İstanbul Barosu'nun çifte standardı


İstanbul Barosu Şemdinli Savcısı'na ne demişti, Yargıtay Başsavcısı'na bakın ne diyor?

İstanbul Barosu'nun çifte standardı


Aynı kurum tarafından yapılan açıklamalardaki gözle görülen fark konuyu takip edenlerin dikkatinden kaçmadı.
BARO'NUN AK PARTİ İDDİANAMESİ HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ Yargıtay Başsavcısı tarafından Adalet ve Kalkınma Partisinin temelli kapatılması istemi ile açılan dava nedeniyle yapılan yorum ve değerlendirmelerin büyük çoğunluğu, hukuksal temellerden yoksundur. Bu nedenle yapılan pek çok açıklamayı, bir hukuk kurumu olarak kaygı ile izlemekteyiz. Bir hukuk kurumu olarak, Yargıtay C.Başsavcısı tarafından açılan davanın içeriği ile ilgili değerlendirme yapmayı, yasal hükümlere saygımız bağlamında doğru bulmuyoruz. İlgili ilgisiz herkesi de benzer yaklaşımlar göstermeye davet ediyoruz. Bilinmelidir ki, savcılık bir iddia makamıdır ve görevinin doğal gereği olarak iddia öne sürer. Savcının, görevini yerine getirdiği için hedef haline getirilmesi, hukuk bilincinden yoksun toplumların tepkisidir. Tek yaklaşımı hukuksal temelli olan bu iddiaların ne denli haklı olup olmadığının son karar mercii de mahkemelerdir. Hiç kuşku yok ki, yargılamanın en temel unsuru da savunmadır. Henüz, yargıyı oluşturan sav-savunma-karar üçlüsünden birisinin harekete geçmiş olmasından duyulan kaygıların hukuka özgülenerek, hukuku hedef alan değerlendirmelere girişilmesi, “geleceğimizin tümden karartılması” olarak nitelenecek bir vahim yanlışı doğuracaktır. Baro'nun açıklaması herkesi sağduyuya davet ediyoruz ifadesiyle sona eriyor. BARO'NUN ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ ...Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya tarafından hazırlanan iddianame, son günlerin gündemine oturmuş ve de haklı itirazların yaşanmasına neden olmuştur. İddianame dikkatlice incelendiğinde tartışmalara neden olan fiili durumun, hukuksal boyutlarında oldukça önemli aksaklıklar göze çarpmaktadır. Bu iddianame yüz sayfayı bulan içeriğiyle, bir iddianamenin yetki ve kapsamını aşmış adeta bir siyasi görüşü savunan bir metne, bildiriye dönüştürülmüştür. Söz konusu iddianame bir iddianame olmaktan çok bir durum değerlendirmesidir. Bir iddianamede hukuken bulunması gereken unsurların birçoğu yoktur. Bu iddianamede Savcı Sarıkaya medyada yer alan sözlere gönderme yaparak yargının etki altında bırakıldığı savını ileri sürmüştür. Fransız Liberation gazetesinin Şemdinli soruşturmasında sonuna kadar gidilmesinin Türkiye için dönüm noktası olacağına ilişkin haberi ile AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joos Lagendijk'in "TSK, süregelen terör, şiddet ve PKK ile çatışma ortamını seviyor" açıklamasına da iddianamede yer verilmesi ve Savcı Sarıkaya'nın kesin kanıtlara dayanmayan, belli bir görüşü dikteye çalışan, öznel (Subjektif) saptamaları iddianameyi yasal çizgilerin dışına taşımış ve her kesimin itirazlarına neden olmuştur.. Savcılığın, hiç soru sormadığı tanığın kulaktan dolma bilgilere dayalı ifadesine, iddianamesinde yer vererek salt bu beyanlarla, kuvvet komutanlığına kadar gelmiş onurlu bir subayı, “suç işlemek için örgüt kurmak, görevi kötüye kullanmak ve sahte belge düzenlemekle” itham etmesi temelsiz bir sav olmaktan ileri gidememiş ancak hukuku zedelemiştir. İddianamede yasaca aranan unsurların yer almaması yanında açıkça siyasi bir ileti verme amacı güdüldüğü görülmektedir. ...VE EN ÇARPICI KISIM Unutulmamalıdır ki, Türkiye bir hukuk devletidir. Kamuoyunda hukuku zedeleyici bu tür girişimler en başta Hukuk Devleti’ne zarar verecektir. Oysa hukuku üstün kılmak, en başta hukuk uygulayıcılarının görevidir. Hukuk devleti ilkesini Anayasa’sına alan bir ülkenin, tüm kurum, kuruluş ve görevlilerini hukukla bağlı kılması, o ülke için yaşamsal bir gerekliliktir.
<< Önceki Haber İstanbul Barosu'nun çifte standardı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER