İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut
Cengiz Engin prosedür gereği kısıtlı bir açıklama yaptı.
Açıklamanın önemli noktalarından biri, '
Darbe Günlükleri'nin
iddianame kapsamı dışında tutulmasıydı.
Bazı kesimler bu durumu " hayal kırıklığı ", bazıları da " sevinçle " karşılamıştır.
Ben "olağan" bulanlardanım.
"Olağan" kelimesini "sık sık olan", "beklendiği gibi" anlamında kullanıyorum.
Beğenelim ya da beğenmeyelim, Silahlı Kuvvetler, devlet teşkilatında farklı bir yere sahiptir.
Kendi yargı sisteminin olması dahi bunun göstergesidir. Çok güçlü bir kurum kültürü vardır.
" İç işlerimiz " diye tanımladığı süreçlere,
sivil otoritenin karışmasına izin vermez.
İşte bu yüzden geçen gün şöyle yazdım:
"Elbette
Ergenekoncular tarafından aklı çelinen
muvazzaflar olabilir. Kurumlar büyük organizasyonlardır; her zaman
çürük elmalar çıkabilir.
Meselenin o yönünü ordu kendi içinde halledecek ve çizgi dışına çıkanları
emekli edecektir." ( 5 Temmuz )
Eğer 'Darbe Günlükleri' ve benzeri dokümanlar iddianameye dahil edilseydi, şu anda görevinin başında olan (muvazzaf) subaylarda ciddi bir tedirginlik oluşacaktı. (Hele Yüksek
Askeri
Şura öncesinde!)
Öte yandan şunu biliyoruz: Ergenekon, " bizzat
darbe yapmak " için uğraşan bir örgütlenme değil.
Onun öncelikli hedefi, toplumda v
e devlet içinde huzursuzluk, çekişme, kamplaşma, çatışma yaratarak " darbe yapılmasını " sağlamak.
Çünkü
Türkiye tarihi bize gösteriyor ki bu ülkede darbeyi askeriye yapar; onun dışında bir odak bu işe kalkışamaz; kalkışırsa da ağzının payını alır.
Velhasıl Silahlı Kuvvetler, içindeki çürük elmaları ayıklayacak, emir-komuta zincirini bozmaya kalkışanları " kendi üslubunca "
tasfiye edecektir.
Bu açıdan Yüksek
Askeri Şura (YAŞ) kararları çok önemli: ' Aklı çelinenler', duruma göre, ya emekli edilecek ya da pasif görevlere atanacaktır.
Hatta
Genelkurmay Askeri Başsavcılığı'nın, Ergenekon iddianamesini talep etmesine bakarak, tasfiyelerin başka şekiller alabileceğini de düşünebiliriz.
EMRE AKÖZ- SABAH