris, Ermeni Kültürevi Radyoevi ve basın bürosunun bombalanması,
8- 06 Aralık 1983 : Fransa/Paris, Ara Tornayan'ın otosuna ikinci bombanın konulması,
9- 17 Mart 1984: Fransa/Marsilya Ermeni Gençlik
örgütü binasının bombalanması.
10- 0
1 Mayıs 1984: Fransa/Paris, Henry Papazyanın otosuna bomba konulması (bomba patlamadı)
11- 04 Mayıs 1984: Fransa/alfortville, Ermeni Anıtı, Ermeni Gençlik Örgütü binası,
spor salonu ve Karakol ile itfaiye binasının bombalanması,
12- 24 Haziran 1984: Fransa/Paris, Ermeni Gençlik Yurdu'nun bombalanması.
13- 25 Kasım 1984 Fransa/Salle Pleyel, 16 Ermeni örgütünün yaptığı konser salonunun bombalanması
14- 05 Aralık 1985: Ermeni bir şahsın öldürülmesi.
15- 15 Aralık 1985: Fransa Lyon, Hayk Değirmencioğlu'nun öldürülmesi.
MİT'in Çatlı'yı nasıl keşfettiği şühesiz ilgi
çekici bir konudur. Bu husus Sayın Başbakanın başkanlığında yapılan toplantıda dile getirilmişse de bu konuda
arşiv kaydının bulunmadığı ifade edilmiştir. "Kayıt olmayabilir fakat bilgi vardır" ısrarı da netice vermeyince "Çatlı'nın 1980'li yılların başında o tarihde MİT mensubu olmayan Hiram
Abbas tarafından
Haluk Kırcı ve bazı ülkücüleri organize ederek
Cumhurbaşkanlığının izni ile Ermeni terörüne karşı yurtdışına sevkettiği, daha sonra grubun MİT'e devredildiği" iddiasını tekzip etmedikleri sorulunca MİT müsteşar
yardımcısı Sayın Alpay, "Tekzip etmediklerini" ifade etmiştir. Bu cümleden sonra Çatlı ile alakalı bilgiler sayın Başbakan'a tarafımızdan aşağıdaki
özet takdim ile sunulmuştur.
KENAN EVREN'İN TALİMATI İLE ÇATLI VE GRUBU OLUŞTURULDU
O dönemde Cumhurbaşkanlığı yapan
Kenan Evren ve onun görevlendirdiği Hiram Abbas'ın yetkilendirmesi ile yurtdışında eylem yapılması kararıyla Abdullah Çatlı grubu ile irtibata geçildiği anlatılıyor. İşte raporun devamı:
"Ermeni terörüne karşı 12 Eylül'den sora arayışların başladığı tarihten Hiram Abbas, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve bir kısım ülkücüyü organize etmiştir. Bu çalışmalar o tarihte Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yürütülmüştü. Fakat muhtemelen ve menfi bir gelişme olması ihtimaline binaen çalışmalar MİT'e devredilmiştir. (Yoksa Çatlı'nın Fransa'da bulunduğu, orada temasa geçildiği, kendisine hiçbir
ücret ödenmediği kabul edilebilir bir
senaryo değildir. Kaldı ki Çatlı ve arkadaşlarının hayati
tehlike arzeden bu görevi ücretsiz kabul etmeleri bu grubun kamuoyunun kabullerinden farklı kişilikleri olduğu da ispata vesiledir."
ÇATLI'YA MİT'TEN KOMPLO
Bu arada Çatlı ve arkadaşlarının Ermeni hedeflerine karşı yaptıkları eylemlerden sonra grubun MİT'e devredildiği ve bu aşamadan sonra Çatlı'ya MİT tarafından
komplo kurulduğu iması yapılarak hapse attırıldığı açıklanıyor. İşte raporun açıklanmayan 80. sayfası:
ASALA eylemleri MİT'e devrolduktan sonra Çatlı, 1984 Ekim'inde ziyarete gönderildiği adresteki 250 gramlık eroin poşetiyle, garip bir şekilde yakalanıp 1984-1990 arasında Fransa-
İsviçre hapishanelerinde yatmıştır. Hapishaneden nasıl kaçtığı veya kaçırıldığı aslında önemli olmaktan çıkmaktadır. Hapishanede ölmemesi, direnmesi kanaatimizce çok daha önemli bir husustur. Kaçtıktan sonra Avrupa'da kendisine yardım edecek pek çok kişi ve grup bulabilir de ve bulmuştur da.
