2009 yılı tahminleri ve beklentileri
Sevgili okuyucular, bu
pazar sohbetinde önümüzdeki yıl hakkında tahminlerimi ve beklentilerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Sakın beni kâhinlerle veya astrologlarla karıştırmayınız; ya da bütün ihtimalleri sayarak bunlardan birisi çıktığında, ‘Ben dememiş miydim?’ diye caka satan kamuoyu araştırmacılarına benzetmeyiniz. Bazılarını rahatsız etse de, ben görüşlerimi lâfı dolaştırmadan ve herkesin anlayacağı şekilde ifadeye çalışırım. Onun için 2009 yılı tahminlerimi ve beklentilerimi de üslûp bilimselliğine sığınmadan aktarmaya çalışacağım.
AK Parti’nin rakipsizliği devam ediyor
Efendim, AYM’nin AK Parti’yi
kapatma kararından sonra, 2008’in ikinci yarısında
siyaset yeniden istikrar kazandı. Bu durumu iyi değerlendiren Erdoğan, mümkün mertebe siyasî gerginlikten uzak durmaya çalışıyor.
Baykal da yöntem değiştirerek bir yandan ‘çarşaf
açılımı’nda bulunurken, diğer yandan her zamanki hırçın muhalefetinden bir hayli uzaklaşmış görünüyor. Bahçeli’nin bazı sert çıkışları dışında, yapıcı tavrı devam ediyor.
ANAP ve DP’de yeni liderlere rağmen, henüz dikkat
çekici bir hareket gözükmüyor. BBP ve SP’de ise canlılık var. DTP’ye gelince, yaklaşan mahallî
seçimlerle birlikte hırçınlığını ve provokatif davranışlarını arttırdığı gözleniyor.
Eğer küresel
kriz mahallî seçimlere kadar tesirini arttırmazsa ve yolsuzluk ithamlarına karşı gereken
cevap verilebilirse,
AK Parti’nin mahallî seçimlerde,22 Temmuz Genel Seçimleri’ndeki oy oranının altına düşmeyeceği anlaşılıyor. Mahallî seçimlerin iktidar bakımından avantajı da hesaba katılırsa, benim seçim tahminim AK Parti’nin yüzde 50 civarında oy alacağı şeklindedir. Bu arada, DTP’nin Güneydoğu’daki kalelerinin de düşeceğini söyleyebilirim.
CHP, yeni ve olumlu açılımlarının neticesini bu seçimlerde hemen oya tahvil edemez. Ancak, bu yolda ısrarla yeni
politikasına devam ederse, genel seçimlerde oy oranını yükseltebilecektir.
MHP ise, oy oranını muhafaza edebilir ve bazı önemli belediyeleri alabilir.
Ekonomik krizin tesiri azalacak
Efendim, küresel krizin tam olarak ortadan kalkması için ABD’deki tutulu
satış (mortgage) sorununun çözümlenmesi ve ABD’nin kriz ihracatçısı durumundan çıkması gerekiyor.
Türkiye’de ise, ister ‘teğet geçti’, ister ‘deldi geçti’ deyiniz,
ekonomik kriz, birçok ülkeye nazaran tesirini nispeten daha az hissettiriyor. Bunda, alınan ekonomik ve sosyal tedbirlerin de rolü var.
29
Mart’taki mahallî seçimler için, hükûmet ister istemez kesenin ağzını açacak. Bir yandan
kredi ve
faiz politikasıyla
üretim desteklenirken, diğer yandan özellikle istihdam politikasıyla işsizlik konusunda ek tedbirler alınacak. Yani önümüzdeki Ocak-
Şubat-Mart aylarında kısmî bir rahatlama olacağı anlaşılıyor.
Nisan-
Mayıs-Haziran aylarında ise, kemerlerin biraz daha sıkılması kaçınılmaz olacak. 2009’un sonbaharında da ‘nekahet dönemi’nin başlayacağını tahmin ediyorum.
Güneydoğu açılımı ve terör
Kış şartlarının aleyhte olmasına rağmen,
PKK/DTP terörünün mahallî seçimlere kadar devam edeceğini tahmin ediyorum. Zira DTP, Güneydoğu’da terörü seçim için koz olarak kullanıp seçmeni korkutmaya çalışacak. Buna mukabil, güvenlik güçlerinin terörle mücadelesi içerde ve dışarda hızını kaybetmeden devam edecek.
Kürtçe TV ve daha sonra Kürdoloji Enstitüleri’nin açılması, Kürt kardeşlerimize sahip çıkılması bakımından önemli olacak. Ancak daha da mühimi, Güneydoğu için ayrılan 14,5 milyarlık fonun hızla aktive edilmesi ve Doğu ve Güneydoğu için yeni ekonomik, sosyal ve kültürel projelerin uygulamaya konulmasıdır. Özellikle, âcilen ele alınacak bir istihdam projesine ihtiyaç vardır.
Dış politika ve AB çalışmaları hareketlenecek
2009,
dış politikanın zirve yaptığı bir yıl olacak.
Ermenistan dahil komşularımızla sıfır problem politikasına devam edilirken,
Ortadoğu, Kafkaslar,
Balkanlar ve Orta
Asya’da etkinliğimiz artırılacak. Özellikle,
Irak politikasında daha tesirli hâle gelebileceğiz. AB ile ilişkiler yeniden hız kazanacak ve içerideki reform çalışmaları, AB’yi olumlu etkileyecek.
‘İyi saatte olsunlar’ rahat dururlarsa...
Efendim, bütün bu iyimser tahminlerimizin esas varsayımı, TSK ve Yüksek
Yargı içindeki ‘iyi saatte olsunlar’ın rahat durmasıdır. Ne yazık ki, Yüksek Yargı kaynayıp köpürmeye devam ediyor. Bu konuda, Yeni
Anayasa’yı da beklemeden, özellikle AYM’nin teşekkülüne ve
parti kapatma konusuna müdahale şart...
TSK’nın son aylardaki tutumu, demokratik normlara uygunluk bakımından müspet gözüküyor. Bu tavrın devamı, 2009’un her bakımdan başarılı bir yıl olmasının temel şartıdır.
Ergenekon Dâvası’nın, Türkiye’deki çeteleşme v
e devlet içindeki irtibatları tam olarak ortaya çıkarması pek mümkün görünmüyor. Ancak, gene de caydırıcı olması bakımından bu dâva, çok önemli bir aşama sayılmalıdır.
***
Bu, bir hayli iyimser sayılacak fakat imkânsız olmayan tahminlerimi sıraladıktan sonra,
toplum olarak en önemli beklentimizin ‘YENİ ANAYASA’ olduğunu altını çizerek belirtmeliyim. Hangi şekilde olursa olsun, Yeni Anayasa hazırlanıp uygulamaya konulmadan, demokratik ve gelişmiş bir Türkiye’nin önünün açılması mümkün değildir.
HASAN CELAL GÜZEL - RADİKAL