Soner Çağaptay'a dikkat edin
“Askerler 10 yıl önce dönemin başbakanı Necmettin
Erbakan’ı iktidardan uzaklaştırdı. O
darbeyi yaratan koşullar bugün yeniden ortaya çıkıyor. Bir kez daha iktidarda bir İslamcı var. Bir kez daha
generaller, hükümetin laik devleti nasıl zedelediğini
öfke ile fısıldıyorlar. Bana göre
Türkiye’de 2007 yılında bir askerî darbe olması şansı yüzde 50…”
Neocon Düşünce
Kuruluşu Hudson Enstitüsü’nden Zeyno Baran’ın imzasıyla
Aralık 2006’da
Newsweek dergisinde yayımlanan “ Darbe Geliyor” başlıklı
makale özetle böyleydi.
Makale yayınlandığında Türkiye adım adım
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidiyordu.
Amerika’nın en saygın dergilerinden olan Newsweek’te “Türkiye’de darbe olacağı”ndan bahsedilmesi o tarihte çok önemli bir işaret fişeği oldu.
2007’ye girildiğinde ise Zeyno Baranlı Hudson Enstitü, “Dehşet Planı”nın konuşulduğu meşhur toplantıyı yaptılar. Toplantıda; “
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu’ya suikast,
PKK’nın
Beyoğlu’nda 50 kişiyi katletmesi,
İran’ın
silah trenine saldırısı, Türk askerinin
Kuzey Irak’a girmesi ve
Barzani peşmergeleriyle çatışması, peşmergelerin arasında
İsrail ve
ABD askeri çıkması…” gibi dehşet verici
akıl yürütmeler yapıldı. Bunlardan bazıları başka şekillerde de olsa
Köşk Seçimleri ve 27
Nisan muhtırası sürecinde gerçeğe dönüştü.
Hatta Baran o kadar ileri gidiyordu ki; ABD’nin PKK Liderlerini Türkiye’ye teslim etme ihtimaline şiddetle karşı çıkıyordu. Sözkonusu toplantıda Baran’ın “PKK’lıları teslim etmek AKP’nin işine yarar” dediği ortaya çıkmıştı.
Tüm bunlar ortaya çok ilginç bir portre çıkarmıştı. Darbe’den sözeden, darbeye yol açacak dehşet planları kuran ve sırf iktidardaki partiye puan yazılabilir ihtimaline karşı PKK liderlerinin teslim edilmesini istemeyen bir
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı…
Ancak Amerika’daki bu tip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları az değil. Bunlardan zamana ve ABD yönetimine göre kimisi öne çıkıyor kimisi ise geri çekiliyor.
2006’dan başlayarak, Köşk Seçimleri,
27 Nisan Muhtırası ve Genel Seçimler sürecinden sonra Zeyno Baran artık pasifize durumda. Obama’lı günlerde artık sahneye Soner Çağaptay çıktı.
YAHUDİ LOBİSİ PARASIYLA TÜRKİYE’Yİ GAMMAZLAYAN ZİHNİYET
Soner Çağaptay, ABD’nin dış politikası üzerinde en etkili kuruluş olan
Washington Enstitüsü‘nün Türkiye Masası Şefi… Kendisi bu koltuğu Türkiye'ye yönelik çarpıcı raporlarıyla tanınan
Musevi asıllı Alan Makovsky’den devraldı. Koltuğunu bir Musevi’den devralan Çağaptay’ın kendisi de
İbranice’ye olan hakimiyetiyle biliniyor. Makovsky'yle Çağaptay aynı zamanda beraber yaşıyorlar ve cinsel kimliklerini Amerika'nın özgür ortamında gizlemiyorlar.
Çağaptay, temel stratejisini Türkiye’nin ekseninin kaydığı üzerine oturtuyor. Zeyno Baran’ın Newsweek’teki “darbe geliyor” yazısı gibi, Çağaptay da işaret fişeğini Newsweek’ten çaktı.
“Türkiye artık o bildiğiniz Türkiye değil” başlıklı yazısına “Sayın
Avrupa Komisyonu Başkanı Manuel Barroso ve
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı
Barack Obama” satırlarıyla başlayarak, iki Başkana Newsweek üzerinden açık
mektup yazdı.
Mektup, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının Türkiye’yi gammazlaması şeklinde özetlenebilirdi.
Yazının temel tezi Türkiye’nin Batı’dan koptuğu üzerine kuruluydu. Türkiye’ye ABD Başkanı
Bush ve pek çok Avrupa Lideri’nin sayısız ziyaretlerinden hiç bahsetmeyen Çağaptay, Türkiye’nin İran ve
Rusya temasları üzerine inanılmaz derecede vurgu yapıyordu. Bunun için her türlü argümanı kullanan Çağaptay, İran Cumhurbaşkanı
Ahmedinecad geldiğinde bazı yolların trafiğe kapatılmasını bile “İran Cumhurbaşkanı konforlu
seyahat etsin diye” vurgusuyla anlatıyordu..
