Rektörlük döneminde Alemdaroğlu ile birlikte hareket ettiği isimlerden
Güneş Ayas, “Tanıdığım Alemdaroğlu,
Üniversitede Bir Deli Dumrul” adıyla yazdığı kitap tam anlamıyla şok edici bilgilerle dolu.
İddialarda bir dönem yardımcılığını yapan
CHP Millet vekili Nur
Serter ve
Doğu Perinçek’in adı geçiyor.
Bir dönemin iç yüzüne tanıklık eden kitapta birbirinden ilginç iddialar yer alıyor. Alemdaroğlu ve ekibine yönelik;
PKK ve
TİKKO terör örgütlerini
desteklemek, Perinçek’e ‘CIA
ajanı’ deyip üniversiteyi
İşçi Partisi’nin okulu haline getirmek,
İlhan Selçuk’a
Cumhuriyet’in hisselerini alma vaadinde bulunmak,
öğretim üyelerine ‘beni paşalar destekliyor’ diye
baskı yapma suçlamaları okuyanları hayrete düşürüyor. Kitabın yazarı Ayas, eski
rektör döneminde
Öğrenci Konseyi ve Atatürkçü Düşünce
Kulüpleri Federasyonluğu (ADKF) başkanlığı yaptı. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü son
sınıf öğrencisi olan Ayas, halen Türksolu Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yürütüyor.
Güneş Ayas, konser,
şenlik gibi bahanelerle
terörist gruplara ‘korkunç’ olarak nitelediği paralar aktarılmasına dikkat çekiyor. Okuldaki bölücü gruplarla ilişkileri rektör yardımcısı
Nur Serter ve
öğretim üyesi Tülin
Polat’ın yürüttüğünü anlatıyor. Önceleri Alemdaroğlu’ndan destek gördüklerini daha sonra
Amerika ve
İsrail karşıtı eylemlerden dolayı aralarının açıldığını savunan Güneş Ayas,
İstanbul Üniversitesi’nin İşçi Partisi (İP) lideri Doğu Perinçek ve İP’in okulu haline geldiğini kaydediyor. Yüksek
lisans programlarına da İP’li kişilerin öncelikle alındığını da iddia ediyor. İÜ yöneticilerinin ilk zamanlar Perinçek hakkında ‘
Topal, ajan, PKK’lı’ gibi ifadeler kullandığını belirten Ayas, belirli bir süre sonra Alemdaroğlu’nun hızlı Perinçekçi olduğuna dikkat çekiyor. Perinçek’le ilgili fikir değişikliği ise şu ifadelerle anlatılıyor: “Ama gün geldi Alemdaroğlu hızlı Perinçekçi oldu. Birlikte Kuvayı Milliye hareketini başlattılar. Perinçek iki haftada bir üniversiteye konferansa gelmeye başlamıştı. İÜ adım adım İP’in Parti Okulu haline getiriliyordu. Hatta öğrencilikle ilgisi olmayan 30 yaşın üstündeki adamlar Perinçek’in konferanslarında karşıt görüşlü öğrencileri dövmeye bile başlamıştı. Nur Serter de çeşitli fakültelerde bize alternatif olarak İP’li öğrencilere kulüp kurduruyordu. Alemdaroğlu’nun İP ile ilişkisi bununla da sınırlı değildir. Perinçek 15 günde bir İÜ’de konferans verir. İP’in her sene geleneksel düzenlediği Halkçılık Sempozyumu, bir süredir İÜ’de düzenlenmektedir. Alemdaroğlu Perinçek’le birlikte sık sık yemeğe çıkmakta, fotoğraf çektirmekte, basında da İP’liymiş görüntüsü yaratmaktadır. Hatta Alemdaroğlu Perinçek ile bir siyasi hareketi başlatmıştır. Perinçek dostluğu
İstanbul Üniversitesi’ni, Rus Büyükelçiliği çalışanlarının ve faşist Rus
papazlarının uğrak yeri yapmıştır. İÜ’ye türbanla girmek yasaktır, erkeklerin sakal bırakması yasaktır, iyi güzel de Rus papazı Dugin boğazına kadar sakalla ve papaz kılığı ile iki günde bir nasıl okula girebilmektedir. Bu nasıl
laiklik anlayışıdır.” Alemdaroğlu’nun Perinçek’e
hakaret etti diye Atatürkçü gençlere
soruşturma açtığına da değinen Ayas şunları anlatıyor: “Rektör ADKF Başkanı ve İÜ öğrencisi Özgür Billur’a Perinçek’e hakaretten soruşturma açtı.
tören Atatürkçüsü
Atatürkçü Düşünce Kulüplerinin yaptığı İsrail karşıtı eylemlerin Alemdaroğlu’nu rahatsız ettiğini anlatan Güneş Ayas, “Mason Atatürkçülerin bundan rahatsız olması da gayet normaldi. Bizim Atatürkçülüğümüzün Alemdaroğlu’nun
masonik Atatürkçülüğüyle uyuşmadığı ortadaydı. Rektör yardımcısı
Emin Darendeliler masonların düzenlediği bir toplantıya İÜ adına katılmamı ve rektörün bu toplantıya çok önem verdiğini, mutlaka orada bulunmam gerektiğini söyledi. Toplantıya yalnız davetiyesi olanlar katılabiliyordu. Davetiyeyi aldım ve gitmedim. Masonların toplantısında İÜ temsil edilmiyordu. Acaba bu da suçlarımız arasında mıydı?” diye sordu. Alemdaroğlu’nun gidişi ile üniversitede sahte Atatürkçülük döneminin kapandığını da belirten Ayas, kitabını şu cümlelerle bitiriyor: “Alemdaroğlu’nun gidişi sahte Atatürkçülük dönemini kapatmaktadır. Ama aynı zamanda kapıkulu Atatürkçülüğü, kapıkulu solculuğu da kapanmaktadır. Öyleyse hep beraber bu ölümü ilan edelim. Sahte Atatürkçülüğü toprağa gömerken, onun cenaze namazını da kılmıyoruz. Çünkü hakkımızı
helal etmiyoruz. Kendi etti kendi buldu, sonunda
Allah’ından buldu.”
Güneş Ayas 2 yıl boyunca katıldığı üniversite
yönetim kurulu toplantılarındaki hava hakkında da bilgiler veriyor. Alemdaroğlu’nun
dekanları azarlamasının sıradan bir olay haline geldiğini kaydeden Ayas, toplantıları komünist partilerin politbüro toplantılarına benzetiyor. Üniversite
Öğrenci Konseyi Başkanı Güneş Ayas, yönetim toplantılarından birinde geçen konuşmaları şöyle aktarıyor: “Yurtdışında mühendislik gibi bir bölümde okuyan birisi sahte bir
belge hazırlayarak tıp fakültesine geçiş yapmış, dördüncü sınıftan başlayarak tıp fakültesini bitirmiş ve daha sonra da cerrah olmuştu. Hatta şimdi iyi bir cerrah olduğu söyleniyordu. Ama hazırladığı
sahte belge sayesinde tıp eğitimi almaktan kurtulmuştu. Bu durumun ne olacağına karar verilecekti. Alemdaroğlu
tartışma sırasında ‘Boş verin mademki şimdi iyi bir cerrah, yapacak bir şey yok. Cerrah olmak için tıp eğitimine pek de gerek yok, cerrah olduğum için biliyorum, el becerisi iyiyse pekala cerrah olunur.’ dedi. O gün herkes bu lafa epey gülmüştü.”
Üniversite aile şirketi gibiydi’
Güneş Ayas kitabında Alemdaroğlu’nun üniversiteyi aile şirketi gibi yönettiğini de iddia ediyor: “Alemdaroğlu döneminde üniversitenin yapı işlerinin başında bacanağının bulunduğunu da hatırlatalım. Yani üniversitenin tüm parasal işleri Alemdaroğlu’nun akrabaları tarafından yürütülüyordu. Anlayacağınız üniversiteyi tam bir aile şirketi olarak işletiyorlardı.” İÜ’nün eski rektörü
Kemal Alemdaroğlu ise kitapta yer alan hiçbir iddiayı
cevaplamak istemediğini söyledi. Alemdaroğlu, “Ben hiç kimseye cevap vermiyorum. Yargıda bütün bunlarla hesaplaşacağım. Konuşacak başka bir konum yok.” dedi.
