Camia’ya yönelik cadı avının altyapısının 2007’den bu yana hazırlandığını söyledi. Yeni MİT yasasına dikkat çekti: “Şimdiki MİT Yasası da bu konuda birçok olumsuzluk içeriyor.”
Başbakan Erdoğan’ın Afyonkarahisar kampında yaptığı cadı avı itirafı siyasetin gündemini meşgul etmeyi sürdürüyor. Erdoğan, söz konusu konuşmasında Hizmet Hareketi’ni hedef alarak, “Bu ülkeye ihanet edenlerin görevlerini değiştirmek cadı avıysa, biz bu cadı avını yapacağız, bunu da bilin.” demişti. Bu sözler, görevden alınan binlerce memurun aslında ‘paralel yapı’ iddiasıyla sürgüne gönderildiğinin de itirafıydı. Eski AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, bu tabirin kullanılmasını talihsizlik olarak değerlendirdi. Fırat, “Konuşmayı kim hazırlamışsa ya cadı avının ne anlama geldiğini bilmiyor veya gayesini aşıyor. Cadı avı engizisyon döneminden kalan bir tabir. Hukuk olmadan birisini tutup yargılayıp infaz etmek demek. Modern bir dünyada hukuk dışında bir devletin olması mümkün değil. Cadı avı daha çok devlet vasfını haiz olmayan, hukukun işlemediği ortamlarda mümkün olabilir.” ifadelerini kullandı.
Suç işleyen insanların olabileceğini hatırlatan Dengir Mir Mehmet Fırat, ancak bu kişilerin bağımsız yargı tarafından yargılanması gerektiğini hatırlattı. Fırat, çok önemli bir iddiayı da gündeme getirdi. İktidarın, cadı avının hazırlıklarını 2007 yılından bu yana yürüttüğünü söyledi. Yeni MİT Yasası’na da bu bağlamda bakmak gerektiğini anlattı. Şöyle konuştu: “Türkiye’de sürecin giderek cadı avına dönüştüğünü daha önce de söylemiştim. Bunun Sayın Başbakan tarafından tescil edilmesi beni hakikaten üzdü. Ümit ediyorum ki bu metni hazırlayanlar ‘cadı avı’nın ne anlama geldiğini bilmeden yazmışlardır, Sayın Başbakan da bu şekilde okumuştur. MİT Yasası, cadı avı bu süreçten çok daha önce başladı. 2007 yılından itibaren altyapısı hazırlandı. Şimdiki MİT Yasası da birçok olumsuzluk içeriyor bu konuda. Devlette görev yapmak, memuriyete girmek her vatandaşımızın anayasal hakkıdır. Asıl olan hiçbir grubun devlete hâkim olmamasıdır. Cadı avı hukukun dışına çıkmak demektir. O andan itibaren kimin mağdur edileceği tahmin edilemez. Gün gelir ve bu değişikliği yapanlar da mağdur olurlar. Eğer bugün bir mağduriyet hissi varsa, bunun temelinde bu cadı avı hazırlığını yapan güç vardır. Hukukun dışına çıkmak Türkiye’deki herkesi yaralar."
Başbakan, ülkeyi bölünmeye götürüyor
Eski İzmir Büyükşehir Belediye başkanlarından Burhan Özfatura, Başbakan’ın ‘cadı avı’ itirafına sert tepki gösterdi. Özfatura, “Başbakan’ın tavrı hiç hoş değil. Ne inancımıza, ne örfümüze, ne edebe uygun. Bu kadar kin, düşmanlık, nefret dolu ifadeler ülkeye hiç de hayırlar getirmiyor. Ben burada Cemaat’in yaptığı hizmetleri 1970 yılından bu yana 45 senedir yakından takip eden biriyim. Okulların, dershanelerin, yurtdışındaki yapılanların tamamen idraki içindeyim. Bu söylemler bu ülkeyi bölünmeye götürüyor. Bakınız dün helikopterimize ateş açtılar. Bir albayımız Allah’ın lütfuyla tuzaktan kurtuldu. Her gün birçok insan kaçırıyorlar, devlet Güneydoğu’da aciz. Karakol, baraj yapamıyor ancak aynı Başbakan onlara karşı gayet uyumlu. Çok geniş bir kitleye bu kadar hakaret etmek hiç hoş olmayan bir davranış. Yine de biz onun makamına saygı duyarak, sözlerimizi seçerek konuşuyoruz. Ama o ağzına geleni söylüyor. Buna hakkı yok. Hangi millet size ‘cadı avı yapın’ demiş? Bugün Türkiye’de demokrasinin ‘d’sinden bahsedemeyiz. Keşke Hocaefendi’nin yaptıklarının zerresini yapabilseniz. Maksat gündemi değiştirmek. Türkiye, baskı ve korku ülkesi haline dönüştürüldü.” diye konuştu.
Başbakan’a boş sözler söylemek yakışmaz
İlk AK Parti hükümetinin Başbakan yardımcılarından Ertuğrul Yalçınbayır da Başbakan’a tepkiliydi. Erdoğan’ın boş konuştuğunu, sözlerinin hiçbir hukuki bağlayıcılığının olmadığını anlattı. Şöyle konuştu: “Bu sözler siyaseten güvenilmeyecek bir kişinin sözleridir. Başbakan’a boş sözler yakışmaz. Bir ülkenin başbakanı böyle konuşmaz. Bunlar boş sözlerdir, hukuki hiçbir sonuç çıkmaz. Siyasi sonuçlar da kendi aleyhinedir. Bir Başbakan’ın böylesine boş sözler sarf etmesi ve milletin de bu sözlerin arkasından gitmesi çok acı bir tablodur. Vatandaşlarımız bununla ilgili değerlendirmeyi er ya da geç yapacaktır. Bir hukuk devletinde bunlar söylenmez. Bu sözleri söyleyen kişi başbakan olamaz. Bu sözleri söyleyen kişinin gensoru ile düşürülmesi gerekir. Ama parmak hesapları ile parmakların inip kalkması ile hüküm veriliyor. Siyaseten, hukuken vicdanen kabul edilebilecek sözler değil.”