İki ayrı düşünce

İspanya'da bir generalin darbe iması yaptığı için görevden alınması Türkiye'nin de gündeminde. Bugünkü köşelerinde olayı değerlendiren Hasan Cemal ve Ertuğrul Özkök konuya farklı açılardan yaklaşmış.

İki ayrı düşünce

Milliyet Yazarı Hasan Cemal iki gündür İspanya'yı değerlendiriyor. Türkiye gibi darbelerden çok çeken İspanya'yı mercek altına alan Cemal iki İspanya arasındaki farkları yazmış. HASAN CEMAL/MİLLİYET Demokrasi, asker ve siyaset... Bu konuyla ilgiliydi dünkü yazım. İspanya'da Kara Kuvvetleri Komutanı, siyasal içerikli bir demeç verince, Savunma Bakanı'nın emriyle önce evinde göz hapsine alınmış, sonra da emekliye sevkedilmişti. Dün bu konunun ayrıntılarını anlatırken, "Bizim demokrasi de İspanyol demokrasisi gibi olsaydı, Türkiye'ye komutan dayanmazdı!" diye bağlamıştım yazımın sonunu...İspanya buraya nasıl geldi? 1930'lu yıllarda yaşadığı kanlı bir iç savaştan, korkunç bir kopuştan sonra ülkenin üstüne kırk yıl boyunca kabus gibi çöken Franko diktası yerini nasıl demokrasiye bıraktı? Asker - demokrasi ilişkileri nasıl yerli yerine oturdu? Yirmi yıl önceydi.Bu soruların yanıtlarını aramak için Madrid'e gitmiştim. 1985'de demokrasiye geçişin onuncu yılını yaşıyordu İspanya. Başbakan Felipe Gonzales liderliğindeki Sosyalistler üç yıldır iktidardaydı. Çok genç bir kadroyu oluşturuyordu bakanlar. Hemen hepsi daha kırk yaşlarının ilk basamaklarındaydı.Sosyalist Parti'yle hükümette iki numaralı koltuğun sahibi Alfonso Guerra 44 yaşındaydı. Mühendis olduktan sonra felsefe ve edebiyat okumuştu.Uzun sohbetimiz daha çok ordu ve siyaset üzerine olmuştu. İspanya 200 yılda 150'ye yakın darbe ve darbe girişimine sahne olan bir ülkeydi. Şöyle demişti Guerra:"İspanya tarihi boyunca ordu, kendisini geleneksel olarak ülkenin hamisi gördü. İspanya'da hep iki devlet vardı. Biri bildiğimiz devlet. Diğeri de gözleyen, uyku halinde bir ikinci devlet. Birincisi işlemeyince, uyuyan devlet harekete geçerdi... Artık durum değişti. İspanyol ordusu, anayasada kendisi için öngörülen rolü benimsemiştir. Bugün artık Almanya ve Fransa için bir darbe olasılığı ne kadar uzaksa, İspanya için de o kadar uzaktır." İspanya 1985'de önce AB'ye girdi.Ve NATO'ya üye oldu.Her iki kararı da, Sosyalist liderler, Avrupa'yla bütünleşmenin adımı olarak gördüklerini açıkladılar. İspanya'nın kişi başına milli geliri o tarihlerde ancak 5 bin dolar civarındaydı.Bugün 20 bin doları geçti. Sorunları yok mu? Var.Ayrılıkçılıktı, milliyetçilikti, bunlar da bitmedi İspanya. Arada bir şiddet ve teröre de sahne oluyor.Ancak, iç barış ve refah çıtasını Avrupa Birliği içinde yükseltmeye devam ediyor birinci sınıf demokrasisi ile... Türkiye'nin çıkarması gereken en önemli ders bu olmalı diye düşünüyorum.. Ertuğrul Özkök ise Hurriyet Gazetesindeki köşesinde ya bizde böyle bir olay olsa sorusuna cevap aramış ERTUĞRUL ÖZKÖK /HÜRRİYET Geçtiğimiz günlerde İspanya’da bir olay yaşandı.İspanyol ordusunun üst düzey bir komutanı, Katalonya’nın daha fazla özerklik istemesini eleştiren bir konuşma yaptı.Konuşmasında üstü örtülü biçimde, ordunun böyle bir gelişmeye sessiz kalamayacağını söyledi.Gerisini herhalde takip ettiniz.Komutan önce görevden alındı. Sonra tutuklandı. * * * Şimdilik bizim basında kimse yüksek sesle konuşmuyor, ama eminim bazı çevrelerde şu soru kesinlikle soruluyor:"Acaba Avrupa Birliği ile müzakereler geliştikçe, Türk ordusunun fikirlerini yüksek sesle söyleyen komutanlarının başına da aynı şey mi gelecek?" Ben bir adım ötesini de soracağım. "Acaba gelmeli mi?" Yani ülkenin kritik bir konusu üzerinde fikir açıklayan Türk komutan da görevinden alınmalı, tutuklanmalı mı?Klasik liberal görüşlü çevreye göre, "Evet kesinlikle aynı şey yapılmalı." Söz hakkı kesinlikle ve sadece "seçilmiş sivillerde" olmalı. Askerler, kendilerine ne emir verilirse onu "hiç itirazsız yerine getirmelidir." Benim bu konulardaki görüşüm ise çok açık. Açıkça söylemekten de hiç çekinmiyorum. Hayır, ben kesinlikle böyle düşünmüyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu devletin "en ciddi" devlet müessesesidir.Türkiye, dünyanın çok kritik bir bölgesinde varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Ve sivil seçilmişlerin en azından bir bölümünün hálá "Rüştünü ispat", "makuliyetini kanıtlama" gibi sorunu vardır. Ayrıca bütün tarihi boyunca ülkesine büyük bir sadakat ve fedakárlıkla hizmet etmiş bir müesseseye, "Sen sesini kes, sadece emirleri dinle" demenin de menfaatimize olmadığını düşünenlerdenim.
<< Önceki Haber İki ayrı düşünce Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER