Mülakatı gazetenin İstanbul Muhabiri BORİS KALNOKY yaptı.
İşte Gazetenin internet sitesinde de yer alan röportajın
tamamı:
Sayın Başer, AKP Abdullah Gül'ü
Cumhurbaşkanlığına
aday göstermekle baltayı taşa vurmuş oldu. Şimdi ise AKP
cumhurbaşkanının doğrudan
halk tarafından seçilmesini sağlamak istiyor. Acaba sonuç olarak Gül cumhurbaşkanı olacak mı?
Başer: Öncelikle şunu belirteyim, zor dönemi atlattık,
köprü geçilmiştir. Bundan sonrasına Türk halkı karar verecektir. Sanırım AKP en güçlü parti olmaya devam edecek fakat tek başına
iktidar olamayacaktır. Doğru kararları vermek artık halkın elinde bulunuyor.
Die Welt: Ordu ne istiyor?
Başer: Her zaman olduğu gibi ordu
demokrasi istiyor,
seçmenlerin
sandık başına gitmelerini istiyor. Son seçimlerde AKP yüzde 34 oy topladı. Bunun nedenlerinden birisi de, halkın mevcut siyasi partilerce hüsrana uğratılmış olmasıdır. Yaklaşık 10 milyon seçmen oy kullanmamıştır. Bu sefer çok daha fazla insan oy kullanacaktır. AKP, MHP ile DYP seçmenlerinin oylarını da almıştır. Muhtemelen bu oylar tekrar eski sahiplerine geri dönecektir.
Die Welt: Bazı anketlerde AKP'nin
oy oranı yüzde 41 olarak gözüküyor. Ya AKP yine kazanırsa?
Başer: Bence bu oran oldukça abartılmış. Benim gördüğüm anketlerde AKP'nin oy oranı yüzde 30'ların altında bulunuyor. Halkın şunu bilmesinde fayda var: Ordu, siyasetçilerin, halkın iradesine karşı, cumhuriyetin temel seküler değerlerini zedelemesine hiçbir zaman müsaade etmeyecektir.
Die Welt: Halkın iradesine karşı? AKP Mecliste mutlak çoğunluğa sahip bulunuyor. Belki de yeni Mecliste üçte iki çoğunluğa sahip olacak.
Başer: Önemli olan Mecliste kaç milletvekiline sahip olunduğu değildir. Esas olan, seçmenlerin ne kadarının partiye oy verdiğidir. 2002 yılında seçmenlerin yüzde 66'sı AKP'ye karşıydı ve seçime katılmayan 10 milyon seçmen bu hesabın dışında yer alıyor.
Die Welt: Siz cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinden yana mısınız?
Başer: Evet, gelecek için bu iyi bir fikir. Fakat şu an için ve bu şekliyle, cumhurbaşkanının sınırlı yetkilerinin devam ettiği haliyle doğru bulmuyorum. Cumhurbaşkanı doğrudan seçilirse, devletin en fazla demokratik meşruiyete sahip kurumu Cumhurbaşkanlığı olacaktır. Bu durumda bu makamın sınırsız yetkisi bulunmalıdır,
Amerika ya da
Fransa başkanlık sistemlerinde bulunduğu gibi. Mesela başbakanı belirleyebilmelidir. Bu durumda yasaların çoğunun değiştirilmesi zorunluluğu oluşacak, zor ve karmaşık bir süreç olacaktır. Bu, kaşla göz arasında yapılacak bir şey değildir. Benim görüştüğüm birçok kamu hukukçusu bu konuda endişe duyuyor, zira devletin yapısının temelleri değişime uğrayacaktır.
Die Welt: Peki, AKP bunu her şeye rağmen sağlarsa?
Başer: Gelişmelerin prosedür olarak nasıl sona ereceğini izlemeliyiz. Neticede birtakım şüpheler oluştuğu takdirde,
Ankara ve İstanbul'daki mitinglerde görüldüğü gibi, halk müdahalede bulunuyor ve cumhuriyetin temel değerlerini özümseyememiş birisini cumhurbaşkanı olarak arzulamadığını gösteriyor. Bu şahısların hepsi Gül, Erdoğan, Arınç daha kısa bir süre önce cumhuriyet ile bağdaşmayan ifadelerde bulunmuşlardı. Değişime uğradıkları iddia ediliyor. Buna inanan insanlar çok az.
Die Welt: Eğer AKP, yeni kurulacak Mecliste hükümeti oluşturmak için çok az sandalyeye sahip ise,
Kürt DTP yardımcı olabilir. DTP Genel Başkanı Türk bu gazeteye verdiği demeçte, partinin 40 civarında milletvekilinin
bağımsız aday olarak Meclise girmesini sağlayacağını açıkladı. Bu rakam, Türk siyasetinde bir yenilik teşkil edecektir.
Başer: Evet. DTP'nin 40 milletvekili göndermesi mümkün. Bunların Türk halkını iyi bir şekilde temsil edeceklerini
ümit ediyorum. Bölgeleri için daha fazla para ve haklar şeklinde savunacaklarını iddia ettikleri çıkarları temsil etmelerine tabii ki imkan verilmelidir. Bu hak, bunların demokratik hakkıdır. Ancak, milletvekili olarak tüm Türk halkı için sorumluluk üstleniyorlar. Zamanında,
yemin töreninde herkes için geçerli olan dili kullanmayı reddetmiş olan
Leyla Zana gibi hareket etmeleri ve söylemleriyle tüm ulusa
hakaret etmeleri halinde, Meclisin uygun bir tepki göstereceğinden eminim. Böyle bir durumda, bunların dokunulmazlıklarının kaldırılıp
mahkeme önüne getirilmesi mümkün olabilir. Anılan partinin,
terörist elebaşı Abdullah
Öcalan tarafından talimat aldığı yönünde elimizde yeterince
delil mevcuttur.
Die Welt: Genel Başkan Türk, Öcalan'dan farklı bir zihniyeti temsil ediyor olabilir mi?
Başer: Hayır.
Die Welt: Genelkurmay Başkanı
Büyükanıt,
Kuzey Irak'a girilmesini talep etti ve bu yönde hükümet tarafından karar alınmadığından şikayet etti. Rota konusunda
Genelkurmay Başkanlığı ile hükümet arasında
tartışma mı var?
Başer: Hayır. Sayın Büyükanıt'ın ifadeleri, kamuoyunda varolan görüşe bir
hazırlık olmuştur. Birçok insan oldukça sabırsız. Bu insanların morallerini yükseltmek, bunlara bu konuda hareket olduğunu göstermek gerekiyor.
Die Welt: PKK ile mücadele için Özel Koordinatör olarak siz daha fazla kanın akmaması ve soruna siyasi çözüm getirilmesine katkıda bulunmak istiyordunuz. Bu konuda durum nasıl?
Başer: Bu gayretler başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Die Welt: Öyleyse
operasyon düzenlenecek mi? Büyükanıt'ın açıklamalarından, operasyonun örneğin önümüzdeki yıl değil, daha yakın bir tarihte düzenleneceği anlaşıldı.
Başer: Ben de Büyükanıt'ın önümüzdeki yıldan söz ettiğini zannetmiyorum.
Die Welt: O zaman Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı operasyon bu yıl mı gerçekleştirilecek?
Başer: Bu yıl olacağını düşünüyorum. Ancak, bu kararın
Başbakan tarafından alınması gerekiyor. Başbakan bu kararı, Genelkurmay Başkanlığı'yla birlikte alacaktır. Bu konuda, hükümet ve Genelkurmay Başkanlığı arasında bir görüş ayrılığı olduğunu görmüyorum.