Mahkeme, 9'a 2 oyçokluğuyla verdiği kararda düzenlemenin yürürlüğünü de durdurdu. 1982 Ana
yasası'nın yürürlüğe girmesinin ardından ilk kez bir
Anayasa değişikliği esas yönünden iptal edilirken, Mahkeme kendi içtihatlarına aykırı davrandı. Kararın sonuçlarının,
cumhurbaşkanlığı seçimi sürecindeki tartışmalı 367 kararından daha ağır olacağı belirtiliyor. Buna göre,
Meclis'in çıkartacağı bütün
anayasa değişiklikleri içerik (esas) denetimine tutularak, iptal edilebilecek.
10 ve 42. maddelerdeki değişikliği
laiklikle ilgili 2. maddeye aykırı bulan Mahkeme, yasa koyucu gibi davranarak
yetki alanını genişletti. Sadece, şekil yönünden denetleyebildiği anayasa değişikliklerini esas yönünden de
denetleme yetkisini kendi kararıyla aldı. Mahkeme, bunu yaparken Anayasa'nın 4. maddesine dayandı. 'Değiştirilemez ve değiştirilmesi
teklif dahi edilemez' hükmüyle korunan 2. maddeyle ilgili teklif verilmesini 148. maddeyle düzenlenen 'şekil' şartlarına aykırılık saydı. Böylece, şekilden esas denetimine gitti. Karar,
AK Parti hakkındaki
kapatma davasını da yakından ilgilendiriyor. İddianamede, söz konusu anayasa değişikliği kapatma talebinin en önemli gerekçesini oluşturuyor.
Mahkeme üyeleri, dün sabah saatlerinde
CHP ve DSP'nin anayasa değişikliklerinin 'iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması" istemiyle açtığı davayı neticelendirmek için toplandı.
Türkiye'nin merakla beklediği karar 17.20'de geldi. Yaklaşık 8 saat süren toplantının ardından
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman
Paksüt, teamüllerin aksine basının karşısına çıkmadı. Karar yazılı açıklamayla duyuruldu. Açıklamada, şöyle denildi: "9.9.2008 günlü, 5735 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair
kanunun 1 ve 2. maddeleri, Anayasa'nın 2, 4 ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur..."
Mahkeme, tartışmalı kararı 9'a 2 oyçokluğuyla verdi. Mahkeme Başkanı
Haşim Kılıç ile üye
Sacit Adalı karara muhalefet etti. Başkan Vekili Paksüt ile üyeler
Fulya Kantarcıoğlu, Zehra Ayla Perktaş, Necmi Özler, Serruh Kaleli,
Serdar Özgüldür, Ahmet Akyalçın,
Mehmet Erten ve Şevket Apalak, iptal yönünde oy kullandı. Bu üyelerin çoğu, eski Cumhurbaşkanı Sezer tarafından atanmıştı.
Mahkeme, Anayasa'nın 148. maddesinde anayasa değişikliklerinin denetimiyle ilgili 'teklif ve
oylama çoğunluğu ve ivedilikle görüşülemeyeceği' şeklinde sıralanan şekil denetiminin sınırlarını genişletti. Meclis'in bundan sonra çıkaracağı anayasa değişikliklerini değiştirilmesi teklif edilemeyecek 1., 2. ve 3. maddelere aykırı bularak iptal edebilecek. Mahkeme, anayasa değişikliğini 'cumhuriyet,
toplum huzuru,
adalet anlayışı,
insan hakları,
Atatürk milliyetçiliği,
demokrasi, laiklik, sosyal hukuk devleti' ilkelerine aykırılıktan iptal etmenin yolunu açtı. Son kararla Raportör
Osman Can'ın 'Mahkemenin esasa giremeyeceği' yönündeki raporu da dikkate alınmadı.
Kılıç ve Adalı özgürlüğü savundu
Alınan bilgilere göre toplantıda,
raportörün raporunun okunmasının ardından üyeler tek tek görüşlerini açıkladı.
