Sen koca bir yalancısın İlyas Salman!
Hani, şu "Türk Solu" adını verdiğiniz dergideki köşende, geçmişe atıfta bulunup, "Tokatlı
Alevi, Karslı
Sünni arkadaşına, 'Sen hangi mezheptensin?' diye sormuyordu. Ömer'le Ali yan yana, dünyanın en kutsal birlikteliği olan
emek eksenli ahbaplıklarını sarmaş dolaş sürdürüyorlardı" diye yazmışsın ya...
İşte sadece bu bile senin ne kadar yalancı olduğunu ortaya koyuyor İlyas Salman!
Niye biliyor musun?
Çünkü, o, "Güllük gülistanlık" diye öve öve bitiremediğin yıllarda ben senin neler yaşadığını çok iyi hatırlıyorum...
Daha küçücük bir çocuktum... Sense
genç bir delikanlıydın...
Devrimciydin sözüm ona... Pis provokatörler tarafından yaratılan ve Malatya'yı kan gölüne çeviren Alevi-Sünni çatışmasının tam orta yerindeydin... Okuduğun Turan Emeksiz Lisesi'ni kafatasçı faşist saldırılardan korumak için
lobi yapıyordun Alevi gençler arasında...
Hani bir öğretmen okulu vardı kentin merkezinde... Karşısında da
Sümerbank çalışanlarının oturduğu lojmanlar... İşte ben seni ilk kez o lojmanlardan birinde görmüştüm... 1977'ydi sanırsam... Evimize gelmiştin bir
aile dostumuzun oğluyla... Bugün gibi hatırlıyorum söylediğin o
Kürtçe Arguvan ağıtlarını... Mesela hiç unutmam etrafına toplanan gençlere, "Arkadaşlar... Bu faşistlere ödün vermeyeceğiz... Ben bu itin köpeğin baskısıyla ne Kürtlüğümden, ne de Aleviliğimden vazgeçerim!" falan diyerek
propaganda yapışını...
Ve Hamido'nun evinde patlayan bombadan sonra, "Yaşatmayacak bu kafatasçılar beni!" diyerek nasıl
arazi olduğunu...
Ee peki şimdi niye böyle yazıyorsun?
Çünkü etrafında kalan ahali, "Bu durumda böyle bir tavır almak daha doğru" diyor da ondan...
Özetle senin derdin durumun gerektirdiği gibi bir pozisyon almak!
Oportünizm yani...
Türkçesi döneklik!
Neyse ben senin bu dönekliğinin ya da yalancılığının üzerinde daha fazla durmayacağım...
Ama önemli bir detayın altını çizeceğim...
Hani dergide Deniz Gezmiş'in, Mahir Çayan'ın adını da anıyorsunuz ya...
Hem yazık, hem de çok ayıp ediyorsunuz!
Çünkü onlar bugün hayatta olsalardı eğer...
Sizin gibi bu ülkenin barışı için çözüm arayan insanların boynuna kanlı urgan atmak, ülkenin yeniden kan gölüne dönmesi için kışkırtıcılık yapmak yerine,
sokak sokak gezinip insanlara hâlâ faşizmin ve kafatasçılığın ne büyük
insanlık suçu olduğunu anlatma derdinde olurlardı!
O nedenle...
Ne o oğluma adını verdiğim, Deniz'in, ne de Mahirlerin adını kullanarak ırkçı propaganda yapmak sizin hiç haddinize değil!
SEVİLAY YÜKSELİR-SABAH