Öğrencileri eyleme götürmesi ve hükümet aleytarı söylemleri ile sık sık gündeme gelen Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nun rektörlüğünü yaptığı
İnönü Üniversitesi Senatosu
türban konusunda bir karar aldı. Türbanın
Anadolu insanının başörtüsünden çok farklı olduğu ileri sürülerek, türbanın Türk kültüründe hiçbir zaman yer almadığı belirtildi. Kararda, türban serbestliğinin üniversite öğrencilerinden başlayarak zaman içerisinde orta ve ilk
öğretim öğrencilerini ve hatta tüm kamu çalışanlarını da kapsayacağı iddia edildi.
Türbanın serbest bırakılması halinde öğrencilerden başlayarak bütün üniversite personeli arasında derin ayrışma ve kutuplaşmalara, dini ve siyasi konularda farklı düşünenler arasında çatışmalara yol açacağının ileri sürüldüğü kararda, bu durumun üniversitelerden başlayarak toplumdaki barış ve huzuru bozacağı ifade edildi. Kararda türban yasağının uygulandığı tarihten itibaren üniversite öğrencilerinin türbanla ilgili kurallara tamamen uyduğu ve eğitimlerini sorunsuz olarak sürdürdükleri ileri sürüldü. "Dolayısıyla bir hak ve özgürlüğün engellenmesi ve öğrenciler açısından mağduriyet söz konusu değildir." denildi.
Kararda şu görüşlere yer verildi: "Yasama organının milli iradenin yegane temsilcisi olduğu öne sürülerek son günlerde türbanla ilgili yeni bir karar alma girişimi başlatılmıştır.
Anayasamıza göre egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Millet bu yetkisini yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanır. Bu organlardan birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Bu nedenle TBMM'deki sayısal çoğunluk milli iradenin tek temsilcisi olarak gösterilemez.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve bağımsız yargı milli iradenin diğer önemli bir temsilcisidir. Bu durum çağdaş
demokrasi anlayışının da bir gereğidir."
Anayasa Mahkemesi'nin kararları yasama organı dahil her kişi ve kurumu bağlayacağının belirtildiği karada, Anayasa Mahkemesi'nin, türbanla ilgili kararı ortada iken bu karara aykırı yeni bir Anayasal ve yasal
düzenleme yapılamayacağı vurgulandı.
Kararda şu ifadeler kullanıldı: "Herhangi bir düşüncenin zor kullanılarak dayatılması veya bazı siyasi veya dinsel simgelerle kendisini ifade etmesi, başkalarının özgürlüğünü tehdit eder ve giderek yok eder. Oysa çağdaş bir
ülkede
özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalara özgürlük ve demokrasi adına fırsat verilemez. Bu nedenle, bir siyasi ve dinsel simge olan türbanın üniversitelerde sözde özgürlük adına serbest olması düşünülemez. Türbanın yasaklanmadığı 1998 yılından önce, üniversitelerimizden başlayan olayların, dalga dalga bütün toplumu etkilediği unutulmamalıdır. Anayasamızın ve 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının amir hükümleri gereğince, üniversitelerimizin en temel görevi
Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı Cumhuriyetçi kuşaklar yetiştirmektir. Hiçbir ülke, her ne sebeple olursa olsun, kendi kuruluş felsefesine aykırı kuşaklar yetiştiremez."
CİHAN