Türkiye Barzani'yi neden muhatap almıyor?
Iraklı
Kürt liderler, bugünlerde ne zaman karşılarında bir gazeteci bulsalar, Türkiye'nin kendilerini adam yerine koymadığı halde
teröre karşı
destek beklemesinden yakınıyorlar.
En son, Hasan Cemal'e konuşan
Mesud Barzani de aynı şikayeti dile getirdi. Bu şikayet, ilk bakışta önemli bir çelişki, hatta haklı bir
eleştiri gibi görünüyor.
Ama biraz yakından bakınca, meselenin bu kadar basit olmadığı anlaşılıyor. Esasında, Irak'taki Kürt liderlerle Türkiye arasında temas olmadığı, Türkiye'nin bu insanları hiç muhatap almadığı doğru değil. Çünkü Irak ve Türkiye'nin katıldığı bütün uluslararası toplantılarda, gerek Baş
bakan Erdoğan gerek
Dışişleri Bakanı
Babacan, Iraklı muhataplarıyla görüşüyor. Biliyorsunuz, şu anki Irak yönetiminde en önemli üç koltuktan ikisinde Kürt kökenli siyasetçiler oturuyor.
Evet, özellikle 'Irak Cumhurbaşkanı' sıfatını kazandıktan sonra, Kürt gruplardan birinin lideri olan Celal Talabani'nin komşu
ülkeleri birkaç kez ziyaret etmiş olmasına rağmen Ankara'ya henüz gelmemiş olmasının mantıklı bir tarafı yok. Ancak bu tutumun tek sorumlusunun sabık Cumhurbaşkanı Sezer olduğunu bilmeyen yok. Nitekim bugüne kadar Talabani'ye karşı takınılan bu tavrı savunan tek yetkiliye rastlamadım. İki Kürt lidere aynı anda tavır almadaki taktik hata bir yana, Irak Kürtlerinin merkezi yönetimden kopmamasını savunurken, Bağdat'ta siyasi rol üstlenen Talabani'yi dışlamak ciddi tutarsızlıktı.
Ancak Köşk'e Abdullah Gül'ün çıkmasından sonra, tamamen Sezer'e özgü bu tutumdan vazgeçildi ve Talabani'ye kapıların açık olduğu mesajı verilmeye başlandı. Ayrıca hem Barzani'nin KDP'si hem de Talabani'nin KYB'si yıllardır Ankara'da kendi ofislerinde temsil ediliyorlar. Şu anda Irak'taki yerel yönetimin dış ilişkilerine bakan Sefin Dizai, yıllarca Ankara'da Barzani'nin temsilciliğini yapmış bir isim.
Mesud Barzani'nin kişisel olarak muhatap alınması noktasında bir sorun olduğu doğru. Türkiye, Irak'taki anayasal sürecin henüz tamamlanmadığından hareketle, mevcut anayasanın belirlediği Kürt Otonom Bölgesi'ni muhatap kabul etmiyor. Federal yapının nitelikleri de dahil birçok konunun Iraklı gruplar arasında tartışıldığını ve anayasayı gözden geçirme sürecinin resmen devam ettiğini savunuyor. Barzani'nin '
Kürdistan Otonom Bölgesi Başkanı' sıfatıyla Beyaz Saray'da veya
Avrupa başkentlerinde ağırlanmasına da fazla aldırmıyor.
Anayasa üzerindeki tartışmalardan Türkiye'yi tatmin edecek bir sonucun çıkıp çıkmayacağı bilinmiyor. Bütün bunlar bir yana, terörü himaye etmeye devam ederken Ankara'nın Barzani'ye yönelik tutumunda bir değişiklik beklemek zor. Diplomatik çevreler, statü ve anayasa tartışmalarına rağmen terörle arasına mesafe koyması halinde Mesud Barzani'nin KDP lideri sıfatıyla rahatlıkla Türkiye'ye gelebileceğini ve Türk liderlerin kendisiyle görüşebileceğini ifade ediyor. Zaten Türkiye ile Barzani arasında hiçbir
iletişim olmadığı bilgisi de eksik. En azından
MİT Müsteşarı Emre
Taner ve Türkiye'nin Irak özel temsilcilerinin Barzani ile temasları biliniyor.
Bu arada, son gerilim öncesinde, Ankara'da Iraklı Kürt liderlerle temas konusundaki görüş ayrılığı Sezer ve hükümetle sınırlı değildi. Kürt liderlerle temas fikrine
Genelkurmay Başkanı
Büyükanıt da karşı çıkmıştı. Ancak her şeye rağmen hükümetin, Iraklı Kürt liderlerle
diyalog kurma çabasına, muhataplarının, özellikle Barzani'nin nasıl
cevap verdiğini unutmamak gerekir. Hatırlanacağı gibi, yılın ilk aylarında
Dışişleri Bakanı Gül ile Kürt yerel yönetimi
Başbakanı
Neçirvan Barzani'nin görüşmesi planlanmış, hatta günü bile saptanmıştı. Ama son anda bu görüşme iptal edildi.
Nisan ayında El Cezire'ye konuşan Neçirvan Barzani, kendisinin Gül ile görüşmek istediğini, ama önce kabul edilen bu talebin son anda iptal edildiğini açıklıyordu. Görüşmenin iptal gerekçesi üzerine çeşitli yorumlar yapıldı.
Mesela bunlardan biri, buluşmanın Genelkurmay'ın itirazı yüzünden gerçekleşmediğiydi. Ancak önceki gün, bu konuyu bilecek konumdaki bir yetkiliden, başka bir gerekçe öğrendik. Genelkurmay'ın engellediği tezini kesin dille yalanlayan yetkili, Mesud Barzani'nin Kerkük'le
Diyarbakır'ı karşılaştıran sözleri üzerine randevunun suya düştüğünü söylüyordu. Öyle ki, bu sözlerden sonra hiçbir demokratik ülke yöneticisinin böyle bir görüşme yapamayacağını belirtiyordu. Barzani o konuşmasında şöyle diyordu: "Türkiye'nin Kerkük'ün içişlerine karışma hakkı yok. Türkiye Kerkük'e karışırsa, bizim de Diyarbakır ve Türkiye'nin diğer kentlerine karışma hakkımız olur."
Dolayısıyla Barzani'nin Türkiye'nin kendisini adam yerine koymadığı eleştirisi göründüğü kadar doğru değil. Barzani'nin, bütün dünyanın terör
örgütü olarak kabul ettiği PKK'yı ancak "Türkiye'nin barış önerisini reddetmesi halinde"
terörist örgüt sayacaklarını söylemesi hâlâ alması gereken büyük bir mesafe olduğunu gösteriyor. Barzani'nin, kendini muhatap almadığı için Türkiye'yi eleştirirken, teröre karşı takındığı tavrın ve sarf ettiği sözlerin bundaki payını düşünmesi gerekir.
ABDÜLHAMİT BİLİCİ - ZAMAN