İnternet andıcı iddianamesinde, '
İrtica ile Mücadele
Eylem Planı'nın basında haber olması üzerine internet
siteleriyle ilgili bilgisayarlarda silme ve
belge kırpma işlemi başlatıldığı itirafında bulunulduğu belirtildi.
Ancak,
sanıkların bazı ifadelerinin birbiriyle çeliştiği de kaydedildi. Bazı sanıklar emirle silme işlemlerini yaptıklarını anlatırken suçlanan sanıklar ise böyle bir emir vermediklerini savundu. Bazı sanıklar ise silme işleminin neden yapıldığını anlamadıklarını belirttiği ifade edildi.İddianamede sanıkların bilgisayarların silinmesi ve belgelerin kırpılmasıyla ilgili ifadeleri yer aldı. Sanık
Cemal Gökçeoğlu, 17
Ağustos 2010 tarihli
savcılık ifadesinde, '
İrticayla Mücadele Eylem Planı' ortaya çıktığında kursta olduğunu, kurstan çağrıldığını ve idari işler şube müdürü olduğu için
Dursun Çiçek'in
imza örneklerinin istendiğini, o sırada bilgisayarların formatlandığını, bir kısmının da kullanım dışı bırakıldığını anlattı.
Sanık
Tümgeneral Mustafa
Bakıcı'nın emri ile
imha işleminin başladığını belirten sanık Hulusi Gülbahar'ın silme işlemi yapıldığında internet sitelerinin faal olmadığını, silme emrini kendisinin vermediğini kaydettiği belirtildi.
Bilgisayarların niçin silindiğini bilmediğini söyleyen Gülbahar ifadesinde, irtica kelimesinin yanlış anlaşılmaya başlandığını, sitenin adını değiştirdiğini, içerik itibariyle de farklılıklar oluştuğunu,
test yayınında olduğu için genişlemeye başladığında Haziran ayında birden bire kapatıldıklarını, bu siteleri
Genelkurmay Başkanlığı adına yürüttüklerini, site içeriklerinin
destek şubece muhafaza edildiklerini, ama bunların silindiğini, şu anda saklandığı bir yer olmadığını, bilgilerin niçin silindiğini tam olarak bilemediğini anlattı.
Sanık
Ziya İlker Göktaş sorgusunda
Taraf gazetesinde haber çıktığında kursta olduğunu, gelişmeleri tam olarak bilmediğini, karargahta gerçekleşen evrak kırpma işlemleri ile ilgili olarak kendisinin düğünde olduğunu ve düğünden çağırdıklarını belirtti. Geldiğinde herkesin şubede olduğunu, kendilerine
Mustafa Bakıcı Paşa'nın emir vermiş olabileceğini ifade eden Göktaş, astlarına sadece mevcut evrakın fihristlerinde kayıtlı olup olmadığını
kontrol etmelerini söylediğini, karargahta bilgisayarlarda yapılan silme işlemleri ile ilgili olarak bilgisayarların silinme amacını bilmediğini, ancak aldıkları emir gereği bilgisayarlara dokunmadan MEBS Şubeye teslim ettiklerini, sitelerin kapatılması emrinin destek şubeye verildiğini ve kapatıldığını anlattı.
Nisan 2009'da yeni 4 adet sitenin yürürlüğe girdiğini, bunların da Haziran 2009 yılında kapandığını belirten sanık Murat Uslukılıç, 19 Haziran tarihinde Nuri Albay'ın kendisini saat 22:30 sıralarında aradığını, acilen daire başkanının çağırdığını söylediğini, apar topar iş yerine gittiğini kaydetti. Bizzat Mustafa Bakıcı ile görüştüğünü, dairede herkesin gelmiş olduğunu ifade eden Uslukılıç, kendisinin internet sitelerini kapattığını belirtti. Ertesi gün
Cumartesi olmasına rağmen
mesainin başladığını kaydeden Uslukılıç, öğleden sonra MEBS Başkanlığından internet bilgisayarlarını silmek için
personel geldiğini, Bilgi Sistem Odası'nda bilgisayarların toplandığını, MEBS Başkanının serverlar dahil bilgisayarların silme işlemini başlattığını söyledi. Ellerinde
Harekat Başkanlığı imzalı
Mehmet Eröz Paşa'nın emrinin olduğunu ifade eden Uslukılıç, internete giriş çıkış yapan bilgisayarların tamamının, internetle alakalı bütün serverların silindiğini, 7 sefer geri gelmeyecek şekilde silindiğini, kendilerinin sadece silme işlerine nezaret ettiklerini aktardı. İnternet sitelerinin
arşivlerinin neden silindiğini bilmediğini, 8 yıllık internet çalışmalarının tamamının silindiğini söyleyen Uslukılıç, bu işlemlerin Dursun Çiçek'in 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' yayınlandıktan sonra gerçekleştiğini kaydetti. Sonraki hafta bilgisayarları teslim etmeleri için
Tuğgeneral Mustafa Bakıcı 'nın kendilerine emir verdiğini belirten Uslukılıç, o hafta içerisinde teslim ettiklerini, silme işleminin Mehmet Eröz'ün yazılı emri üzerine Mustafa Bakıcı'nın emri ile MEBS başkanlığınca gerçekleştirildiğini, silme işleminden sonra herhangi bir içeriğin kalmadığını, serverlarla kendisi, Fatih Karacer ve Bülent Sarıkahya 'nın ilgilendiğini, sitelerin kapatılması emrini Dursun Çiçek'in verdiğini anlattı.
