Onlarca kez savaşa girişen,
sivilleri vurmaktan kaçınmayan, şiddeti devlet politikası hâline getiren
İsrail'e kim dur diyecek?
27
Aralık Cumartesi günü
Gazze'deki polis merkezinde yaşananlar tüm çıplaklığıyla sergilendi dünya televizyonlarında. Metrekaresine 5
Filistinli düşen Gazze'de saat 11.00 sularında başlayan
mezuniyet törenini
hedef alan İsrail
füzeleri, saniyeler içinde onlarca polis adayını tanınmaz hâle getirmişti. Son dakikalarını şahadet getirerek tamamlamak isteyen Filistinli gencin görüntüsü günlerce döndü ekranlarda. Bu tablo, iki yıl önce yine bir
İsrail saldırısı sonrasında Lübnan'da annesinin kollarında can veren
mavi emzikli Vaad'ı hatırlattı. 10 günlük Vaad'ın görüntüsü
Müslüman dünyayı hüzne boğmuştu.
İsrail geçen hafta
Hamas bahanesiyle vurdu 360 kilometrekareye sıkıştırdığı Filistinlileri. İlk hedefi Gazze'deki kamu ve hükûmet binalarıydı, bir haftanın sonunda vurulmadık okul, cami, parti bürosu, resmî kuruluş kalmadı. Sadece mekânlar değil çocuklar, kadınlar, doktorlar ve ambulanslar da hedefteydi. Hatta, aylarca süren ambargoda Filistinlileri açlıktan ölmekten kurtaran tüneller de vuruldu. İsrail'in niyeti Filistinlilerin tüm hayat damarlarını kesmekti. Ekranlara yansıyan yaralı bir Filistinli babanın feryadı, katliamın boyutlarını ortaya koyuyordu: "Biz siviliz. Hiçbir örgüte bağlı değilim, sadece Filistinliyim. Hepimizi cezalandırıyorlar. Sivillerin suçu ne? Ölenler İsrailli olsaydı tüm dünya ayaklanırdı. Biz insan değil miyiz? Kendi toprağımızda yaşıyoruz, İsrail'den çalmadık." İsrail, 2006'da Lübnan'a yönelik saldırısını tekrarlıyordu âdeta. Ancak bu sefer daha planlı, daha sinsi ve daha acımasız... Misket bombalarının yerini adı konmamış,
beyin travmasıyla ölüme yol açan
silahlar aldı.
Camiler bile 'Hamas militanlarının toplanma yeri' veya 'silah deposu' olduğu gerekçesiyle vurulurken, bilanço gün geçtikçe kabardı; 50'si çocuk 450 Filistinli hayatını kaybetti, 2 bine yakını da yaralandı (2 Ocak itibarıyla). İsrail
Genelkurmay Başkanlığı'na göre, operasyonun ilk haftasında yaklaşık 500 hedef yok edildi. İsrail, tüm dünyadan gelen
ateşkes çağrılarına
kulak tıkadı.
SADECE HAMAS'I DEĞİL, GAZZE'DEKİ FİLSİTİNLİLERİ TASFİYE PLANI
Peki İsrail ne yapmaya çalışıyor? Gazze Şeridi'ndeki birçok stratejik hedefe yönelik eş zamanlı ve şiddetli saldırılar aslında büyük bir planın yansıması. İsrail'in sadece Hamas'ı hedef almadığı, Gazze'deki tüm Filistinlileri yerinden edecek bir savaşa hazırlandığı hissediliyor. Çok net ve planlı olarak Gazze'nin muhtemel bir kara harekâtına karşı direniş noktası olabilecek tüm altyapısını yıkıyor.
Ortadoğulu yorumcuların ifadesiyle, tankların yolunu açıyor. Hâlbuki İsrail ordusu daha önceki Gazze saldırılarında sadece Kassam füzelerinin yapıldığı atölyeler ile fırlatma noktalarını tespit edip havaya uçuruyordu. Şimdi ise yer altı ve yer üstü kaynakları ile sivil
halk "Hamas'ı hedef alıyorum" bahanesiyle yok ediliyor. Bir İsrailli komutanın, "Hamas ile uzaktan yakından alakası olan herkes ve her şey yok edilecek." demesi operasyonun çok kapsamlı olduğunu ve devam edeceğini de ortaya koyuyor. Diğer taraftan İsrail, daha yapacak çok şeyi olduğunu gösterircesine başta
Birleşmiş Milletler (BM) ve
Türkiye olmak üzere tüm dünyadan gelen ateşkes baskısını göz ardı ediyor. Ateşkesi kabul etmeyi "Hamas'ı meşrulaştırmak" olarak yorumluyor. Hamas'ın yolladığı 'Kassam' füzelerini de kendi haklılığını göstermek için kullanıyor. Seçimle gelmiş ve Gazze bölgesini yöneten Hamas'ı '
terör örgütü' olarak gördüğünü tekrar ederek, "Siz de olsanız aynı tepkiyi gösterirsiniz." savunmasını yapıyor. İsrail, Hamas'ın füzelerden dolayı bugüne kadar beş vatandaşının hayatını kaybettiğini ileri sürüyor. Ancak, bununla ilgili net kanıtlar ortaya koymaktan kaçınıyor.
İsrail'in korkulu rüyası(!) Kassamlar sahneye 2000 yılında çıkmıştı.