Anayasa değişikliğinin iptali yönünde oy kullanan üyeler, laiklik ilkesinin dolaylı şekilde zedelendiğini savundu. Düzenlemenin, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerle ilgili olduğunu ileri sürerek iptal yönünde oy kullandı. Karara muhalefet eden Kılıç ve Adalı ise, değişikliğin laiklik ilkesine aykırı olmadığını, eğitim ve öğrenim özgürlüğünü pekiştirdiğini ifade etti. İki üye Anayasa'nın 148. maddesinin anayasa değişikliklerinin şekil denetimi konusunda sınırlı yetki verdiğine de dikkat çekti.
Kararın dayandığı anayasa maddeleri
Madde 2:
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 4: Anayasa'nın 1'inci maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2'nci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3'üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Madde 148: Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.
411 oyla kabul edilmişti
Anayasa'nın 10. maddesinin 4. fıkrası değişti: Devlet
organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.
Anayasa'nın 42. maddesinin 1 ve 2. fıkrası değişti, yeni fıkra eklendi: Kimse, kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırları kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir.
Meclis'e müdahale edildi
Muhsin Yazıcıoğlu (BBP Genel Başkanı):
TBMM'nin yasama yetkisine müdahale edildi. Meclis'in irade koyuculuğu ortadan kaldırıldı. Laikliğin net tanımının yapılması ihtiyacı doğdu. TBMM'nin büyük çoğunlukla esasa ve iç tüzüğe uygun olarak aldığı bu kararın iptali ileride sıkıntılı bir ortamın doğmasına vesile olacaktır. Bu da
ülke insanımızın vicdanında her zaman tartışmalı bir halde duracaktır. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararını desteklemiyoruz.
Karar hukuk skandalıdır
Süleyman Soylu (DP Genel Başkanı): Mahkeme, kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullandı. Mahkeme'nin TBMM çoğunluğu tarafından kabul edilen bir anayasa değişikliğini esasa girerek iptal etmesi açıkça bir hukuk skandalıdır. TBMM ve AKP
iktidarının yasama ve yürütme görevini devam ettirme imkanı kalmadı. Türkiye, bir
sistem krizinin tam göbeğine oturmuştur. Sivil bir anayasa yapılmadığı sürece ülkemizin Batı standartlarında bir demokrasiye kavuşması mümkün değildir.
Özgürlüklerin önü kapandı
Erkan Mumcu (Anavatan Genel Başkanı): Ağır bir karar. Bundan sonra demokrasi ve hukuk devleti kavramlarının uyumlu bir anlayış içinde kavranması mümkün olmayacak. Bu kararla hak ve
özgürlük alanlarının genişletilmesi ve siyasal sistemin reforme edilmesine yönelik girişimlerin de önü kapanmıştır. Mahkemeden üniversitelerdeki kılık
kıyafet düzenlemesini 'devletin laik karakterine aykırı bir girişim' gibi görmemesini beklerdim. Bir
hukukçu olarak bu kararın doğruluğunu savunamam.
[HUKUKÇULAR İSYANDA]
Mahkeme zarar görecek
Prof. Dr.
Ergun Özbudun (Anayasa hukukçusu): Anayasa Mahkemesi, anayasal ilkelerini aştı. Şekil değil apaçık bir esas incelemesi yaptı. Anayasa'nın kendisine
yasakladığı bir yetkiyi kullandı. Bu, yetki gasbıdır. Yüce Mahkeme'nin menfaatlerine zarar verecektir. Bundan sonra hiçbir anayasa değişikliği yapılamaz. Mahkeme, iktidarı kendine tevdi etmiştir. Hiçbir demokratik ülkede örneği yok.
Vahim karar, sınır aşıldı
Prof. Dr.
Levent Köker (Anayasa hukukçusu): Mahkeme çok vahim bir karar aldı ve sınırını tamamen aştı.
Başörtüsünü değil, kanun önündeki eşitliği ve hiç kimsenin eğitim hakkının engellenemeyeceğini öngören özgürlükçü düzenlemeleri reddetti. Ayrıca, sadece şekil yönünden denetleyebileceği bir değişikliği, içerik yönünden de denetleyerek
sakat bir durum oluşturdu.
Meclis, kararı yok sayabilir
Doç. Dr.
Mustafa Şentop (Hukukçu): Mahkeme, kendi meşruiyetini çiğnedi. Türkiye'nin en önemli hukukî sorunu haline geldi. Mahkemenin kararlarını denetleyen bir organ yok. Meclis, bu kararı yok sayıp mevcut değişikliği uygulamaya devam edebilir. Mahkeme hükümetin düşmesine karar verse, Resmi Gazete'de yayımlasa bu geçerli mi olacak? Geçerli olmayacak. Çünkü
mahkemeye böyle bir yetki verilmemiş. Bu nedenle karar yok hükmündedir.