Türkiye'ye döndükten sonra sığınacak bir yere ihtiyacı vardı. Bu yer önce
İstanbul Emniyeti daha sonra 1993'te kesin olarak
Emniyet Genel Müdürlüğü olmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü kendisini planladıkları yurtdışı eylemler için güvenilir bir
silah olarak korumaya almıştır.
Bizim üzerinde durduğumuz husus, devletin sergilediği acımasız tablodur. Eğer Çatlı sıkı
yönetim mahkemelerinin ve
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın tanıdığı hüviyetiyle idamla yargılanacak bir
katil idiyse niçin bu
hizmete gönderilmiştir? Gönderildiği hizmet bir
ülke sorunu idiyse niçin 3-4 seneye mahkum edilip, cezasını çekip, normal bir insan olarak hayata döndürülüp legalize edilmedi? Yurda döntükten sonra saygın bir
teşkilat olan Emniyet Genel Müdürlüğü niçin kendisini bu şekilde istihdam etti?
Pasaport silah v.s. niçin temin edildi? Bu suallerin basit bir cevabı vardır: "Herkes Çatlı'yı el altında bulunduracak. Gerektiğinde kullanacak bir silah olarak görmek arzusundaydı."
"ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLERİN SİCİLİ KABARIKTI"
Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporun gizli bölümlerinin 20
Şubat 1998 tarihinde bir televizyon kanalından Doğu Perinçek'e fakslandığı belirtiliyor, Yayınlanmayan bu bölümde Güneydoğu'da öldürülen gazetecilerin isimleri yer alıyor. Öldürülen gazeteciler ile ilgili bilgi isteyen Kutlu Savaş, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nden gelen bilgiler karşısında şaşkına dönüyor. Çünkü öldürülen gazetecilerle ilgili arşiv bilgileri gönderilerek adeta işlenen cinayetler haklı çıkarılmaya çalışılıyor. İşte gizlenen raporun 75. sayfasında yer alan bilgiler:
Hafız Akdemir: Yeni Ülke ve
Özgür Gündem gazetesi,
Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları örgütünün
gençlik komite sekreteri,
Yahya Orhan:
PKK destekçisi, Yeni Gülke,
Güneş ve Özgür Gündem gazetesi muhabiri,
Macit Akgün: 2000'e doğru, Yeni Ülke muhabiri, Nusaybin'de kurulan Sosyalist Parti İlçe Sekreteri, PKK destekçisi,
Burhan
Karadeniz; Yeni Ülke muhabiri, PKK mensubu ve destekçisi,
Halit Güngen; 2000'e Doğru dergisi
Diyarbakır muhabiri ve büro şefi, Sosyalist Parti
Şırnak İl Yönetim Kurulu üyesi,
İzzet Keser;
Sabah Gazetesi muhabiri, TKB/B mensubu,
Cengiz Altun,
Batman Yeni Ülke muhabiri, PKK mensubu,
Çetin Ababay; Özgür Gündem muhabiri PKK mensubu,
Bunların tamamı
OHAL Bölgesi'nde faili meçhul cinayetler sonucu ölmüşlerdir. Yukarıdaki bilgiler d
e devlet arşivine girmiştir. Öldürülen şahısların ortak özellikleri belirgin bir kimliğe sahip olmalarıdır.
HİZBULLAH'A GÖZ YUMARAK BÜYÜTTÜLER
Öte yandan PKK'nın Marksist Leninist yapısına tepki ile gelişen PKK karşıtı faaliyet, İslami görüş etrafında bütünleşmekte, PKK ile her alanda mücadele eden güvenlik güçlerinin aşiret ve cemaat bağı güçlü loan hareketi bir ölçüde göz yumarak ya da üzerine yeterince gitmeyerek hızlandırdıkları ifade edilmektedir.
