Milliyet Gazetesi Yazarı
Aslı Aydıntaşbaş Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı
Alman Vakıflarını yazmış.
Alman Vakıfları Türkiye'de nasıl ve nerelerde faaliyet gösteriyor. İşte Aydıntaşbaş'ın yazısı:
Alman
vakıfları
tartışması, on yıl aradan sonra Erdoğan'ın sözleriyle yeniden canlandı. Ama Başbakan'ın asıl hedefi vakıf değil belediyelere altyapı desteği sağlayan fonlar
Başbakan Tayyip Erdoğan, bu hafta
Makedonya gezisi dönüşünde,
Avrupa başkentlerinde oldukça dikkat çekecek ve Türkiye ile
Almanya arasında yepyeni bir tartışma yaratacak bir iddia ortaya attı: Alman vakıfları PKK'ya
yardım ediyor.
Aslında iddia yeni değil. “Alman vakıfları” konusu, on yıl önce ülkeyi kasıp kavuran ulusalcılık rüzgarında sıkça gündeme gelmiş, hatta dünyaca ünlü Alman vakıfları “
casusluk” suçlamasıyla dönemin Devlet
Güvenlik Mahkemeleri'nde yargılanmış ve aklanmıştı.
Başbakan, aynı 10 yıl öncesinin “Türk'ün Türk'den başka dostu yoktur” atmosferinde DGM başsavcısı Nuh
Mete Yüksel'in düşündüğü gibi, Türkiye'de faaliyet gösteren Konrad Adenauer, Friedrich Ebert, Friedrich Naumann ve Heinrich Böll gibi kuruluşların aslında Türkiye'yi bölmeye çalıştığı düşüncesinde mi?
İmamları da eğitiyorlar
Doğru, bu vakıflar Türkiye'de aktif; ancak sadece
Diyarbakır ve
Güneydoğu değil. Örneğin geçtiğimiz yıllarda Konrad Adenauer Vakfı, Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti ile birlikte yerel basını geliştirmek amacıyla Diyarbakır Gazeteciler Cemiyeti'yle de bir program düzenledi. Ancak aynı vakıf sayısız diğer faaliyet ve konferans arasında
Diyanet İşleri Başkanlığı ile Almanya'ya giden imamların eğitimi üzerine de çalışıyor.
Söz konusu vakıfların ilgi alanları da siyasi çizgileri de birbirinden oldukça farklı.
Konrad Adenauer, Angela Markel'in liderliğindeki
Hristiyan Demokrat'lara, Türkiye'de
sivil toplumun gelişmesi ve insan haklarına önem veren Heinrich Böll ise Yeşiller'e yakın. Sendikalarla yakın çalışan Friedrich Ebert ve Feridrich Naumann vakıfları ise sosyal demokrat ve liberal çizgiyi temsil ediyor.
Başka yeri mi işaret etti?
Zaten Alman hükümetinin sıkı
finansal denetimi altındaki vakıfların cüzi bütçelerle düzenledikleri konferans, eğitim semineri, panel ve benzeri faaliyetlerden arta kalan fonların “
terör finansmanı” olarak PKK'ya “anlamlı” bir fayda sağlaması mümkün değil. Vakıflardan dün görüştüğüm bir yetkili “Türkiye'de vakıfların tabi olduğu yasal denetim mekanizması nedeniyle zaten bu tarz bir yasadışı
transfer imkânsız” dedi.
Peki Başbakan bambaşka bir yapıyı kast etmiş olabilir mi? Makedonya'da uçakta olan gazeteciler, Erdoğan'a “Hangi vakfı kast ediyorsunuz?” diye sorduklarında “Gazetecisiniz, araştırın” yanıtını almış.
Dün soruşturduğumuzda, Erdoğan'ın hedefinde aslında tam olarak vakıf değil Türkiye'de neredeyse 50 yıldır faaliyet gösteren Alman yatırım ajansı GTZ ve onunla ortak çalışan Alman
kalkınma bankası KfW olabileceği cevabını aldık.
Türkiye'nin her yerinde
Alman hükümeti adına dünyanın çeşitli ülkelerinde
teknik altyapı alanında faaliyet gösteren GTZ (Gesellschaft für Technische Zusammenarbeit ya da yeni kısaltmasıyla GIZ), proje finansmanında
Avrupa Birliği Yatırım Bankası ve KfW gibi kurumların kamuya yönelik fonlarını kullanıyor.
Alman hükümeti ve KfW, 1980-2006 yılları arasında
İstanbul ve
Ankara dahil, Türkiye'nin çeşitli illerinde altyapı, su arıtma ve kanalizasyon projeleri için toplam 780 milyon
Euro kredi ve hibe desteği sağladı.
Ama faaliyetleri ne Diyarbakır ne de
CHP'li belediyelerle sınırlı. Başbakan'ın “CHP ve BDP'li belediyelere fon” akıtmakla suçladığı KfW Diyarbakır dışında
Kayseri,
Tarsus,
Malatya,
Fethiye,
Sivas,
Batman, Van ve başka illerde çevre ve altyapı projelerine finans sağlıyor.
KfW finansmanıyla Diyarbakır Belediyesi ile yapılan proje ise, kentin çehresini değiştiren kredi ve hibelerden oluşan 45 milyon Euro'luk kanalizasyon ve katık arıtma tesisi projesi.
Erdoğan, Makedonya'da beraberindeki gazetecilere “Kredi sözleşmesi yapıyor bu vakıf. Bununla da kalmayıp hangi müteahite vereceği konusunda işaret veriyor.
Kanalizasyon işi yapıyor” iddiasında bulunarak bu konuda şikayetini Alman hükümetine bildirdiğini söylemiş.
“Fonlar denetleniyor”
Dün görüştüğüm Diyarbakır Belediye başkanı Osman Baydemir'in basın danışmanı İrfan Uçar, Erdoğan'ın iddialarına
itiraz etti. Uçar, hükümetten
destek almakta zorlanan BDP'li belediyelerin altyapı faaliyetleri için
yabancı fonlara başvurduğunu doğruladı. Ancak bu fonların kullanımının “
Hazine ve DPT denetiminde tabi olduğunu” hatırlattı.
KfW'nin Internet'e koyduğu raporlarda ortaya çıkan, Diyarbakır belediyesinin kullandığı KfW fonunun, kısmen hibe, kısmen kredi olduğu bilgisi. Uçar, hükümetin 2009 yerel seçimleri öncesinde fonun su arıtma mühendisleri eğitimi için ayrılan 500 bin Euro'luk hibe bölümünü uzun bir süre bloke ettiğini belirterek şöyle davem etti:?
“Kredi ve kaynak konusunda bütün projelerde hükümet onayı esas alıyor. Bir çok projemiz var. Ancak dış finansman bulunmasına karşın bir bölümü hükümetin izin vermemesi nedneiyle uygulanamadı.”