Sanık Mehmet Bülent Sarıkahya, 10 Ağustos 2010 tarihli savcılık ifadesinde, sitelerle ilgili haber çıktıktan sonra bu sitelerin kullanımdan kaldırıldığını ifade etti. Bu sitelerin aslında görünüşte resmi siteler olduğunu, ancak bazı sitelerin içerik olarak andıcın dışında kalmış olabileceğini, site içeriklerinin 2009 yılı Haziran ayında Genelkurmay İşletme Şube Müdürlüğü tarafından yukarıdan gelen bir emir üzerine imha edildiğini kaydetti. Kendisinin sadece silme işlemine nezaret ettiğini anlatan Sarıkahya, silme işleminin kendisinin de tuhafına gittiğini, 10 yıldır bu siteler için gece gündüz bir şeyler üretmeye çalıştıklarını söyledi. Ancak sitelerde amacı dışında yayınlar yer almış olabileceğinden, birden Dursun Çiçek olayı patlak verince 35 kez verilerin silinmesine nezaret ettiğini kaydeden Sarıkahya, silenin MEBS Şube Müdürü olduğunu, silme işlemlerinin de emirle yapıldığını, silme emrinin Mustafa Bakıcı'dan geldiğini, ancak ona da yukarıdan emir geldiğinin söylendiğini aktardı.
Sanık Dursun Çiçek, 8 Haziran 2011 tarihinde savcıya verdiği ifadede kendi şubesinde açılan internet sitelerinin 'gurbetçiler' ve 'turkses' isimli internet siteleri olduğunu, diğer internet sitelerini hatırlamadığını söyledi. Bu sitelerin Genelkurmay'daki Bilgi Destek Dairesi'nden ayrıldığı tarih olan 1
7 Haziran 2009 tarihine kadar yayında olduğunu ifade eden Çiçek, bu tarihten sonra kapatıldığını, niçin kapatıldığını bilmediğini savundu. Sitelerin kapatılma sebebinin 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın basında yer almasıyla ilgisi olup olmadığını bilmediğini belirten Çiçek, karargahta meydana gelen bilgisayar silme işlemleri ile ilgili olarak nasıl bir gelişme olduğunu bilmediğini ileri sürdü.
Sanık Genelkurmay
Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı
Çubuklu, 15 Haziran 2011 tarihinde savcıya verdiği ifadede 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' ile ilgili olarak
hukukçu olduğu için eğer böyle bir
eylem planı hazırlanma girişimi olmuşsa bunun kendisinden gizleneceğini söyledi. Konunun basında yer alması üzerine
soruşturma iznini kendisinin hazırladığını ve komutana imzalattığını belirten Çubuklu'ya savcı 'bu konuda herhangi bir talimat veya telkin alıp almadığını' sordu. Çubuklu ise, saat 07:30'da göreve başladığını, 8:00de haberi olur olmaz İkinci Başkan
Hasan Iğsız'ın yanına çıktığını, böyle bir olayın olup olamayacağını sorduğunu anlattı. Iğsız'ın da mümkün olamayacağını söylediğini belirten Çubuklu, Genelkurmay Başkanının
yurt dışında olduğu için vekalet eden o zamanki
Kara Kuvvetleri Komutanı
Işık Koşaner'in onayıyla soruşturmaya başlandığını söyledi. Çubuklu, karargahta meydana gelen evrak kırpma işlemlerini basından duyduğunu ve derhal soruşturma izni verildiğini anlattı. Bu konuda iddianame düzenlendiğini ve
takipsizlik kararı verildiğini ifade eden Çubuklu, "Keşke imha edilmemiş olsaydı da gerçekten böyle bir şey yapılmış ise bu soruşturulabilseydi." dedi.
Silme işlemi ile ilgili olarak herhangi birisinin kendilerinden görüş almadığını ileri süren Çubuklu, "Sorsalardı kesinlikle böyle bir izin vermezdim. Aklımın ucundan dahi böyle bir şey geçmez. Yapmış olduğum görev dolayısıyla bana böyle bir şey sormaları da mümkün olmaz." diye konuştu.
Sanık Tümgeneral Mustafa Bakıcı, 15 Haziran 2011 tarihli savcılık ifadesinde 'Eylem Planı'nın
12 Haziran 2009'da basında yer aldığı dönemde
Dışişleri Bakanı ile birlikte
Pakistan ve
Afganistan ziyaretinde olduğunu, 14'ü veya 15'inde döndüğünü anlattı. Askeri
Savcılığın soruşturmaya başladığını, bilgisayarların imajının alındığını anlattıklarını belirten Bakıcı, 19 Haziran 2009 tarihinde internet sitelerinin kapatılmasıyla ilgili Harekat Başkanı olan Mehmet Eröz'den önce sözlü, arkasından da yazılı emir aldığını kaydetti.
Kapatılan internet sitelerinin kullanıldığı bilgisayarların MEBS Daireye teslimi konusunda Harekat Başkanı olan Mehmet Eröz'den yazılı emir aldığını, mesai bitimine yakın olduğu için ayrılan personelin çağrılması talimatını verdiğini aktaran Bakıcı, personelin gelmesinin saat 21:00'i bulduğunu, kağıt kırpma işlemi ile ilgili olarak silahlı kuvvetlerde arşiv yönergesinin bulunduğunu söyledi.
Her yıl Ocak ayında mutat olarak bütün yazışmaların tekrar gözden geçirildiğini, işlemi biten devamlılığı olmayan yazıların imha edildiğini, devamlılığı olanların saklandığını belirten Bakıcı, 19 Haziran'da daireye gittiğinde dağınıklık gördüğünü, şube müdürlerine sözlü olarak arşiv talimatına uygun işlemi biten evrakların imhası yönünde emir verdiğini ifade etti. Rutinin dışına çıkma iddiasını kabul etmeyen Bakıcı, arşiv talimatının daha sonra yayınlandığını,
Mayıs ayı ortalarında da denetlenme konusu emir verildiği için bu işlemlerin tesadüfen 19 Haziran Cuma günü akşamı gerçekleştirildiğini savundu. Harekat Başkanı olan Mehmet Eröz'ün o güne yönelik 'evrakları imha edin' diye kendisine bir emir vermediğini iddia eden Bakıcı, MEBS Daireden gelen ekiple temas kurduklarını, internet sitelerinin takibinde kullanılan 30 civarında bilgisayarın toplanarak MEBS'e iade etmeden önce güvenli sil işlemi yapıldığını ifade etti. Bunun Harekat Başkanının vermiş olduğu yazılı emirde yer aldığını, fakat emirde yazmasa da bir bilgisayar iade ederken mutlaka silme işlemine tabi tutulduğunu anlatan Bakıcı, bu silme işleminin bir program dahilinde yapıldığını, özel kasıtla 35 kez silme işlemi yapılmadığını iddia etti.
Sanık Korgeneral Mehmet Eröz ise 15 Haziran 2011 tarihinde savcıya verdiği ifadede İrticayla Mücadele Eylem Planı ortaya çıktıktan sonra yaşanan evrak imha işlemi ile ilgili olarak kesinlikle bir emir vermediğini savundu. Tümgeneral Mustafa Bakıcı'nın böyle bir emir vermiş olabileceğini belirten Eröz, vermişse de niçin böyle bir emir verdiğini bilemediğini anlattı. Bilgisayarlarda silme işlemi yapılsın diye herhangi bir emir vermediğini de ileri süren Eröz, 20 Haziran tarihinde Bilgi Destek Daire'ye iptal edilen sitelere ait bilgisayarların MEBS Başkanlığı'na iade edilmesi emrini verdiğini söyledi.
MEBS Başkanlığı'nın da bu bilgisayarlara 'güvenli sil' yapılmasının uygun olacağını bildirdiğini anlatan Eröz, bunun bir hatırlatma cümlesi olduğunu, kendisinin emir veremeyeceğini savundu.
Genelkurmayın yönergesi gereği MEBS Başkanlığı'nın bir bilgisayarı aldığı zaman otomatik olarak güvenli sil yaptığını ve bu bilgisayarı başka bir birliğe sevk ettiğini ifade eden Eröz, hiç kimsenin bu bilgisayarları teslim ederken kullanma demediğini, dairenin de normal faaliyete devam ettiğini kaydetti. 2. Başkanın emriyle hatlar kapatılınca bu bilgisayarların boşa çıkması üzerine bilgisayarları MEBS'e gönderdiklerini iddia eden Eröz'e, 'silme işlemlerinin kendisinin yazılı emri üzerine Mustafa Bakıcı'nın emri ile yapıldığını ifade eden
şüpheli beyanları' okundu. Eröz de Mustafa Bakıcı'ya böyle bir emir verilemeyeceğini, verilse bile Bakıcı'nın
teknik bir ekibi olmadığını, silme işlemlerinin MEBS Başkanlığı tarafından yapılabilecek bir çalışma olduğunu söyledi.
4 Ocak 2011 tarihinde ifadesi alınan sanık Korgeneral İsmail Hakkı
Pekin, gerekli araştırmaları yaptıklarını, ancak imhanın ne zaman olduğunu ve nasıl yapıldığını bilmediğini öne sürdü. Daha sonra böyle bir imha olduğunu duyduğunu anlatan Pekin, bu konunun araştırılması için her hangi bir emir verilmediği için imha işleminin niçin yapıldığını araştırmadığını beyan etti. Silme işlemleri ile ilgili olarak, "Keşke böyle bir işlem yapılmasaydı. Neyin doğru neyin yanlış olduğu ortaya çıkardı." ifadelerini kullanan Pekin, bu bilgisayardan birisinin kendi çalıştığı birime gönderildiğini kaydetti. Bu bölümde çok gizli yazışmalar ve bilgi belgelerin bu bilgisayar üzerinden yapıldığını ifade eden Pekin, daha sonra bu bilgisayarı mahkemenin hiçbir şeye dokunmadan istediği için mahkemeye gönderildiğini, içinde kendi bilgilerinin de gittiğini ve deşifre olma ihtimalinin olduğunu söyledi.
Sanık
Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, 25 Ağustos 2010 tarihli savcılık ifadesinde bilgisayarların MEBS Başkanlığı'ndaki görevlilerce silindiği yönündeki şüpheli ifadeleri ile ilgili olarak kendisinin herhangi bir silme emri vermediğini öne sürdü. Bu konuda bilgisinin olmadığını, kimseye emir vermediğini ve kimseden emir almadığını belirten Otuzburoğlu, bilgisayarların içeriğini bilemeyeceğini, Dursun Çiçek olayı patladıktan sonra kendisine herhangi bir şekilde bilgisayarların getirilmediğini, silinmesi için de herhangi bir talimat verilmediğini anlattı. Otuzbiroğlu, bu konudaki diğer şüpheli ve
tanık beyanlarını kabul etmediğini belirtti.
Sanık Hasan Iğsız, 24 Ağustos 2010 tarihli savcılık ifadesinde, rutinin dışında yaşanan evrak kırpa işlemi ile ilgili olarak bir şey bilmediğini kaydetti. Olayın Askeri Savcılığa intikal ettiğini ifade eden Iğsız, bilgisayarlardaki silme işlemi ile ilgili olarak konunun
Genelkurmay Başkanlığı'na sorulması gerektiğini beyan etti.
Sanıkların bu ifadelerini değerlendiren savcı, 12 Haziran 2009 günü İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın basında yer almasından sonraki hafta Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda rutinin dışına çıkılarak evrak imhasının gerçekleştirildiğinin anlaşıldığını belirtti.
Bu iş için Cuma günü mesaiden sonra personelin çağrıldığını belirten savcı, gece geç saatlere kadar ve ertesi gün hafta sonu olmasına rağmen de evrak imha işlemlerinin devam ettiğinin anlaşıldığını kaydetti. İddianamede savcı, "İmha işleminin emrini veren Mustafa Bakıcı her ne kadar rutinin dışına çıkılmadığını ve bu işlemin 19 Haziran'da gece başlamasının tesadüf olduğunu beyan etse de Cuma günü mesai bitiminden sonra personelin evlerinden çağrılması ve işlemin Cumartesi gününe uzamasının rutin bir evrak imha işlemi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı açıktır." dedi.
Iddianamede, "Yine İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın basında yer almasından sonra Dursun Çiçek'in görevli olduğu şubenin bilgisayarlarının geri getirilmeyecek şekilde silindiği, silinen bu bilgisayarlar arasında internet siteleri serverlarının da yer aldığı anlaşılmıştır. Mustafa Bakıcı'nın silme işleminin Mehmet Eröz'ün verdiği yazılı emirde yer aldığını beyan etmesine karşılık Eröz, kendisinin silme işlemi emri veremeyeceğini ve silme işlemi emri de vermediğini, verdiği emrin bir hatırlatma olduğunu beyan etmiş, bu haliyle silme işlemi konusunda şüphelilerin beyanları arasında çelişki olduğu anlaşılmıştır. Yine silme işleminden haberdar olan şüpheliler işlemin MEBS Daire Başkanlığı görevlilerince gerçekleştiğini beyan etmişler. Buna karşılık MEBS Daire Başkanı Mehmet Otuzbiroğlu ise kendisine okunan ifadeleri kabul etmemiş, kendisine silme emri verilmediği gibi bilgisayarların da getirilmediğini beyan etmiştir." denildi.
(CİHAN)