Zaman Gazetesindeki köşesini Mustafa
Ünal
Cumhurbaşkanı Sezer'in sözlerine ayırmış. Ve Ünal'a göre bu çıkışın sebebini
analiz etmiş İşte Ünal'ın analizi :
Sezer,
İlhan Selçuk gibi...
Hükümetin gündeminde yeni reform paketi var, Cumhurbaşkanı Sezer’in gündeminde ise irtica ile mücadele...
Onun tabiriyle söyleyecek olursak; ‘savaşım’. Dokuzuncu uyum paketini
Dışişleri Bakanı
Abdullah Gül açıkladı. Bir dizi yenilikler getiren paketin en önemli özelliği; şeffaflığa imkan sağlaması...
Sayıştay Kanunu’nda yapılacak bir değişiklikle, askerî ve siyasi parti harcamaları denetlenecek. Sivillerin askerî mahkemede yargılanmasına son verilecek. Hükümet elini çabuk tutacak; paketin
Meclis tatile girmeden önce yasalaşması hedefleniyor. Yeni düzenlemelerle uygulamada yaşanan kimi sorunlar da ortadan kalkacak.
Daha çok iç sıkıntılarla boğuşan hükümet, bir süredir
Avrupa Birliği sürecine gereken ağırlığı vermediği eleştirilerine muhatap oluyordu. Dokuzuncu paketle hem Avrupa’ya hem de iç kamuoyuna reform sürecinin hız kesmediği mesajı da verdi.
Cumhurbaşkanı Sezer’in gündemi ise çok farklı...
Çankaya’nın dışına az çıkan ve az konuşan Cumhurbaşkanı Sezer, görev süresinin dolmasına bir yıl kala artık iyice aşinası olduğumuz konuşmalarından birini daha yaptı. Ne konuşma ama... Bu arada, içeride ve dışarıda ülkenin yaşadığı sıkıntılı süreçleri sessizlikle geçiştirdiğini hatırlatmaya gerek duymuyorum.
Son çıkışında sergilediği üslup öncekilere oranla biraz daha sert ve ağır gibi geldi bana. İstanbul’da
Harp Akademileri’nde askerî erkâna seslendi; 18 sayfalık konuşmasında bölücü
terör var,
Şemdinli iddianamesi var,
Avrupa Birliği var; ancak en can alıcı bölümü irtica ile ilgili olanıydı.
Sezer, siyasete, eğitime ve devlete sızmaya çalıştığını iddia ettiği irtica tehlikesinin kaygı verici boyutlara ulaştığını söyledi. Daha sonra, bireyin dinî
inanç ve
ibadet yaşamının kamu düzenini korumak için sınırlanabileceğinden dem vurdu. Yanlış anlamadınız, aynen böyle dedi. Kendisi de çok ileri gitmiş olduğunun farkına varmış olmalı ki, ‘Gericiliğe karşı savaşım dinî inançlara karşı çıkma gibi gösterilemez’ deme gereği duydu. Kastettiği öncelikle başörtüsü olmalı... Doğrusu inanç ve ibadet yaşamının sınırlanmasından söz etmesi büyük talihsizlik...
Çok dar kesim tarafından dillendirilen bu ideolojik yaklaşımın cumhurun başı tarafından aynen seslendirilmesi, kutsallara ilginin arttığı Türk toplumunun birlik ve bütünlüğünü zedeleyeceği ortada... Bu yönüyle kaygı verici... Sonra bu yaklaşım ne
laiklik ilkesiyle ne de demokrasiyle bağdaşır.
Solun uçlarında yer alan
küçük siyasi parti sözcüleri tarafından dile getirildiğinde yadırganmayan yorum ve değerlendirmeler Cumhurbaşkanı’nın ağzından tekrarlanınca durum değişir. Sezer sadece küçük bir grubun değil bütün cumhurun başı çünkü. Hepsinin hassasiyetini gözetmek, kutsallarını dikkate almak durumunda...
Bir ara, Cumhurbaşkanı Sezer’in, tirajı ile ağırlığı arasında büyük bir orantısızlık olan gazetenin başyazarı ile Çankaya Köşkü’nde mutat görüşmeler yaptığını duymuştum. Haydi daha açık söyleyeyim,
Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı
İlhan Selçuk’u kastediyorum...
ZAMAN