Aydın'ın açıklaması tehdit niteliğindeydi. İşte o açıklama: "Suç unsurlarının hukuk düzeni içinde soruşturlması ve gerek görüldüğünde kimseler hakkında kamu davası açılması tartışılmaz bir gerçektir. Ama anayasal düzen konusundaki duyarlılıkları özellikle bilinen kişilerin evlerindeki aramalarv e gözaltına alınmasını hukuk çerçevesinde değerlendirmekte zorluk çekiyoruz. TSK'nın üst düzeyinin hedeflenmesi de manidardır." "Yapılan soruşturmada açık kurallara uyulmadığı, yasal düzenlemelere aykırı hareket edildiği görülmektedir. Gözaltına alınanların çoğu belirli mevkilerde ve davetiye ile çağrılması mümkün kimseler. Devletin anayasal organlarındaki sorumluluk dönemlerinde ülkenin bölünmez bütünlüğü ve laik düzenle ilgili duyarlılıkları nedeniyle adeta hesap sorma, öç alma sistemiyle yapılan soruşturma endişeye sevketmektedir. 2 bin 500 sayfalık iddianame düzenlemesi, toplama iddianame olması açısından savunma hakkını zedelemektedir. Çok sayıda şüphelinin bir araya toplanarak yargılanması da adil yargılanma hakkına aykırıdır. Yargılamayı yapan mahkeme eski DGM'lerin bir uzantısıdır." "Cezaevinde duruşma salonu kurulması olagan yargılama yöntemlerinden sayılamaz. Sanıklarla ailelerinin bu konuda AİHM'e yapacakları başvuru sonrasında ülkemiz ciddi sıkıntılar yaşanabilecektir. Toplumda bir korku atmosferi yaratacak girişimler karşısında tepkiler bile engellenmek istenmektedir. Bazı siyasi amaçlarla yönlendirildiği hissini yaratmaktadır. Hukuk devletinde statüsü ne olursa olsun kimseye dokunulmaz olmadığı, hukuku çiğneyenlerin de bir gün mutlaka hukuka hesap vereceklerinin altını çizmek istiyorum." "Usül hükümleri açısından bir yargılamada önce yapılan işlemler sonrakilere aynı şekilde bildirilmek zorundadır. Yargılama ile ilgili süreç düşünüldüğünde büyük bir sıkıntıya neden oluyor. Bir davada birlikte yargılanması gereken sanıkların ayrı ayrı zamanda yargılanmaları onların adil yargılanma haklarına ve adil yargılama haklarına aykırılık teşkil ediyor."