Dernek merkezinde basın toplantısı düzenleyen İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, raporun 4 bin denek üzerinde saha çalışmasıyla hazırlandığını söyledi. Yıldırım, PKK’nın artan etkinliğini şu sözlerle anlattı: “Şu anda bölgede paralel bir devlet kurulmuştur. Vergi alınıyor, güvenlik kontrolleri yapılıyor, bölgede gayrimenkul alım satımları yasak hale gelmiş durumda. İnsanlar korkuyor. Birtakım devlet yetkilileri çıkıp bu doğru değil diyebilir. Yanına polisini, devlet gücünü verirsin, gidersin tapuya orada zoraki olarak alışveriş yaparsın. Ama ne yazık ki PKK’nın unsurları orada gayrimenkul alım satımını engellemiştir. Okullarda PKK sempatizanlarının dışındaki bütün çalışmalara yasak konulmuş durumda. Çocuklarını imam-hatip okullarına gönderen aileler tehdit ediliyor. Bu paralel yapının bir an önce bitirilmesi lazım.”
Bülent Yıldırım, çözüm sürecinin de şeffaf yürütülmesi gerektiğini aktardı. Devletin, yalnızca PKK ve unsurlarıyla görüşmesinden bölge halkının muzdarip olduğunu dile getirdi. PKK’nın söylem farklılıkları olduğunu da vurgulayarak, bölgede bazı kesimlerin silahların susmasını istemediğini, çözüm sürecinin sekteye uğraması için çaba harcadıklarını kaydetti. Yıldırım, “Kürt meselesi yalnızca Türkiye’yi ilgilendiren bir sorun değil. Bu konu Ortadoğu’yu, Mescid-i Aksa’yı, Suriye’yi ilgilendiriyor. Çünkü İsrail, Mescid-i Aksa’yı yıkabilmek için İslam dünyasının kendi içerisinde uğraşmasını istiyor.” diye konuştu.
Diğer partilerin de mutlaka çözüm sürecine dahil edilmesi gerektiğini söyleyen Yıldırım, “Kürt meselesi hükümeti de PKK’yı da aşıyor. Bu bir halk meselesidir. Halk barışın ve çözümün tadına varmıştır. 6-7 Ekim olayları var olan geçici barışın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha halka göstermiştir. Bu nedenle halk asla taviz vermek istememektedir. Halk açıkça bizim başka üçüncü bir göze ihtiyacımız yok diyor. Üçüncü göz halkın kendisidir. O nedenle devlet de, PKK da ne istediğini ortaya koymalıdır.” değerlendirmesini yaptı. Yıldırım, olaylı 6-7 Ekim Kobani eylemlerini ise bölge halkının bir bölümünün ‘devletin bilinçli olarak tırmandırdığı’ başka bir bölümünün de ‘devletin aciz kaldığı’ şeklinde yorumladığını aktardı. Yıldırım, rapordan bazı tespitleri şöyle sıraladı: “Sadece PKK ile yapılan barış görüşmeleri bütün Kürt halkının tarihine, mevcut durumuna ve kendisine bir yanlışlıktır. Yeni ve eski unsurların harekete geçirilmesi ve masaya muhatap olarak oturtulması gerekmektedir. Çözümden ya da çözümsüzlükten yana olan bütün tarafları bölge halkı çok iyi izlemekte. Çözümü isteyen herkesi başının üzerinde kabul etmekte, çözümsüzlüğü isteyen herkesi, ikili davranan bütün dilleri de reddetmektedir. PKK’nın özellikle tek tipçi yaklaşımını da reddetmektedir.”
Her şeyin Cemaat’le anılması doğru değil
İHH Başkanı Bülent Yıldırım, çözüm sürecinde Hizmet Hareketi’ne yönelik ortaya atılan iftiralara da değindi. Yıldırım şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de bir hesaplaşma yaşanıyor. Bu hesaplaşma nedir, tırnak içinde ‘Cemaat’ adı altında bir yapı var diyorlar. Şimdi ben her şeyin böyle Cemaat olarak anılmasını doğru bulmuyorum. Bütün suç oraya atılıyor. Oraya giden güvenlik güçleri bölgedeki halkı kullandı, harekete geçirdi, provoke etti. Tamam da geçmişte olduğu gibi, o bölgeye siz bütün art niyetli memurları gönderiyorsunuz. Şimdi madem kendinizde bir iç hesaplaşma var. Niye bu insanları oraya gönderiyorsunuz? Gönderdiğiniz insan eğer bunu yaptıysa tek suçlu onlar değil. Gönderenler de suçludur. Nitekim bunun sonucunda 6-7 Ekim olayları olmuştur.”