Çağaptay argümanlarını güçlendirmek için bir dizi de yalan sıralıyordu. Örneğin,
Başbakan Erdoğan’ın “
Allah İsrail’i cezalandıracak” dediğini yazıyor, ve Erdoğan’ın İran politikasıyla ilgili aynen şu cümleyi kullanıyordu; “AKP'nin İran'a yönelik gayrıresmi 'resmi' politikasına göre, İran bombası
Müslüman bir bombadır ve Türkiye'ye karşı bir tehdit oluşturmaz."
Bu akılalmaz argümanlardan sonra Çağaptay mektubunu, Zeyno Baran’ın “darbe” diye açıkça dile getirmesinden biraz farklı olarak Obama ve Barosso’ya “AKP iktidarını devirin”
mesajı içeren şu paragrafla bitiriyordu:
“Sayın başkanlar, Türkiye'de aşılması gereken bir engelle karşı karşıyasınız. Türk dış politikasının bu karmaşık Finlandiyalaşması bir şeylerin habercisi. AKP iktidarı altında, söyleminde ne kadar Batı yanlısı olursa olsun, Türkiye giderek komşularının yanında saf tutacak. Bunu söylemekten imtina ediyorum ama Türkiye artık o bildiğiniz Türkiye değil.”
Evet, Çağaptay “aşılması gereken engeli” Obama ve Barosso’ya mektubuyla pervasız biçimde ifade ediyordu. Ama dahası da var.
Çağaptay,
Washington Post'ta “Türkiye'nin Batı'dan Dönüşü” başlıklı bir makale kaleme aldı. Erdoğan’ın
Davos çıkışı sonrası bu sefer
hedef direkt olarak Obama’ydı.
ABD
Yahudi Lobisi tarafından finanse edilen Washington Enstitü’nün en güçlü atışlarından biriydi bu..
Bu yazıyı ve hedefini
Cengiz Çandar, çok iyi biçimde yakalamıştı. Şimdi sözü
Cengiz Çandar’a bırakıyoruz:
“Washington Post gibi önemli bir gazetede yayınlanan böyle bir yazıyı Türkiye'de okuyan
Tayyip Erdoğan alerjisi sahipleri, "Bakın, Amerika Türkiye'nin Batı'dan ayrıldığını görüyor. Davos'un faturası ağır olacak" söylemiyle
cephane toplamaya bakacaklar. Amerika ve Batı'da okuyanlar ise, yazarın Türk kimliğine gözlerini takıp, kendisinin bir "Türkiye uzmanı" olduğu "veri"sinden yola çıkarak, Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta İsrail'e karşı koyduğu tavrın, Türkiye'nin Batı'dan ayrılarak "Ortadoğululaştığı" anlamına geldiğini ya da yazıda iddia edildiği gibi Türkiye'nin İran-Arap eksenine kaydığını vurgulamaya başlayacaklar.
İşaret fişeği atılmıştır. İsrail'e dokunmak öyle her babayiğidin işi değildir. Bunun, faturası çıkar…
Muhtemelen pek az kimse, Soner Çağaptay'ın çoktandır bir "yeminli Ak Parti ve Tayyip Erdoğan düşmanı" gibi davrandığını, birkaç yıldır yazdığı birçok yazıda "Türkiye'de bir askeri darbeyi özendiren" Amerikalı sağcı İsrail muhipleriyle aynı dalga boyunda davrandığını hatırlayacaktır.
Yazının ilk paragrafı, Washington'un kendisine mesaj niteliğinde:
"Türkiye özel bir Müslüman
ülkedir. Çoğunluğu Müslüman olan 50'den fazla ülke içinde, bir NATO üyesi,
Avrupa Birliği ile
katılım müzakereleri sürdüren, bir liberal
demokrasi ve İsrail ile normal ilişkilere sahip tek ülkedir. Bununla birlikte, AKP yönetimindeki mevcut hükümeti altında, Türkiye bu özel niteliklerini yitiriyor. Liberal siyasi trendler ortadan kalkıyor. AB katılım müzakereleri tıkanıyor, Batı karşıtı İran gibi devletlerle ilişkiler gelişiyor ve İsrail ile ilişkiler ise bozuluyor. Örneğin,
Perşembe günü Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon
Peres ile "insanları öldürmek"ten ötürü atıştıktan sonra Davos'taki paneli terk etti. Eğer Türkiye bu alanlarda tökezler veya NATO gibi transatlantik yapılara ilişkin yükümlülüklerinde sallanırsa, Başkan Obama'nın favori Müslüman ülkesi olmayı ummamalıdır."
Bunun kestirme ifadesi, Obama'ya Tayyip Erdoğan'dan "uzak dur" çağrısıdır.”
Evet Cengiz Çandar’ın da tespit ettiği biçimde “işaret fişeği” çakıldı… Zeyno Baran ve Hudson Enstitü’den daha güçlü iki
oyuncu sahnede; Washington Enstitü ve Soner Çağaptay…
Bu arada Org. Büyükanıt dahil Türkiye'den ABD'ye giden bazı üst düzey subayları Çağaptay'ın bizzat evinde ağırladığını hatırlatmakta fayda var.
CEVHERİ GÜVEN-AKTİFHABER