İstanbul Barosu, ''
Ergenekon soruşturması kapsamında verilen hukuka aykırı yakalama,
arama ve
gözaltı kararlarının hak ihlallerine neden olduğunu, bu durumun da toplumda yargının siyasallaştırıldığı düşüncesine ağırlık kazandırdığını'' belirterek, bağımsız ve tarafsız yargı ile tüm iddiaların en hızlı, en adil şekilde inceleme ve irdelenmesinin sağlanmasını, adil
yargılanma hakkına gereken önemin verilmesini istedi.
Barodan yapılan yazılı açıklamada, sabah saatlerinde başlayan ve adına ''12.
Dalga'' denilen gözaltı ve ev arama operasyonları ile bu kez üniversite rektörleri, bazı
dernek ve vakıflar ile medya kuruluşlarının
hedef alındığı kaydedildi.
''Bitmek tükenmek bilmeyen, ucu açık soruşturmalarda
seri ve uzun zaman aralıklı dalgalarla demokratlar, yurtseverler, Atatürkçüler, çağdaş ve aydınlık Türkiye'den yana olanlar korku, sindirme ve yılgınlık içine itilmek istenmektedir'' denilen açıklamada, ''yargının bağımsızlığından söz edilmesi olanağının bulunmadığı Türkiye'de
makul şüphe olmadan, kuvvetli suç şüphesi varmış gibi davranıldığı, yasalardaki açık hükme rağmen sanıktan delile gidildiği'' savunuldu.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) açık hükmüne rağmen, ''içeriği itibariyle sınırları belirsiz bu kadar geniş ve süresi uzun'' arama kararları verilmesinin kanunun amacına aykırı olduğu ileri sürülen açıklamada, CMK'da arama ve el koyma hükümlerine ilişkin düzenlemeler mevcut olduğu halde, soruşturmada bu hükümlere aykırı uygulamalara yer verildiği ve bunların alışkanlık haline getirildiği ifade edildi.
Kanuna aykırı olarak bu soruşturmada gerek
arama kararı ve gerekse arama sonucunda tutulan arama tutanaklarının da ilgililere
gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle verilmediği kaydedilen açıklamada, şu görüşlere yer veridi:
''Yasanın 153. maddesinin 3. fıkrasında hakkında arama kararı verilenlerin ve arama işlemi yapılanların yapılan işlem ve tutanaklara ilişkin suret alma ve bilgi edinme hakkının mevcut olmasına rağmen bunun engellenmesi gizlilik kararı ile açıklanamaz. Hele hele arama esnasında savcının ya da hazır bulunacak kişilerin yasada belirtilmesine rağmen bu kişilerin arama mahallinde olmaması ve aramaların sadece kolluğa bırakılması yasaya açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Keza arama işleminin nasıl yapılacağı ve özellikle arama mahallinde bir sıra ile ve biri bittikten sonra diğerine geçilmek suretiyle aramanın gerçekleştirilmesi gerekirken, bütün odalara aynı anda girilmesi ve arama işleminin bütün odalarda aynı anda yapılması da denetlenemez olup, açıkça yasanın ruhuna aykırıdır. Aramalarda ele geçirilen ve el konulan belgeler ile bilgisayarlardaki bilgilerin birer suretlerinin de ilgilisine ve müdafilerine isteme rağmen verilmemesi hem yasaya aykırılık hem de
savunma hakkına ciddi bir müdahaledir.''
Açıklamada, ''hukuka aykırı yakalama, arama ve gözaltı kararlarının hak ihlallerine neden olduğu, bu durumun da toplumda yargının siyasallaştırıldığı düşüncesine ağırlık kazandırdığı'' kaydedilerek, ''Yapılacak ilk iş, bağımsız ve tarafsız yargı ile tüm iddiaların en hızlı, en adil şekilde inceleme ve irdelenmesinin sağlanması, adil yargılanma hakkına gereken önemin verilmesidir. Bunun için
ilk adım tüm soruşturmalarda temel hak ve özgürlüklere duyarlı davranılması,
Anayasa ve temel yasaların hükümlerine uygun hukuk içinde çözümler üretilmesidir'' denildi.
''Bu ağır ve ciddi hukuk ihlallerinden en başta yara alacak olanın, yargı kurumu ve
demokrasi'' olduğu vurgulanan açıklamada,
İstanbul Barosu'nun, her olayda olduğu gibi burada da serinkanlı, nesnel, hukuka ve insan haklarına saygılı davranılmasını istediği ve beklediği belirtildi.
Açıklamada, toplumun ve baro üyelerinin hukuka olan inançlarının sarsılmaması için adil yargılanma ilkelerine uygun davranılarak, somut ve inandırıcı kanıtların bir an önce açıklanması, savunma hakkına saygı gösterilmesi istendi.