Çelik, dünyada yaşanan savaşlar, kargaşalar, isyanlar ve siyasi belirsizliklerin Hz. Muhammed'in yeryüzüne getirdiği merhamet duygusunun eksikliğinden kaynaklandığını dile getirdi. Her gün
küçük çocukların hunharca katledildiğini,
aile içi ve kadına karşı şiddetin örneklerinin yaşandığını belirten Bakan Çelik, insanlığın bir damla petrolün, bir damla kandan ve gözyaşından daha değerli gördüğü bir imtihandan geçtiğini söyledi. Bakan Çelik: "Yeryüzünde küresel barışın sağlanması ve merhametin yeniden
egemen olması için insanlığın artık gaflet uykusundan uyanması, kendisini var eden değerlerle barışması, kısacası
fabrika ayarlarına dönme vakti gelmiş ve geçmektedir." dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından
Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin açılışı
Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen "Merhamet Peygamberi" adlı programla yapıldı.
Baş
bakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi
Emine Erdoğan ile birlikte katıldığı programa
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu,
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç, Devlet Bakanı
Faruk Çelik,
Adalet Bakanı Ahmet
Kahraman,
İstanbul Valisi Hüseyin
Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş,
Süryani Metropoliti Yusuf Çetin,
Türkiye Ermenileri Patriği Vekili
Aram Ateşyan ve çok sayıda davetli katıldı.
Programda konuşan Devlet Bakanı Faruk Çelik, yapılan
kutlamanın sıradan bir kutlama olmadığını, sevgi,
şefkat ve merhamet kaynağı Hz. Muhammed'in zalimleşen, gaddarlaşan insanlığa yeniden hatırlatmak için toplandıklarını belirtti.
Kutlu Doğumun cahiliyenin ve tüm değersizlikleri İslam'ın pak ve
temiz değerlerine dönüşmenin bir başlangıcı olduğunu aktaran Çelik, "Kutlu
doğum, müminin kendini Hz. Muhammed'in ahlakıyla bütünleştirmesi için bir fırsattır. Kutlu Doğum, Mümin'in bireysellikten, egoizmden kurtulması için bir fırsattır. İşte bunun için Kutlu Doğum etkinlikleri bireysel ve toplumsal değişim ve dönüşümleri katkı sağladığı oranda anlamlıdır ve anlamlı olacaktır." diye konuştu.
Hz. Muhammed'in 571'de doğumunun insanlık için bir milad olduğunu vurgulayan Bakan Çelik, "Çünkü bu tarihten vicdanların nasırlaştığı kalplerin taşlaştığı yüreklerin pas tuttuğu bir anda karanlıkları aydınlığa kavuşturan bir güneş doğdu. Bu güneş zulme karşı merhameti, haksızlığa karşı
adaleti, yeşerten bir güneşti. Peygamberimizin dünyaya ayak basması rotasını kaybeden, insanlığını unutan insanlara yüce Allah'ın merhametinin rahmetinin bir göstergesidir. O yüce Allah'ın insanlığa bir hediyesi, bu aleme gelmiş güzellikleri zirvesidir. Onun doğumuyla birlikte insanlık adeta yeniden doğmuş, dünyanın dört bir yanında sevgi, hoşgörü, adalet, merhamet ve kardeşlik duyguları hayat bulmaya başlamıştır." ifadelerini kullandı.
Hz. Muhammed'in isminin ulaştığı coğrafyalarda zalimlerin kılıçlarının körleştiğini, mazlumların umutlarının ise yeşermeye başladığını aktaran Faruk Çelik, ırklar, renkler ve kavimler Hz. Muhammed'in bize getirdiği mesajda buluşarak kardeş olduklarını aktardı.
İnsanlığın merhameti yeniden hatırlamaya, yaşamaya ve yaşatmaya her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu aktaran Bakan Çelik, "Merhamet var oluş nedenidir. Her şey merhamette var olmuş, yeryüzü merhametle nizama kavuşmuştur. Merhameti öldüren insanlığı öldürmüş olur. Merhametin olmadığı yerde rahmet olmaz. Şefkatin yeşermediği kalpte şiddet eksik olmaz." diye konuştu.
Günümüzde körpecik çocukların hunharca katledildiğini, her geçen gün aile için ve kadına karşı şiddetin yeni örnekleriyle karşı karşıya kalındığını dile getiren Çelik, şöyle konuştu: "İnsanlık bir damla petrolün, bir damla kandan, bir damla göz yaşından daha değerli gördüğü bir imtihandan geçiyor. Bir tarafta
açlık çeken milyonlar, bir tarafta israfı marifet sayan yığınlar. İnsanlığın içinde bulunduğu bu durum hiç de iç açıcı değildir. Bu karanlık tablonun en önemli sebebi, merhamet duygusunun vicdanları terk etmesi, bencillik, hırs ve kin ve nefretin kalpleri
esir almasıdır."
Son yıllarda artan savaşlar, siyasi çatışmalar, isyanlar,
kavga ve kargaşaların hep bu merhamet eksikliğinin tezahürü olduğunu belirten Bakan Çelik sözlerini şöyle tamamladı: "Oysaki yağmurun toprağı, toprağın canlılara gösterdiği merhametin zerresini insan insana gösterse bugün dünya çok daha farklı, yaşanabilir olurdu.
Güneş hala doğuyorsa, gezegenler ilk günkü gibi nizamlarını koruyorsa. Toprak her yıl yeniden taptaze uyanıyorsa yardımlaşma duyguları hala yaşıyorsa bu tablo merhametin eseridir.
Küresel barış istiyorsak merhametin egemen olmasını istiyorsak insanlığın artık gaflet uykusundan uyanma, kendisini var eden değerlerle barışma, kısacası fabrika ayarlarına dönme vakti gelmiştir. Hatta geçmektedir."