Adam öldürme veya Sedat Bucak'ın ifadesiyle 'adam alma' yetkisinin bu ciddiyetten uzak kullanımı karşıt tepkileri geliştirmesi ve kişisel hesapların
gündeme gelmesine yol açması kaçınılmazdır. Ve öyle de olmuştur.
İtirafçılardan ve
haraç paylaşımındaki silahlı eyleminden mahkum İbrahim Babat'ın iadesinin bir bölümü örnek ve ibretle okunmaya değer bir bgele olarak aşağıda sunulmaktadır.
İNFAZ TİMLERİ BÖYLE KURULDU
"1990 yılında
JİTEM'de bazı köklü değişiklikler oldu. Asayiş Bölge Komutanlığı'na
Hikmet Köksal Paşa getirilmişti. Gruplar oluşturulmuştu. JİTEM'in başına
Veli Küçük Paşa getirilmişti. (o zaman albaydır) 1990 yılında yakalanıp serbest bırakılan bazı itirafçılar asker kimliğiyle JİTEM Grup Komutanlığı'na alınmışlardı. Bütün asker itirafçıların bir araya toplanılması düşünülüyordu. JİTEM'de bu itirafçıların sevk ve idareleri için bana görev çağrısı yapıldı. Önce kabul etmedim. Daha sonra Hikmet Köksal'ın talimatıyla kendisi ile görüştükten sonra bu gruplara katıldım. Hikmet Köksal'a güvenerek Diyarbakır'a gittim. Bu arada JİTEM çatısı altında illegal bir oluşuma gidildi. Diyarbakır ve çevresinde PKK ile ilişkili olduğundan şüphelendiğimiz hemen herkesi
infaz etme yetkimiz vardı. Bu insanları yakalayıp suçu varsa tespit edilip, adalete teslim etmek yerine faili meçhul bir şekilde öldürmeyi bir yöntem oarak benimsemiştik. Bizden istenen buydu. Bu tarzda talimat alıyorduk. Bu grup içerisinde eski itirafçılardan Ali Ozansoy, Hüseyin Tilki, Abdulkadir
Aygan, Hayrettin Toka, Recep Tiriz,
Adil Timurtaş ve eski TİKKO'cu Fatih adındaki kişiler vardı. Antalya'da örgüt tarafından öldürülen
Numan kod adlı (Selahattin Görgülü) adındaki kişi bizim grubumuzun istihbaratçısıydı. Örgütle ilişkilidir tarzında bize gösterdiği ve getirdiği kişilerin hepsini değişik dönem ve zamanlarda infaz ettik.
Bismil'de benzinci
Talat, Diyarbakır Bismil yol kavşağında bir vatandaşı aynı gerekçelerle infaz ettik. Batman'da iki kişiyi, birini evinden, diğerini evin önünden alarak Batman
Silvan arasında infaz ettik. Yine Hazro'da bir vatandaş infaz edildi. Bu çalışmalar 5 ay sürdü. Yine o dönemde Selahattin Görgülü bize verdiği istihbarat doğrultusunda bir şahıs Celil kod Aytekin Özel binbaşıyla
Abdülkadir Aygan birlikte gidip infaz ettiler.
İFADE VERMEDEN ÖNCE UYARILDI
İtirafçı İbrahim Babat kendisine 7 yıl ceza alacağı vaadine rağmen 17 yıla mahkum olunca İstanbul DGM Başsavcılığı'na ve
Başbakanlık Teftiş Kurulu'na ifade vermek için dilekçe ile müracaat etmiştir. Müfeettişlerin kendisiyle görüşmesinden önce (19.12.1997) de Kırklareli
İstihbarat Şube Müdürü ile Jandarma
Alay Komutanı İbrahim Babat'ı ziyaret edip 'hatırını sorup, geçmiş olsun' derken 'dikkatli olmasını, devlete zarar vermemesini, davanın
Yargıtay safhasında olduğunu' da söylemek ihtiyacını duymuşlardır.
GAZETEPORT