Yazarlarımızan Av.
Ergün Özkan Bey'in konuya dikkat çekmesi üzerine
İmar mağdurları haberini gündeme alıyoruz.
İmar planlarında okul, yeşil alan, park alanı vs kamusal alan ilan edilen ancak gerekli imar planı değişikliği yapılmadığı için yıllardır üzerine hiçbir yapı yaptırılmadığı hatta hiç yararlanılamadığı halde emlak vergilerinin bile tahsiline devam edilen
arsalarla ilgili
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca; “
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle fiilen arsa teslim alınmamış bile olsa pasif ve suskun kalmak ve işlem tesis etmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği (Ana
yasamızın 35. Maddesi Mülkiyet hakkına müdahale olduğu,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1. Protokolü 1. Maddesine göre) ve idarenin bundan sorumlu olduğuna ve mülkiyetin bedele çevrilmesi suretiyle rayiç bedelin tespiti ile tahsil edilmesi gerektiğine” karar verilmiştir.
HGK kararında,
İstanbul Maltepe'de, 1978 senesinden itibaren nazım imar planında bir kısmı, ilkokul alanı olarak ayrılmasına rağmen ilkokul yapılmayan bir taşınmaz söz konusudur. Bu taşınmazın sahipleri, 30 seneyi aşkın bir süredir mülkiyet haklarını kullanamamaktadırlar. Malikin açtığı
dava sonucunda; ilgili arsanın rayiç bedelinin idarece ödenmesi gerektiği kararı çıkmıştır.
Önceden, arsanız çok kıymetli bir mevkide bile olsa örneğin
boğaz manzaralı veya şehrin işlek caddelerinden birinin üzerinde olsa; arsanız, ilgili imar planlarında okul, yeşil alan vs olarak belirlendi ise sizin orada her hangi bir imar faaliyeti yapmanız mümkün olmamaktadır. İdare de her hangi bir şekilde
kamulaştırma kararı almazsa arsanız hiçbir değer ifade etmiyordu.
Yani arsanızı ne kullanabiliyor nede bedelini alma imkanınız oluyordu. Ancak verilen karar gereği artık ilgili idareden arsanızın emsal rayicini tahsil imkanı doğmuştur.
Av. Ergün Özkan'a göre "İmar
uygulamaları sonucunda, ülkemizde bu durumda olan 8.000 bine yakın okul alanı ve binlerce yeşil alan arsası bulunmaktadır. Devlet 2B arazilerinin satışından ciddi oranda gelir bekliyor ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun vermiş olduğu bu kararın emsal alınması ile binlerce mağdur arsa sahibine belki de 2B arazilerinden gelecek bedelin yarısı kadar (tahminen 11 milyar TL) ödeme yapılmak zorunda kalınabilir."
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Av. Vedat ORUÇ ise;
- “İmar planlarında, kamu
hizmeti tesislerine ayrılan özel mülkiyete konu taşınmazların, İmar Kanununun 10. maddesi, Anayasanın 35. maddesine uygun olarak, en geç beş yıl içinde kamulaştırılmasını öngörmektedir. Lakin idare, genellikle bu sürede kamulaştırma yapmamaktadır.
- İmar planından itibaren, en geç beş yıl içinde kamulaştırılması gereken bu taşınmazların, çok daha uzun süreler geçmesine rağmen kamulaştırılmaması, diğer taraftan ise imar planı değiştirilmemesi nedeniyle taşınmaz sahipleri, mülkiyet haklarını kullanmaktan da mahrum edilmektedirler. Ülkemizde bu şekilde mağdur olan binlerce vatandaşımız vardır.
- Aslında bu tür imar uygulamaları ile İMAR PLANINDAKİ “İMARDA KISITLILIK KAYDI” YOLUYLA “kamulaştırmasız el atma” gerçekleşmiş olmaktadır. Kamulaştırmasız el atmada, illaki idarenin o gayrimenkule fiilen müdahale etmiş olması anlayışının hakim olageldiğini belirten Av. Vedat ORUÇ Hukuk Genel Kurulu'nun bu kararının, fiili el atma olmasa bile imar uygulamasında arsa üzerine, özel imara açık olmaması işleminin tesisi ile aslında kamulaştırmasız el atmanın oluştuğunu göstermesi açısından da önemli olduğunu söyledi.”
- Bu karar kamulaştırma yapılmamış imar uygulamaları için emsal teşkil etmektedir. Ancak, kamulaştırma yapılmış olmasına rağmen kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmayan (yeşil alan, park, okul,
hastane vs), bu yönde hiçbir adım atılmayan yerler de bulunmaktadır. Kamulaştırma amacına uygun kullanım olmaması halinde kamulaştırmanın iptali için de davalar açılabilmektedir.
- İmar Kanunu 10. Maddesinde, kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerlerin, ilgili kamu kuruluşları tarafından beş yıllık program süresi içinde kamulaştırılması emredici hukuk kuralı olarak düzenlemektedir. 10. maddeye göre, bu amaçla gerekli
ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulmalıdır. Bu yasa maddesi, imar planını yapan yerel idare ile ilgili kamu kurumları arasında bir koordineyi de öngörmesine rağmen vatandaşın mağduriyeti yıllar yılı süregelmiştir.
- Arsası bu durumda olan vatandaşlarımıza dava açarak arsa bedellerini almalarını
tavsiye ediyoruz. Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Bu tür davalarda yerel belediye, ilgili yeri imar programına alabilir veya almayabilir. Belediye
takas da önerebilir. Aksi halde hem belediye hem de ilgili idare müştereken ve müteselsilen vatandaşın mülkünün bedelini ödemek zorunda kalacaklardır.
- Av. Vedat ORUÇ devamla, “Hukukun temel ilkelerinden olan "ÇOĞUN İÇİNDE AZ DA VARDIR" ilkesi bağlamında bu kararı değerlendirirsek; kamulaştırılan ve bedeli dahi ödenen arsalar üzerindeki kamulaştırmanın dava yolu ile iptaline (Kamulaştırma Kanunu 23. Madde uyarınca) ve kamulaştırılan arazinin mal sahibine geri iadesine karar verilebiliyorsa; bu tür imar uygulamaları ile tesis edilen imar kısıtlamalarının da aynı mantıkla kaldırılması yani imar planlarının malik yararına değiştirilebilmesi de mümkün olmalıdır. Tabii bu durumda da, söz konusu yargıtay kararı halinde de taşınmaz bedeli yanında ek olarak yıllar süren mağduriyetin de ayrı bir tazminat talebi ile istenebilmesi gerekir.
- Vatandaş illaki bedele mahkum edilmemeli, imar uygulama planında on yıllarca okul, yeşil alan ve sair kamu tesisi olarak görünmesine rağmen imar programına alınmaması ya da imar planının uzun yıllar fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle zaten mağdur olmuş olan arsanın malikine fayda sağlayacak şekilde imarda kısıtlılık kayıtları da kaldırılabilmelidir” dedi.(hukukihaber)