367 kararını çağrıştırıyor
Doç. Dr.
Serap Yazıcı (Anayasa hukukçusu): Hukukî değil siyasî bir karar alınmıştır. Anayasa Mahkemesi, siyasî bir organ değildir. Üzüntü ile karşıladım. 367 kararını çağrıştırıyor. Anayasa'nın tüm hükümleri değiştirilebilir. Bunun istisnası ilk 3 maddedir. Bunu genişletmek suretiyle yorumladığımız zaman, çok tuhaf bir tablo ortaya çıkar. Çünkü Anayasa'nın her hükmü dolaylı bir biçimde ikinci maddedeki kavramlarla ilişkilendirilebilir. Bu mantığı kabul edersek tali kurucu iktidar hiçbir biçimde anayasayı değiştiremez.
Hukukçu mantığıma sığmıyor
Prof. Dr. Hasan Tunç (Anayasa hukukçusu): Bu kararı anayasa hukukçusu olarak mantığıma sığdıramıyorum. Raportörün görüşü doğrultusunda karar verilmesini bekliyordum. Peki AK Parti'ye açılan
kapatma davası nasıl etkilenir? İddianamede ortaya konulan gerekçelerin önemli bir kısmı başörtüsüne yönelik.
Başbakan ve AK Parti temsilcilerinin söz ve demeçleri
delil olarak gösterilmiş. Bu kararla kapatmaya hukukî bir dayanak bulundu.
Karar, halkı ikiye böldü
Prof. Dr.
Ersin Kalaycıoğlu (
Sabancı Üniversitesi): Mahkeme verdiği kararlarla
siyasetin içindeydi. Şimdi yeni bir adım attı; başörtüsünün laiklikle bağlantılı olduğuna hükmetti. Başörtüsünde iç hukukta gelinebilecek son noktaya geldik. Ama tartışmalar bitmeyecektir. Siyaseten gündemden düşmez. Halk çok ciddi bir şekilde ikiye bölündü. Başörtüsünün tehdit unsuru olduğunu düşünen bir kesim ile kararın özgürlükleri kısıtladığı düşüncesinde olan bir kesim doğdu.
Yargıçlar devletine gidiyoruz
Murat Yılmaz (Siyaset bilimci): Yargıçlar devletine doğru bir yürüyüş var. Mahkemenin hukuk dışına çıkarak siyaset yapmaya başladığı bir sürecin içinden geçiyoruz. Bu karar önemli bir kırılmaya işaret ediyor. İçtihat kapıları kapatılıyor. Bu durum Osmanlı'da 'gerilemenin sebebi' olarak gösterilmişti.
Yargı, özgürlükleri tehdit ediyor
Sezgin Tanrıkulu (
Diyarbakır Barosu Başkanı): Anayasa'ya uygun değil. Mahkeme, anayasa değişikliğini esas yönden inceleyemez. Bu noktada yapılacak iş Meclis'in mahkemenin yetkilerini değiştirerek daha açık yazmasıdır. Türkiye'de yargı özgürlüklerin güvencesi değil. Özgürlükleri sınırlayan ve tehdit eden bir kurum haline geldi.
Yetkinin kaynağı ne?
Kamil Yaralı (
Hukukçular Derneği Başkanı): Mahkeme, yetki ve meşruiyetini Anayasa'dan aldığını söylüyordu. Bu kararla Anayasa'yı da çiğnediler. Mahkeme Anayasa ile bağlı olmadığını ilan etmiştir. Mahkeme'yi bağlayan hiçbir metin kalmamıştır. Yetkisini Anayasa'dan almıyorsa nereden aldığını açıklamalı.
Yasama yetkisi gasp edildi
Taha Akyol (
Milliyet Gazetesi): Hukuka ve Anayasa'ya aykırı bir karar. Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerini esastan inceleyemez. Yeni koşullar getiremez. Sadece şekil yönünden inceler, bunun dışında bir inceleme yapamaz. Bundan sonra yasama faaliyeti yapılması imkansızlaşmıştır. Parlamento'nun yasama yetkisi gasp edilmiştir.