Dekanlar, Cumhuriyet hissesi alma sözü verdi
Güneş Ayas, üniversitedeki
seçimlerin ardından YÖK tarafından ikinci sıraya konan Alemdaroğlu’nun çeşitli gazetelere destek ziyaretçileri gönderdiğini anlatıyor. Ayas, Cumhuriyet’e yapılan ziyarette yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Cumhuriyet gazetesine
İlhan Selçuk’u ziyarete giden ekipte bulunmuştum. Heyet 5 dekan ve bir öğrenci temsilcisinden oluşuyordu. Daha sonra sadede gelindi ve Selçuk, Cumhuriyet’in hisselerine ortak olma kampanyasından bahsetti. Bundan güzel bir fırsat mı olur, seçim ziyareti sırasında. Dekan sözü vermişti bile. Fakülteden tüm öğretim üyelerine Cumhuriyet’e destek olmak için hisse aldıracaktı.”
Alemdaroğlu ‘Beni paşalar koruyor’ diye baskı kurardı
YÖK tartışmalarının kızıştığı günlerde
Ankara’da yapılan yürüyüşte ‘
Ordu göreve’ pankartını kendilerinin açtığını anlatan Güneş Ayas, bu yürüyüşe İstanbul Üniversitesi’nin
tren kaldırdığını ve yürüyüşün düzenlenme amacının orduya
mesaj vermek olduğunu yazdı. Ayas şunları dedi: “Pankartta ‘Ordu göreve’ yazıyordu. Öğretim üyeleri arasında büyük coşkuyla karşılandı. İÜ öğretim üyeleri ve Alemdaroğlu pankartın hemen yanındaydı; ama hiçbirisi yürüyüş sırasında ağızlarını açıp bir şey söylemedi. Zaten yürüyüşün düzenlenme amacı da orduya bu mesajı vermekti.” Güneş Ayas, Kemal Alemdaroğlu’nun konumunun sarsıldığı durumlarda ‘Beni paşalar koruyor.’ diyerek öğretim üyelerini baskı altına aldığını ileri sürdü. Ayas’ın iddiaları kitaba şöyle yansıdı: “Alemdaroğlu tüm öğretim üyelerini ‘Beni paşalar destekliyor.’ diyerek baskı altına alıyordu. En son YÖK,
görevden alma talebiyle Cumhurbaşkanı’na başvurduğunda da senatoyu toplamış ‘Merak etmeyin paşalar beni kurtaracak.’ demişti.”
“Bölücü gruplarla ilişkiyi Nur Serter sağlıyordu”
Güneş Ayas, kitabında Alemdaroğlu’nun yardımcısı Nur Serter’le ilgili ilginç bilgilere yer veriyor.
Kitapta şöyle deniliyor: “Rektör bölücü gruplarla ilişkilerini Nur Serter ve daha çok da Tülin Polat aracılığı ile sağlardı. Nur Serter bu gruplara şirin gözükmek için PKK’nın da içinde bulunduğu grupların YÖK karşıtı eylemlerine bile giderdi. Polisle
eylemci grup arasına girerek polisin müdahalesini önlerdi. Alemdaroğlu’nun sol örgütleri idare etmekten sorumlu öğretim üyesi Tülin Polat’tı. Çok sıkı bir Alemdaroğlu savunucusudur. Ama aynı zamanda çok radikal bir solcudur da. TİKKO’nun kurucusu
İbrahim Kaypakkaya’nın bir gün elinden tutup kendisini caddeden karşıdan karşıya geçirmesiyle övünür. 1
Mayıs’tan bir gün önce başını PKK’nın çektiği terörist gruplar benim de aralarında bulunduğum az sayıda Atatürkçü öğrenciyi, öldürmek kastıyla saldırdı. Birçok arkadaşımız ağır yaralandı. Saldırıda satırlar kullanıldı. Kullanılan satırlar İÜ Öğrenci
Kültür Merkezi’nin bahçesinde hazırlanmıştı. Polat her şeyden haberdardı.”