Ceza hukukçusu Doç. Dr. Adem Sözüer, İngiltere’de
terör suçlarında
gözaltı süresinin 28 güne çıkarılmasının Türkiye’de yanlış anlaşıldığını belirterek, İngiltere’de hakim kararına dayanan gözaltı uygulamasının Türkiye’deki tutuklamaya benzediğini vurguladı. Demokratik ülkelerin tamamında gözaltı süresinin 4 günü geçmediğine dikkat çeken Sözüer, “İngiltere’de de gözaltı süresi 4 günden uzun değildir. Ancak yeni düzenlemeyle terör suçlarında içişleri bakanının başvurusu ve hakim kararıyla gözaltı süresinin 28 güne kadar çıkarılacağı kabul edilmiştir. Ayrıca her 7 günde bir hakimin tekrar gözaltına gerek olup olmadığına yeniden karar vermesi gerekiyor.” dedi.
Sözüer, TMK tartışmalarında sürekli örnek gösterilen
İngiliz modelinin aslında Türkiye’deki tutuklama sistemine benzediğini ifade ederek, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre İngiltere’de olduğu gibi Türkiye’de de hakim kararıyla daha uzun süreler için tutuklama imkanı bulunduğunu hatırlattı.
Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de gözaltı kararını savcılar,
tutuklama kararını ise hakimler veriyor. İngiltere’de
terörle mücadele için özel olarak getirilen uygulamaya göre normal gözaltı kararından farklı olarak terör suçlarında 28 güne kadar uzatılabilen kararın içişleri bakanının talebiyle hakimler tarafından verilmesi öngörülüyor.
Yeni TCK’nın hazırlanmasında akademik
danışman olarak görev yapan Doç. Dr. Adem Sözüer, yeni ceza yasalarının yürürlüğe girmesinin ardından güvenlik güçlerinin
yetkilerinin kısıtlandığı, suçların arttığı ve terörle mücadelede boşluk doğduğu yönündeki şikayetlerin gerçeği yansıtmadığını dile getiriyor. Sözüer, yeni ceza kanunlarıyla terör ve örgütlü suçlar başta olmak üzere birçok konuda eski kanunlardan daha ayrıntılı ve caydırıcı düzenlemelerin getirildiğini anlatarak, kamuoyuna yansıtılan sorunların kanunlardan değil, uygulamadaki yanlışlıklardan kaynaklandığını vurguluyor.
Sözüer’e göre 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlar hakkında lehe olduğu için eski kanunların uygulanması ve suçluların
erken tahliye olması gibi sorunlar yeni sisteme mal ediliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun olarak Anayasa’da da gözaltı süresinin 4 gün olarak sınırlandırıldığını bildiren Sözüer, gerekli olması halinde savcının talebiyle hakim tarafından tutuklama kararı verilebildiğini aktarıyor. Ayrıca tutuklama sırasında savcının, polis ve jandarmayla birlikte
soruşturmasını sürdürmeye devam ettiğini hatırlatarak “Gözaltıyla
tutukluluk arasındaki farklardan biri de gözaltındaki kişinin kolluk merkezinde, tutuklu kişinin ise cezaevinde tutulmasıdır. Ancak yeni düzenlemelere göre gerektiğinde tutuklu kişinin soruşturmaya yardımcı olması ve yer göstermesi için belirli süreyle cezaevinden çıkarılmasına imkan veriliyor.” diyor. Yeni ceza yargılama sistemine göre
delilden sanığa gidilmesi gerektiğine dikkat çeken Adem Sözüer, savcının ve güvenlik güçlerinin delil toplaması için
telefon dinleme,
teknik takip, gizli
izleme gibi imkan ve yetkilerin artırıldığını, bunların gerektiği gibi kullanılması halinde uzun gözaltı sürelerine de gerek kalmayacağını ifade ediyor.
Diyarbakır’da kanunun verdiği yetkiler kullanılmadı
Güneydoğu’daki
sokak olaylarında mevcut kanunlardan kaynaklanan hiçbir zafiyet olmadığını, aksine kanunun verdiği yetki ve yaptırımların uygulanmadığını kaydeden Sözüer, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kanunda ‘terör örgütlerinin bayraklarını taşımak’, ‘propagandasını yapmak’, ‘örgüte
destek vermek’, ‘çocukları suç işlemek için kullanmak’ bunların hepsi suç ve ağır cezaları var. Bu suçlar için neden soruşturma ve
davalar açılmıyor? Çocukları
gösterilerde kullananların tespit edilip cezalandırılması gerekir. Hatta 10 yaşındaki çocuğu gösteriye gönderen anne-
baba hakkında dava açılabilir, velayetleri bile ellerinden alınabilir. Küçük bir çocuğun gösteriler sırasında hayatını kaybetmesinden onu oraya gönderen, gözetim görevini yapmayan anne-baba sorumludur. Gösterilerde kullanılan çocuklar hakkında koruma tedbirleri uygulanabilir. Bunların hangisi yapıldı? Buradaki sorun kanunların uygulanmamasından kaynaklanıyor.” Sözüer, yeni kanunlarda suç işleyenler bakımından en etkili soruşturma ve kovuşturma usullerinin, caydırıcı yaptırımların yer aldığına işaret ederek, “Burada sorulması gereken soru, bunların neden uygulanmadığıdır. Önemli olan kanunun verdiği yetkileri kullanmak, bunları etkili bir şekilde uygulamaktır. Güçlü devlet demek, kanunlarını uygulayan devlet demektir. Hukuk dışına çıkan değil, suçla hukuk içinde mücadele eden, adaleti sağlayan devlet, güçlü devlettir.” diye konuşuyor.
ZAMAN