İlerleme Raporunda, siyasi kriterlerle ilgili ''
Güvenlik güçleri üzerindeki
sivil gözetim'' bölümünde, ''Ordunun kamuoyuna yaptığı açıklamalara ve siyasi sürece müdahale çabalarına rağmen 2007 baharında yaşanan ana
yasal krizin sonucu demokratik sürecin üstünlüğünü teyit etmiştir'' denildi.
AB Komisyonu belgesinde, ''Silahlı Kuvvetlerin (son bir yılda) önemli siyasi etki yaratmayı sürdürdüğü, Silahlı Kuvvetlerin üst yönetimindekilerin iç ve dış politikayı ilgilendiren sorunlarda kamuoyuna açıklama yapmayı hızlandırdıkları'' ifade edilerek, Türk Silahlı Kuvvetleri ve jandarmaya yönelik değerlendirmelere yer verildi.
Türkiye'de son bir yılda yaşanan siyasi ve
ekonomik gelişmelerin ve reform çabalarının ele alındığı
raporda, 22 Temmuz
seçimlerinin TBMM'de ''ülkenin siyasi farklılıklarının daha iyi temsiline'' imkan sağladığı belirtilerek,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (
AİHM) adil seçimleri ihlal etmediği yönündeki kararına rağmen yüzde 10 seçim barajının indirilmesinin ''
tercih edileceği'' kaydedildi.
Belgede, ''(Bir önceki) Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer,
Ombudsmanlık Yasası, Vakıflar Yasası ve özel eğitim kurumlarını düzenleyen yasa başta olmak üzere siyasi reformlarla ilgili birçok yasayı veto etti. Ayrıca Ombudsmanlık Yasası'nın iptali için
Anayasa Mahkemesine başvurdu. Cumhurbaşkanı ve hükümet arasındaki gergin ilişkiler, reform sürecinde çalışmaların yavaşlamasına katkı sağladı'' ifadeleri yer aldı.
''
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili endişeler sürüyor. Anayasa Mahkemesinin,
Nisan ayında TBMM'deki
cumhurbaşkanı seçimlerinin ilk ve ikinci turunda milletvekillerinin üçte ikisinin (367) hazır bulunmasının zorunlu olduğuna karar vererek yapılan ilk tur oylamayı geçersiz ilan etmesi, mahkemenin bu kararında tarafsızlığını yitirdiği yönünde güçlü siyasi tepki ve iddialara neden oldu'' denilen belgede, ''yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını'' güçlendirmek için daha fazla çaba gösterilmesi talep edildi.
''Türkiye'de yolsuzluğun yaygın olduğu ve yolsuzlukla mücadelede sınırlı ilerleme sağlandığı'' ileri sürülen raporda, yolsuzlukla mücadele stratejisinin geliştirilmesinde etkin ve iyi koordinasyonlu kurumların ve güçlü yasal alt yapının önemine vurgu yapıldı.
Türkiye'nin benimsediği ''işkenceye sıfır tolerans'' politikasının olumlu sonuç verdiği, işkence ve kötü muameleyle ilgili
dava sayısının azaldığı anlatılan raporda,
Adli Tıp Kurumunun bağımsızlığının güçlendirilmesi ve tıbbi rapor kalitesinin artırılması istendi.
İlerleme Raporunda din ve
ibadet özgürlüğü başlığı altında ''Aleviler ve gayri müslimlerin karşılaştıkları temel sorunları çözmede gerçek bir ilerlemeden bahsedilemeyeceği'' görüşü yer aldı.
Belgede, Türkiye'nin
Lozan Anlaşması'na dayanarak sadece
Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler gibi belirli gayri müslimleri
azınlık kabul ettiği anlatılarak, bu bakış açısının Türkiye'nin ''etnik köken, dil ve dinine dayanarak bazı vatandaşlarına, kimliklerini korumaları için özel haklar sunmasını engellememesi''
tavsiye edildi.
Raporda
Kıbrıs başlığı altında ''Türk hükümetinin BM gözetiminde kapsamlı çözüme bağlılığı ifade etmeyi sürdürdüğü'' belirtilerek, Kıbrıs Rum kesimiyle ilişkilerin normalleştirilmesinde herhangi bir ilerleme sağlanmadığı ve Türkiye'nin Rum kesiminin bazı uluslararası örgütlere ve anlaşmalara
katılımını engellemeyi sürdürdüğü ifade edildi.
