Nevşehirli İbrahim Paşa'nın 12 yıl süren sadrazamlığı yerinde gözü olanları harekete geçirmiş ve 1730'da çıkan Patrona İsyanı'yla bir dönem sona ermişti.
Viyana bozgunundan sonra kendisini toparlamaya çalışan
Osmanlı İmparatorluğu,
Venedik ve Rusya'yı mağlup etmişse de 1715- 1718 harplerinde Avusturya'ya yenilerek Sırbistan'ın bir bölümünü kaybetmişti. Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa, 1718'de imzalanan Pasarofça Antlaşması'ndan sonra yaklaşık 35 yıldır süren savaş dönemine son verdi ve
Lale devri başladı. Bu dönem hem yenileşme, hem de eğlence dönemiydi.
FAZLA İKTİDAR OLDUN
Nevşehirli'nin
iktidarında yıllar yılları kovalıyor, görünüşte her şey yolunda gidiyordu. Ancak Lale Devri'nin sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa'nın uzun süren görevi birçok kişiyi rahatsız etmekteydi. Nevşehirli 12 yıldır sadrazamdı ve bu görevde gözü olanların önünde bir engeldi. Kaptanıderya Mustafa ve bazı devlet ileri gelenleri sadrazamı görevinden uzaklaştırmak için bir
isyan düzenlemeye karar verdiler.
Bu yıllarda
İran savaşlarından dolayı meydana gelen huzursuzluk ortamı ve ekonomideki bozukluk isyan için elverişliydi. İsyanı başlatması için o dönemde Kapalıçarşı'da tellallık yapan Patrona Halil bulundu. Patrona Halil ve arkadaşları dikkat çekmemek için 25
Eylül 1730'da Beyazıt'taki hamamda yaptıkları toplantı da sözde şeriatın emrettiği hususları yerine getirmek için 28 Eylül
Perşembe günü isyan etmeyi kararlaştırdılar. Perşembe sabahı Bâyezid Camii önünde toplanan asilerin miktarı başlangıçta sadece 30 kişiydi. Üç
bayrak altında üç guruba ayrılan isyancılar Kapalıçarşı'ya üç koldan girerek propagandaya başladılar.
DÜKKAN KAPATTIRDILAR
Şeriatı tatbik etmek için çarşı
halkını kendilerine katılmaya davet edip zorla dükkânları kapattırdılar.
Çarşıdan çıkan asiler kendilerine katılanlar ile birlikte Divanyolu'ndan Etmeydanı'na yürüyüp, buradaki yeniçeri kışlalarında kalan bir kısım yeniçeriyi de kendilerine katılmaya çağırdılar. Arnavut asıllı Patrona Halil, sadece gönüllülerden oluşan ve barış zamanlarında
İstanbul'un diğer avamı gibi zanaatları ile uğraşan yeni tip yeniçerilerdendi. Patrona Halil, Kapalıçarşı'da tellallık yapıp, eski giysiler satarken, yandaşlarından biri manav, bir üçüncüsü ise İzmir'de asi olarak isim yapmış biri idi.
ÇIĞ GİBİ BÜYÜDÜLER
Patrona Halil ve yandaşları yeniçerileri yanlarına çektiler, hapishanelerin kapılarını açıp, esirleri serbest bıraktılar. Halktan insanlar etrafına toplandı ve
kapalıçarşı tüccarları da davetlerine karşı koymayıp, dükkanlarını kapattılar ve asilere katıldılar. Otuz asi, bir anda 150 kişi oldu ve birkaç saat sonra binlerce insandan oluşan silahlı ve silahsız bir kalabalık At Meydanı'na toplandı. Aslında ufak bir önlem bile isyanı bastırmaya yetecekti.
Ancak Perşembe günü devlet daireleri
tatil olduğu için memurlar yoktu. Ayrıca Padişah v
e devlet ileri gelenleri de İran seferi için Üsküdar'daydılar. İstanbul tarafında isyanın ilk anda üzerine gidecek dirayetli bir kimse bulunmuyordu. Üsküdar'da bulunan
padişah durumu haber alınca bir meclis topladı. Sadrazamın şiddet kullanılarak isyanı bastırma fikrine ulemadan bazıları "
Müslüman kanı dökmenin doğru olmadığını" söyleyerek karşı çıktılar.
Bir sonuca varılamadan toplantı dağıldı. İsyanın ne şekilde bir sonuç vereceği belli olmadığı için asker, halk, esnaf ve devlet adamları nasıl davranmaları konusunda tereddütlüydüler. Asilerin etrafında toplanan kalabalık ilk günün akşamına doğru azaldıysa da, Patrona Halil'in çabalarıyla isyana katılanların tamamen dağılması önlendi.
