Merkezi Brüksel'deki düşünce kuruluşu
Avrupa Politikaları Çalışma Merkezi'nde
Kıbrıs'taki müzakerelerde gelinen aşamayı ve beklentilerini anlatan
Talat, "Gerçekte B planımız var, C planımız da var. Fakat bence bunları tartışmanın zamanı değil" dedi.
Talat, şöyle konuştu:
"Bazı planlar zihnimizde, bazı öneriler var. Başka planlarımız var, fakat (çözüm) taahhüdümüz hala geçerli. Biz çözümden yanayız, şimdiye kadar çözüm için mücadele ettik. Özellikle 2004'ten bu yana çözüm için çabalıyoruz. Özellikle ben siyasi kariyerimin başlangıcından bu yana çözüm için kararlı oldum. Başka bir seçeneği düşünmek istemiyorum. Dürüst olmak gerekirse biz (Rum lider Dimitris)
Hristofyas'la masayı terk etmeyeceğimiz konusunda birbirimize söz verdik. Fakat bu taahhüde rağmen vurgulamak isterim ki bu müzakerelerin bir sınırı var. Eğer bir yerde tıkanıp bunu aşamıyorsak başka ne yapabiliriz? Bu tıkanıklıktan çıkmak için başka yollar aramaya başlayacağız. Şimdilik bu ihtimali düşünmek istemiyorum, fakat inanın başka seçenekler, planlar var. Belki şu anda kağıt üzerinde detaylandırılmamış (planlar) fakat gerçekten önümüzde büyük şans ve fırsatlar var.
Benin kişisel düşüncem mevcut müzakerelerin son şans olduğu yönündedir."
Bunu dile getirdiğinde eleştirilerle karşılaştığını anlatan Talat, "Teorik olarak son şans olmayabilir ama gerçeklere bakın. Kıbrıslı Türkler artık farklı bir düşünceye sahip, fikirleri değişiyor. Kamuoyu yoklamaları yaptırdığımızda halkın çoğunluğunun 2 devletli çözüm istediği ortaya çıkıyor. Son parlamento seçimleri de bu gerçeği gözler önüne serdi. Yeni Başbakanımız (Derviş Eroğlu) yeni bir iradenin oluştuğunu söylüyor: Halkın, seçimlerin yapıldığı tarih olan 19
Nisan iradesi" diye konuştu.
Talat,
KKTC'nin 1983'teki
bağımsızlık ilanı sırasında, zaten 1976 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti adıyla bağımsız bir devlet kurulduğu için bunu tekrardan ilan etmenin, BM'nin ve uluslararası toplumun karşı çıkacağı düşüncesiyle, yanlış olduğunu savunduğunu anlattı. Daha sonra yaşananların kendisini haklı çıkardığını söyleyen Talat, o sıralar üyesi olduğu Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin (CTP) federal çözümden yana tavır alarak, bağımsızlık ilanına karşı çıksa da, parlamentodaki oylamada görüş değiştirip tek yanlı bağımsızlık ilanını desteklediğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Talat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"
Bağımsızlık ilanı o dönemde bana göre yanlıştı, ama bu artık tarihi bir gerçek. Özellikle 2004'ten sonra BM
Güvenlik Konseyi'nin KKTC'nin bağımsızlık ilanını kınayan ve buna karşı önlemler getiren kararları bence artık geçerli ya da adil değil. Çünkü Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs sorununun BM parametreleri içinde çözümü yolunda kararlarını ortaya koydu. Durum dönemin BM Genel Sekreteri Kofi
Annan tarafından tasdik edildi. Bence artık Kıbrıslı Türkleri hala izole etmeyi, kısıtlamayı sürdürmek adil değil."
-HRİSTOFYAS'IN NAZİ BENZETMESİ-
Talat, Brüksel'de 29-30 Ekim'deki AB zirvesine katılan Hristofyas'ın gazetecilere yaptığı açıklamada
Türkiye'yi Nazilere benzetmesini de sert sözlerle eleştirdi.
"Nazi konusu gündeme geldiğinde Ankara'daydım. Hemen Hristofyas'ı aradım bu sözlerini sordum. (Doğru değil, böyle bir şey demedim. Yanlış
çeviri. Zaman gazetesinden oku, Türkiye'ye bakışım orada yayımlanacak) şeklinde cevapladı" diyen Talat, dün Kıbrıs'ta bir araya geldiklerinde bu konuyu tekrar tartıştıklarını anlattı.
Talat "Türkiye'nin iyi niyetine ve bana karşı çok tahripkar bir açıklama. Çünkü Türkiye çözüm için çok kararlı, uzlaşma sağlanması için müzakerelerdeki tüm konularda desteğini ortaya koyuyor. Bunun karşılığında böyle eleştiriler ve suçlamalarla karşılaşıyor. Dürüst olmamız gerekirse bu adil değil" şeklinde konuştu.