Türkiye'nin 1960 anlaşmasındaki garantörlüğüne dayanarak Kıbrıs Rum kesiminin petrol çıkarmak için
Lübnan ile Akdeniz'de münhasır ekonomik alan paylaşımı anlaşması imzalamasını ve Rum kesiminin
Fransa ile imzaladığı
savunma işbirliği anlaşmasını
protesto etmesine değinilen belgede, AB'nin geçen yıl
Aralık zirvesinde 8 fasılda müzakereleri dondurmasına neden olan Türkiye'nin Ek Protokol yükümlülüklerini (limanların ve havaalanlarının Rum kesiminin kullanımına açılması) eksiksiz yerine getirmede ''hiçbir ilerleme sağlanmadığı'' iddia edildi.
İlerleme Raporunda öncelik verilen diğer unsurlar arasında, 301'inci maddenin AB standartlarında yeniden ele alınması talebi ve dini azınlıklara bazı haklar tanıması öngörülen Vakıflar Kanunu'nun kabul edilmesi dikkati çekti.
AB
terör örgütleri listesindeki PKK'nın son dönemde artan saldırılarının Türkiye açısından ciddi bir güvenlik sorunu oluşturduğu kaydedilen raporda, terörle mücadeleye
destek verildi.
Belgede gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından Türk
toplumunun
dayanışma gösterdiği fakat bazı kesimlerin faillere destek verdiği ifade edilerek, ''Polisin ihmali yönündeki iddialar dahil olmak üzere geniş kapsamlı bir soruşturmaya gerek duyulmaktadır'' denildi.
Türkiye'nin geçen yıl 85 milyar
avroluk hacimle AB'nin 7'inci büyük ticaret ortağı haline geldiği hatırlatılan belgede, Türkiye'nin dış açıklarının (cari açık ve
dış ticaret açığı) büyük miktarlara ulaşmasına rağmen finansman sürdürülebilirliğinin artırıldığı ifade edildi.
Öte yandan, katılım öncesi mali
yardım çerçevesinde önümüzdeki 4 yılı kapsayan önerisini üye devletlerin onayına sunan AB Komisyonu, bu yıl 497,2 milyon avro tahsis edilen Türkiye'ye 2008'de 538,7 milyon avro 2009'da 566,4 milyon avro, 2010'da 653,7 milyon avro ve 2011 yılında 781,9 milyon avro ayrılmasını istedi.
AB, önümüzdeki yıl diğer
aday ve potansiyel aday ülkelerden Hırvatistan'a 146 milyon avro, Makedonya'ya 70,2 milyon avro, Arnavutluk'a 70,7 milyon avro,
Bosna-Hersek'e 74,8 milyon avro, Karadağ'a 32,6 milyon avro, Sırbistan'a 190,9 milyon avro ve Kosova'ya 124,7 milyon avro mali yardımda bulunacak.
STRATEJİ BELGESİ
AB üyesi ülkelere ve Avrupa Parlamentosuna önümüzdeki bir yıla ilişkin genişleme stratejisi belgesini sunan AB Komisyonu, Türkiye'de reformların 2005 yılından bu yana yavaşladığı tespitinde bulunarak, ''siyasi reformların hızlandırılmasını'' istedi.
AB Komisyonu belgesinde bu kapsamda
ifade özgürlüğü ve dini azınlıkların haklarıyla ilgili reformlara öncelik atfedilirken, vurgu yapılan diğer başlıklar arasında yolsuzlukla mücadele, yargı
reformu, sendikal haklar, kadın ve çocuk haklarıyla kamu yönetiminde
hesap verilebilirliğin artırılması yer alıyor. Belgede, ''AB
Komisyonunun güvenlik güçleri üzerindeki sivil gözetim başta olmak üzere Türkiye'deki siyasi reform sürecini yakından izlemesini sürdüreceği'' ifade edildi.
Terör örgütü PKK'nın can kayıplarına neden olan silahlı saldırılarının ardından TBMM'nin
sınır ötesi operasyona
yetki verdiği hatırlatılan belgede, Türkiye'nin vatandaşlarını koruma ve terörizmle mücadele çabasında hukukun üstünlüğü yanında bölgesel barış ve istikrara önem vermesi istendi.