ASİLERİN SAYILARI ARTTI
İsyanın ikinci gününün akşamına doğru yeniçeri ve acemi oğlanların katılımıyla asilerin sayısı oldukça artmıştı. Asiler, yaptıkları işleri şeriat kılıfına uydurmak için ulemadan bazı kimseleri de aralarına kattılar. Onlardan istedikleri şekilde fetvalar alarak hareket alanlarını genişletiyorlardı. Zindanlarda ve gemilerde bulunan
mahkumlar da isyancılar tarafından serbest bırakılmışlardı. Çeşitli askeri guruplardan da iltihaklar oluyordu. Asilerin sayısı iki bini aşmıştı.
BİR DÖNEMİN SONU
Saraydaki kararsızlık yüzünden bir şey yapılamıyordu. Bir saray ağası gönderilerek asilerin fikrinin öğrenilmeye çalışılması isyancılara güven vermişti. İsyancılar, dağılmadıkları gibi başta sadrazam ve şeyhülislâm olmak üzere devlet ricalinden 37 kişinin kendilerine verilmesini istediler. Bu işin kan dökülmeden halledilemeyeceğini anlayan padişah sancak-ı şerifi sarayın kapısının önüne diktirerek halkı asilere karşı mücadeleye çağırdı. Ancak geç kalınmıştı. Asilerle işbirliğinden şüphelenilen Kaptan-ı derya Mustafa Paşa görevden alınarak yerine Abdi Paşa getirildi. Patrona Halil'i bu isyana
teşvik eden Kaptan-ı derya Mustafa Paşa'ydı. Ancak yeni
kaptan paşa da Patrona'nın yanında yer aldı.
KARARSIZLIK BİR DÖNEMİ SONA ERDİRDİ
30 Eylül Cumartesi sabahı padişah isyancılarla uzlaşmak için bir
heyet gönderdi. Asilerin isteği aynıydı. Sadrazam ve bazı devlet adamlarının kendilerine verilmesi. Padişah damadı olan sadrazamını kurtarmaya çalıştı ancak asiler onu istemekten vazgeçmediler. Sarayın suyollarını kapatan asiler içeri erzak girmesini de engellemişlerdi. Sarayda bulunan ulema da asilerin isteklerinin yerine getirilmesini istiyordu. Asilerin sarayı kuşattığı şayiası üzerine ortalık daha da karıştı ve başka çaresi olmadığını gören Üçüncü
Ahmed, damadı Nevşehirli İbrahim Paşa'yı da
kurban etti.
1
Ekim 1730 sabahı idam edilen bu üç kişinin cesetleri öküz arabaları üzerinde saraya getirildi ve parçalanmak üzere asilere teslim edildi. Zorbalar tarafından parçalanan cesetler Üçüncü Ahmed Çeşmesi'nin önüne bırakıldı. Hakimiyetlerini iyice artıran asiler Üçüncü Ahmed'in tahttan indirilmediği takdirde kendi sonlarının iyi olmayacağını biliyorlardı. Artık yeni
hedef padişahın tahtan indirilmesiydi. Sultan Üçüncü Ahmed tahttan feragat ederek kendisinden sonra hanedanın en büyüğü olan Sultan İkinci Mustafa'nın oğlu Şehzâde
Mahmud'un padişah olmasına razı oldu. Böylece bir dönem sona ermişti.
İKTİDARLARI KISA SÜRDÜ
Yeni padişah Birinci Mahmud, ilk fırsatta fesadın kaynağı olan ve iktidarını gölgeleyen asileri ortadan kaldırmak için kolları sıvadı. İlk olarak, zorbabaşılarından canları yanan devlet ricalini etrafında topladı. Daha sonra yeniçeri ileri gelenlerini, askere yüklü bir miktarda para vermek suretiyle, kendi tarafına kazandı. Patrona, Topkapı Sarayı'nda hil'at giydirilmek bahanesiyle 25
Kasım 1730'da saraya gitmeye ikna edildi. Saraya gelen Patrona, Revan Köşkü'nde padişahı beklemeye başladı. Ancak bu onun son anlarıydı. Birden içeriye yeniçeriler doldu ve kısa bir arbedenin ardından asi liderini öldürdüler. Saray'ın kapıları kapatıldı ve Orta Kapı'da bulunan diğer asiler de
teker teker kılıçtan geçirildi. İstanbul asilerden büyük nispette temizlendi.
BUGÜN