Türk-
İsrail ilişkileri hakkında bir
rapor hazırlayan İsrail
Dışişleri Bakanlığı,
Türkiye'nin iki
ülke ilişkilerinde kırmızı çizgiyi aştığını da iddia etti.
Birkaç gün önce hazırlanarak bazı
kabine üyelerine sunulan yedi sayfalık raporda özellikle Baş
bakan Erdoğan
hedef alınıyor. Rapora göre Erdoğan antisemitik akımların hortlamasına endirekt olarak etki ediyor ve onları cesaretlendiriyor. İsrail'in yurtdışındaki
elçilik ve konsolosluklarına da gönderilen istihbarat raporu İsrail
Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Politik
Araştırma Merkezi tarafından hazırlandı.
Geçtiğimiz yılbaşında
Gazze saldırılarından dolayı bozulan iki ülke ilişkileri 2010 yılına da gergin başlamış, İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı
Danny Ayalon, Türkiye'nin
Tel Aviv Büyükelçisi
Oğuz Çelikkol'u alçak bir koltukta oturtarak
hakaret ettiğini söylemişti. Ardından Türkiye İsrail'e özür dilemesi için 24 saat süre vermiş, sürenin dolmasına dakikalar kala Ayalon Türk halkından ve Çelikkol'dan özür dilemişti.
Türkiye karşıtı söylemleriyle dikkat çeken Aşırı sağcı İsrail Evimiz Partisi'nin lideri olan
Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman da kendisi o koltukta oturduğu sürece Türkiye'nin İsrail ve
Suriye arasında arabuluculuk yapamayacağını söylemişti.
Lieberman'ın izlediği politikalar hükümet ortağı
İşçi Partisi Lideri ve
Savunma Bakanı Ehud
Barak tarafından sert bir dille eleştiriliyor. Geçtiğimiz hafta Türkiye'ye ziyaret gerçekleştiren Barak, iki ülke ilişkilerindeki krizi dindirmeye çalışmıştı. Barak, Türk-İsrail ilişkilerinin bozulmaması için büyük bir mücadele verdiğini belirtiyor.
Raporun devamında Türkiye'ye yönelik ağır tehditler bulunuyor: "Her ne kadar Ayalon'un Türk büyükelçiye davranışının izlerinin önümüzdeki dönem devam etse de, Türkler de iki ülke ilişkilerinde kırmızı çizgiyi aştığının ve İsrail hükümetinin sabrının limitlerini zorladığının farkında olmalıdır. Bu durum da İsrail'i kaybetmesiyle sonuçlanacak ve Türkiye'nin uluslararası alandaki meşruluğuna zarar verecektir."
Raporda ağırlıklı olarak Erdoğan'ın söylemlerine dikkat çekiliyor. Partisinin iktidara gelmesinden sonra Erdoğan'ın Türk kamuoyunda İsrail ile ilgili negatif bir
imaj oluşmasına sebebiyet verdiği belirtilen raporda Türk
Başbakanın sürekli olarak Filistin'in düştüğü zor durumdan ve İsrail'in savaş suçu işlediğinden bahsederek antisemitik düşünce ve söylemler geliştirdiği öne sürülüyor.
"VAKİT GAZETESİNE VERDİĞİ DESTEK, ANTİSEMİTİZMİ CESARETLENDİRİYOR"
Erdoğan'ın uluslararası forumlarda antisemitizmin bir
insanlık suçu olduğunu dile getirdiği; ancak endirekt olarak bu düşünceyi hortlattığı ve cesaretlendirdiği de iddia edilen raporda Erdoğan ve çevresindeki bazıları için İsrailli ile
Yahudi arasında fark bulunmadığı, bundan dolayı da İsrail karşıtı söylemlerin Yahudi karşıtlığına dönüştüğü de iddia ediliyor.
Raporda Erdoğan'ın bazen antisemitizmin ruhunu bilmeden konuştuğu da belirtiliyor ve buna örnek olarak ise "Yahudilerin parayı sevdiği" şeklindeki sözleri gösteriliyor.
Raporda ayrıca Erdoğan'ın Vakit
gazetesine verdiği
destekle antisemitizmi cesaretlendirdiği de öne sürülüyor. Erdoğan'ın Vakit muhabirlerini uçağına alması ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün söylediği öne sürülen "Sabahları ilk okuduğum gazete Vakit'tir." sözleri de antisemitizme örnek hareketler olarak sunuluyor.
Erdoğan'ın antisemitizmin hortlamasına sebebiyet veren
Kurtlar Vadisi gibi dizilere de göz yumduğu belirtilen raporda bunun basın hürriyeti ile bağdaşmadığı Türk hükümetinin
sansür kurumunun bu diziye izin verdiği belirtiliyor.
Türkiye'de basın hürriyetinin bulunmadığı da öne sürülen raporda gazetecilerin telefonlarının dinlendiği, bazı gazetelerin yayın politikasının bizzat hükümet tarafından dikte ettirildiği, bazı gazetelere yönelik
baskı uygulandığı ve internetin sıkı bir şekilde takip edildiği de iddia ediliyor.
"ERDOĞAN, İSRAİL'İ ŞAMA OĞLANI OLARAK KULLANIYOR"
Erdoğan'ın İsrail'i şamar oğlanı gibi kullanarak
İslam dünyasında ve Ortadoğu'da popülaritesini artırmaya çalıştığı da söylenen raporda bu şekilde
ucuz yoldan ülkesini bölgenin lideri durumuna getirmeye çalıştığı da belirtiliyor.
Başbakan'ın Türk kamuoyunun vicdanını seslendirdiği yönündeki iddialarının da doğru olmadığı ifade edilen raporda, tam tersine Türk hükümetinin kamuoyunu yönlendirdiği öne sürülüyor.
Raporun sonunda
AK Parti yönetimindeki Türkiye'nin stratejik ilişkilerin geliştirildiği 1990 Türkiye'sinden farklı olduğu vurgulanıyor. (CİHAN)