Belgede, üye ülkelere yönelik çağrıda, ''AB'nin (aday ülkelere yönelik) taahhütlerine bağlı kalması ve
teknik hazırlıkları yapılır yapılmaz ilgili fasılları açarak müzakere sürecini yolunda tutması büyük önem taşımaktadır'' ifadelerine yer verildi.
Kıbrıs Rum kesimine uygulanan ''nakliyat araçları kısıtlaması'' dahil, malların serbest dolaşımı üzerindeki engelleri kaldırması talep edilen belgede ayrıca, Rum kesimiyle ''ikili ilişkilerin normalleştirilmesi beklentisi'' dile getirildi.
Strateji belgesinde, ''Türkiye, üyelik yükümlülüklerini karşılama yeteneğini geliştirdi. Malların serbest dolaşımı, mali hizmetler, trans-Avrupa ağları, bilim ve araştırma başta olmak üzere müzakere fasıllarında ilerleme sağlandı. Malların serbest dolaşımında, fikri mülkiyet haklarında, kartellerle mücadele politikasında, enerjide, istatistikte,
işletme ve sanayi politikasında,
tüketici ve sağlığının korunmasında, bilim araştırmada (AB müktesebatına) uyumunu ileri düzeye taşıdı'' ifadelerine yer verildi.
TÜRKİYE TERÖRİZME KARŞI MÜCADELESİNDE DESTEKLENMELİ
AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi
Olli Rehn, Türkiye'nin halkını korumak için sürdürdüğü terörizme karşı mücadelesinde desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Rehn, AB Komisyonunun Türkiye İlerleme Raporunun açıklanmasının ardından Brüksel'de düzenlediği basın toplantısında çeşitli değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
Türkiye'nin
terör örgütü PKK'nın saldırılarına
hedef olduğunu, AB'nin her türlü terör eylemini kınadığını, Türkiye ve
Irak'tan sorunları
diyalog ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde çözmeleri beklentisinde olduklarını anlatan Rehn,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı George
Bush ile yaptığı görüşmenin önemine değindi.
Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine olası bir askeri müdahalesine ilişkin bir soruyu yanıtlayan Rehn, spekülasyonlardan kaçınılmasını isteyerek, siyasi çözüm şansları üzerinde durdu ve "ölçüsüz askeri harekatlardan" kaçınılması beklentisini dile getirdi.
Türkiye'nin, ciddi terörizm sorununu çözmek için Irak ve uluslararası toplum ile işbirliği çerçevesinde çözüm arayışlarını sürdürdüğünü hatırlatan Rehn, Başbakan Erdoğan ve Türk hükümeti ile, son gelişmeleri değerlendirmek için temas çabalarının devam ettiği mesajı verdi.
Olli Rehn, Türkiye'nin halkını terörizme karşı koruma mücadelesinin herkes tarafından desteklenmesi gereği üzerinde dururken, Türkiye, Irak ve uluslararası toplumun siyasi çözüm için cesaretlendirilmesi gerektiği, terörizme karşı mücadelede ölçülü bir şekilde güç kullanılmasının söz konusu olabileceği mesajı verdi.
Türkiye-AB ilişkilerine yönelik değerlendirmelerinde AB'nin verdiği sözleri tutması ve adil olması gereğine işaret eden Rehn, Türkiye'nin zor bir dönemi başarıyla geride bıraktığını, hızı kesilen reformların artık tekrar canlandırılmasının beklendiğini, AB'nin bu reformlara destek vermesinin kendi menfaatleri icabı olduğunu anlattı.
AB Komisyonunun Türkiye raporunun çok sert veya yumuşak olarak nitelendirilemeyeceğini belirten Rehn,
Ceza Kanunu'nun 301.maddesinin değiştirilmesi veya kaldırılması beklentisini tekrarladı.
Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinde teknik açıdan kaydedilen olumlu gelişmelere de işaret eden Rehn, sağlık ve taşımacılık gibi iki başlıkta hiçbir teknik sorun kalmadığını, bu konularda siyasi sorun da görülemeyeceğini, dolayısı ile bu alanlarda müzakerelerin en kısa zamanda başlatılmasına hiçbir AB üyesi ülkenin karşı çıkmaması beklentisinde olduğunu söyledi.
AA