Sonunda hepimiz kaybedeceğiz
Mehmet Altan (
Star Gazetesi): AK Parti'nin kapatılması sürecinin başladığını görüyorum. Bir
senaryo sahibi var ve onu uygulatıyor. Bunun Türkiye'ye ne yararı olacak? Hepimiz sonunda kaybeden haline gelebiliriz. AK Parti de yanlışlıklar yaptı.
Temel haklar için adım atması gerektiğini söyledik.
Süreci Bahçeli başlattı
7
Mart 1989: Anayasa Mahkemesi, başörtüsünü serbest bırakan yasayı iptal etti.
25
Ekim 1990: Yükseköğretim Yasası'na 'Kanunlara aykırı olmamak kaydı ile
yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir.' ifadesi eklendi.
14 Temmuz 1992: Mehmet Sağlam
YÖK başkanı oldu. Sağlam, 3 yıllık görevi boyunca bu yasaya dayanarak üniversitelerde
başörtüsü yasağını uygulamadı.
6
Aralık 1995: YÖK Başkanlığı'na
Kemal Gürüz getirildi. 1989'daki Anayasa Mahkemesi'nin yorumuna dayanarak katı bir yasak uyguladı.
8 Haziran 2007: Başbakan Erdoğan, Prof. Dr.
Ergun Özbudun'dan anayasa taslağı hazırlamasını istedi.
28
Ağustos 2007: 6 kişilik
heyet, hazırladıkları taslağı AK Parti'ye teslim etti. Başörtüsü yasağı konusunda iki alternatif sunuldu. İlkinde 'Hiç kimse kılık kıyafetinden dolayı öğreniminden mahrum bırakılamaz.', diğerinde 'Yükseköğrenimde kılık kıyafet konusunda herkes serbesttir.' denildi.
17
Eylül 2007: AK Parti kurmayları ve bilim heyeti, Sapanca'da yapılan 3 günlük toplantıda anayasa taslağına son şeklini verdi. Başörtüsüyle ilgili maddede birinci ifade
tercih edildi.
13 Aralık 2007: MHP lideri Bahçeli, Anayasa'nın 10. maddesinde değişiklik yapılarak sorunun çözümünü istedi.
14 Ocak 2008: Başbakan,
İspanya'da "Velev ki simge olarak taktığını düşünün. Bunu suç kabul edebilir misiniz?" dedi.
15 Ocak 2008: Başbakan'ın İspanya'daki açıklamalarını grup toplantısında değerlendiren Bahçeli, başörtüsü sorununun toplumsal uzlaşma ile çözülmesi gerektiğini vurguladı.
16 Ocak 2008: Erdoğan, İspanya dönüşünde muhalefete şu çağrıyı yaptı: "Yeni anayasayı beklemeye gerek yok. Bunun çözümü çok kolay. MHP ben varım diyor. CHP yoksa yok."
17 Ocak 2008: MHP lideri
Devlet Bahçeli, yazılı açıklama yaparak partisinin teklifini ortaya koydu.
23 Ocak 2008: AK Parti, MHP'ye kendi teklifini iletti.
24 Ocak 2008: Ortak noktada buluşan parti kurmayları, Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinin değiştirilmesinde uzlaştı.
25 Ocak 2008: Yapılması düşünülen ikinci zirve, 'kılık kıyafet' ibaresinin doğurduğu endişeler yüzünden ertelendi.
28 Ocak 2008: İki partinin kurmayları yeniden bir araya geldi. Yoğun görüşme trafiğinin ardından mutabakata varıldı.
9
Şubat 2008: Yasak, 411 milletvekilinin, yani Meclis'in yüzde 80'inin desteğiyle kabul edildi.
2
7 Şubat 2008: CHP, Anayasa Mahkemesi'ne iptal başvurusunda bulundu. Değişikliğin 'yok sayılması'nı ve 'yürürlüğünün durdurulması'nı istedi.
11 Mart 2008:
Danıştay 8. Dairesi, YÖK Başkanı Yusuf
Ziya Özcan'ın üniversite rektörlerine gönderdiği 'başörtüsü serbest' yazısını
genelge olarak tanımlayıp yürütmesini durdurdu.
ZAMAN