Yolsuzluk operasyonu sonrası ülkemizde yaşanan hukuksuzluğun önümüzdeki dönemlerde ülkemizde adalet karşısına çıkacağı gibi bir de uluslararası arenada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karşısına çıkacak. Gültekin Avcı Bugün'deki köşesinde bu hususları örnekleriyle izah etti.
HUKUK EVRENSEL NORMLARLA İŞLER
Suç iddiası varsa adli mekanizmanın çarkları gerçeği bulmak için dönmeye başlar. Doğal olan budur, beklenen de bu. Ama hukukun çarkı, şans ve talih temennileriyle dönen, kör ve sağır bir çarkıfelek değildir. Önceden belirlenmiş kurallara ve üniversal hukuk normlarına göre döner. İşlemeye başlayacağı nokta da bellidir, duracağı yer de. Lakin görüyoruz ki, polis şeflerine yönelik adli soruşturmanın çarkları hukuk normlarıyla değil, siyasal iktidarın bilek hareketleriyle dönmekte.
‘Scapin’in Dolapları’na hiçbir zaman hukuk denmedi.
Şimdi AİHM’in yaşanan skandallara ne diyeceğini, daha doğrusu Türkiye’yi çevirdiği dolaplar sebebiyle nasıl mahkûm edeceğini, yine AİHM içtihatlarıyla görelim:
1- Hiçbir kaçma ve direnme kuşkusu olmadığı halde polis şeflerine takılan kelepçeler AİHM’in 2007 tarihli Erdoğan Yağız/Türkiye kararı:
“…Geçmişiyle güvenlik açısından hiçbir tehlike korkusu yaratmadığı gibi, dava dosyasında başvuranın ne kendisi ve ne de başkaları açısından bir tehlike oluşturmaması ve geçmişte suç işlememesi yanında kendisine karşı ya da başkalarına karşı hiçbir şiddet eyleminde bulunmadığı görülmektedir.
Divan, özellikle, Hükümetin yaptığı savunmada "kelepçe takma"yı haklı kılan hiçbir açıklamaya yer vermemesine özel bir önem atfetmektedir. Divan, bu olayda başvuranın yakalanması sırasında kelepçeli olarak teşhirini kabul etmeyi ve bu şekilde arama yapılmasını haklı kılan hiçbir koşulun bulunmadığını gözlemlemiştir. Bu nedenle, bu davanın koşulları içinde, başvuranın kelepçeli olarak teşhirinin kendi evinde korku, panik yaratma ve onurunu zedelemek, aşağılamak ve muhtemelen özgüvenini kırmak amacı güttüğü sonucuna varmıştır…”
AİHM, bu davada Adli Tıp’ta 15 yıl hekimlik yapan Yağız’a kelepçe takılmasını, AİHS’in kötü muameleyle ilgili 3. maddesini ihlal ettiğine hükmederek, Türkiye’yi mahkûm etti.
Prestij kırma kelepçeleri
Polis şeflerine takılan hukuksuz ve prestij kırma gayeli kelepçeler için, AİHM Türkiye’yi daha doğrusu AKP’yi aynen böyle mahkûm edecek.
2- Polis şefleri için 4 günlük toplam gözaltı süresinin aşılması AİHM, 29 Kasım 1988 tarihli Brogan ve diğerleri/İngiltere kararı:
Şüpheli McFadden'in polis gözetiminde geçirdiği 4 gün 6 saatlik sürenin AİHS m. 5/3’te izin verilen süreye ilişkin katı kısıtlamaların dışında kaldığına hükmederek İngiltere’yi mahkûm etti.Dikkatinizi çekerim ki, polis şeflerinin hâkim karşısına çıkarılmadan zorbaca 8 gün tutulması gibi bir rezaletten bahsetmiyor.
“4 gün 6 saat AİHS’e aykırı” diyor ve ülkeyi mahkûm ediyor.
Diğer AİHM emsal kararlarını anlatmaya mahal yoktur.
3- Şüpheli polis şeflerine ve avukatlarına ısrarla gösterilmeyen soruşturma dosyası materyalleri
AİHS’in m. 6/3-b hükmüne göre; garanti altına alınan savunma hakkı ve -soruşturma aşamasında- tutuklanan kişilerin tutukluluklarına etkin bir şekilde itiraz edebilme haklarına yönelik AİHS m. 5/4 hükmü var:
Bu hüküm, şüpheli ve sanıkların soruşturma dosyasına, konuyla ilgili savcılık delillerine etkin bir şekilde ulaşımlarını zorunlu kılmaktadır.
İşte AİHM’in Foucher/Fransa kararı (18.3.1997):
AİHM'e göre ayrıca savunma haklarına saygı gereğince, sanığın veya avukatının dava dosyasına ulaşmasına getirilen kısıtlama, delillerin duruşma öncesi sanığa verilmesini ve sanığa avukatı aracılığıyla deliller hakkındaki görüşünü sözlü olarak sunmasının engellenmemesini gerektirir.
Aynı şekilde AİHM’in 16 Şubat 2000 tarihli Rowe ve Davis/Birleşik Krallık kararı da bu hususu altını çizerek teyit eder.
Silahların eşitliği ilkesi
AİHM’nin 09.07.2009 tarihli Mooren/Almanya kararı:
“Müdafiye özellikle kapsamlı soruşturmalarda yüzlerce sayfadan oluşan soruşturma dosyasını yeterince inceleme olanağı tanımadan tutuklamaya itirazdan istenen sonuç da alınamayacaktır. AİHS’nin getirdiği denetimin gereklerinden bir tanesi de silahların eşitliği ilkesine uygun davranılmasıdır.”
AİHM, avukatlara soruşturma dosyasını inceletmeyen Almanya’yı mahkûm etti.
4- Hâkim İslam Çiçek’in polis şeflerini dinlemeden/savunma hakkı tanımadan tutuklama kararı vermesi ve tutuklamaya itiraz edildiğinde itiraz hâkiminin tavrı. AİHM’in Mamedova/Rusya kararı, 7064/05, 1 Haziran 2006:
“22 Şubat 2005 tarihli kararda "Bölge Mahkemesi"nin, tarafların, savcının uzatma talebini desteklemek için sunduğu delillere ilişkin görüşlerini dinlemeye gerek görmemesi gariptir. Bu bağlamda AİHM, 5/3. maddenin, "yetkilinin", gözaltı için ve gözaltına karşı tüm delilleri incelemek ve tutuklama kararında, kararın dayandığı delilleri belirtmek için sanığı dinlemesi gerektiğini hatırlatır...
Bu nedenle, onu dinlemeden, savcının sunduğu delillere ilişkin görüşlerini belirtme fırsatı vermeden ve serbest bırakılması yönündeki taleplerini göz önüne almadan başvuranın tutukluluk süresinin uzatılması, AİHS'in 5/3. maddesince öngörülen güvencelere uygun değildir.”
De Jong, Baijet ve Van Den Brink Hollanda kararı, 22 Mayıs 1984:
“Hâkim veya adli "yetkili" tutukluyu dinlemeli ve uygun kararı vermelidir...”
Görüyor musunuz Türkiye’nin daha soruşturmanın bu safhasına kadar yaşanan hukuksuzluklar için nasıl mahkûm edileceğini? Soruşturmanın ve davanın şimdiden çöktüğünü… Yıktıkları hukuk ehramının enkazı üzerinde bakalım nereye kadar gidecekler.