İngiliz manda yönetimine karşı 1930'larda başlatılan ilk Filistin direniş hareketinin önderlerinden İzzettin Kassam'dan adını alan bu roketler, Gazze'de
metal atölyelerinde üretilen; 10 kilogramlık savaş başlığı taşıyabilen basit ve ilkel silahlar. İsrail'i korkutan ise son altı ayda Kassamların menzilinin 6 kilometreden 40 kilometreye çıkmış olması. Balistik ve teknolojik açıdan düşünüldüğünde bu bir devrim. Gazze'den İsrail'in güneyine yönelik füze saldırılarının hedefleri arasına Aşdod, Aşkelon, Kiryat Malaç, Ber-Şiba gibi bugüne kadar güvenli görülen yerler de girdi artık. İsrail, 300 bin nüfuslu bir bölgesinin tehdit altında olduğunu savunuyor.
Amerikan menşeli 2,5 tonluk
lazer güdümlü bombalarla hava ve denizden devam eden
bombardımanın yanı sıra Gazze Şeridi'nin sınırları boyunca tanklarını konuşlandırması İsrail'in operasyonu daha da genişleteceğinin göstergesi. Kaynaklar, İsrail özel güçlerinin
küçük gruplar hâlinde birkaç kez Gazze'ye girdiğini ve vur kaç operasyonlarına başladığını öne sürüyor. Ayrıca bu özel güçlerin yeni hedefleri işaretlediği, kente girecek tank ve zırhlı araçların güzergâhını temizlediği belirtiliyor.
Diğer taraftan şu ana kadarki
bombalama taktiği, ABD'nin
Bağdat bombardımanına benziyor. Yani bir kara harekâtına engel olabilecek bütün insan kaynaklarını, polis akademisini, güvenlik güçlerinin merkezlerini, korunaklı binaları ortadan kaldırıyor. Dolayısıyla bu bombardıman kara harekâtını haber veriyor. Todays Zaman
Ankara Temsilcisi Kerim Balcı'nın tabiriyle İsrail Eğer Hamas'ı belli bir pozisyona zorlasaydı, kara harekâtını düşünmezdi. Ama açıkça Hamas'tan bir pozisyon beklemiyor, onu yok etmeye geldiğini söylüyor: "Teslim olması, silah bırakması gibi hiçbir çağrıya tenezzül dahi etmiyor. 'Yok etmeye geldim' diyor. Ateşkes çağrılarına kulak asmamasının sebebi de bu aslında."
...
TÜRKİYE MEKİK DİPLOMASİSİYLE NE YAPMAK İSTİYOR?
Gazze saldırısının Annapolis sürecinde ortaya çıkan iki devletle yola devam mutabakatını da tamamen ortadan kaldırdığını söylemek yanlış olmaz. BM
Güvenlik Konseyi'nin yeni üyesi olan Türkiye, hem Ortadoğu hem dünya genelinde sürdürdüğü diplomasisini öncelikli iki konu üzerine inşa ediyor. İlki çatışmaların derhal durması, ikincisi Filistin'deki grupların (El
Fetih-Hamas) çatışmasını ve ayrılıklarını önlemek.
Suriye ve Ürdün'ün ardından
Mısır'ı ziyaret eden
Başbakan Erdoğan burada da ateşkes ve ambargonun kaldırılması çağrısı yaptı. Ancak Hamas ile politik-diplomatik hesabını bitirmek istemeyen Mısır, ambargonun bir parçası olmasına rağmen 'sessizliği' seçti. Mısır'ın sessizliği Türkiye ziyaretinin ardından bozuldu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Ebul Geyt, 'Hamas saldırıları kesilmediği müddetçe operasyonların bitme imkânı olmadığını' söyleyerek İsrail'in yanında olduğunu gösterdi.
Türkiye
Arap Birliği ile İKT (İKÖ) arasındaki dengeyi de gözeterek; Ortadoğu'daki aktörlere 'barışçıl çözümü isteyin' baskısı yapıyor. Ancak bu baskının tarafları Mısır, Suriye, İsrail, Filistin'deki grupların zaten belli olan safları ve katı tutumları; kalıcı çözümlerin önünü hep tıkıyor. Obama yönetiminin tarafsız bir Ortadoğu politikası belirlemesi Türkiye'nin en büyük umudu. Fakat şimdilik böyle bir belirti yok. Türkiye'den başka hiçbir devlet sorunun çözümü konusunda net
mesaj vermiyor. Türkiye'nin İKT Genel Sekreterliği ve BM kanalıyla yürüttüğü çoklu diplomasinin tek gayesi dünyanın bu meseleyle ilgilenmesini sağlamak, sivillerin daha fazla zarar görmesini önlemek. Türkiye, 'sıfır problem, maksimum diplomasi' stratejisi ile tarafları masaya davet ediyor. İsrail-Türkiye arasındaki ilişkilerin siyasi boyutu bir yana, 'askerî, ticari kısmı da masaya yatırılırsa etkili olur' sesleri işte bu yüzden yükseliyor. Özellikle Türkiye-İsrail arasındaki askerî ilişkilere yönelik eleştirilerin önümüzdeki günlerde daha da artacağı tahmin ediliyor.
HABERİN TAMAMINI AKSİYON DERGİSİ'NDEN OKUYABİLİRSİNİZ
Aksiyon bugün bayilerde..