Keşke
Tam bir
aile ortamının sıcaklığından yine Semâ Hastanesi'nin ufuklarına bakıyorum. Selim İleri'nin her yazısı bende bir şeyler yazma arzusu uyandırır. Kurcalamak istediğim bir şeyler düşer aklıma, bazı yerlerine bazı ayrıntıların eklenmesini yakıştırmaya çalışırım. "Her gün yazsa okunur" diyebileceğiniz üslup özelliği böyle bir şeydir.
Elimden gelseydi, şöyle bir değerlendirme testi
uygulamayı ne kadar çok isterdim... Bir yazarın bir yazının, bir eserin önce yüz öncelikli okuyucusunu tesbit edip; sonra o "yüz kişi"lerin seviyesini belirleyip bir kalite ratingi kurmak mümkün olsaydı, ne mükemmel bir şey olurdu. Kaç kişi tıkladı değil, kimler tıkladı; ne kadar okundu değil, kimler tarafından nasıl okundu? Önemli olan budur. Ve tabii ki böyle bir kriter, kendi özel hüneriniz dışında, hiçbir yaklaşım biçimine hayatiyet kazandıramaz. Böyle bir uygulama tekniği henüz keşfedilmedi.
Gündemde ne var? Al kumandayı zapla, 5 dakikada gündemin dışını tastamam görürsün.
Pozitif değişim alanı çok yetersiz; hiçbir şey değişmiyor denilse yeridir. Değişim üretemezsen çözüm de üretemezsin. Değişenler, düşünce gerektirmeyen teslimiyetler. Yaşlandık, doğru; büyüdük, doğru; bunlar zorunlu değişimler. Eşya gibi değişmek türünden bir şey. Kayda değer bir tarafı yok ki.
...
Hocaefendi'nin "itidal sayhası", içimi dalgalandırdı. Bu eleştiriyi yapmaya cesaret edecek birini bulmak çok zordur. Bende o cesaret yok mesela. Geçmişteki bir eleştirime gösterilen tepkilerin acısı hâlâ yüreğimde... Bir
Türk gemisi bombalanması riski var ise, buna gösterilecek tepki planın da cebinde olacak. Vurulursan vuracaksın. Peki şimdi ne oldu? Tarihinde ilk defa olarak bizim aracımızı vurdu
İsrail. Bu olayın gerçekleşmesi bana çok ağır geldi. Hocaefendi'nin tavrı, tam bir devlet adamı tavrı. Öyle bir çıkış yaptı ki, bundan sonrası için, bir iade-i itibar kapısı açtı.
Bu mesaj şu anlama geliyor: "Rasyonel bir eksiklikten yararlanarak bu densizliği yaptın. Ama gerekli uyarılar ve tedbirler gerçekleştikten sonra da aynı densizliği yapma çılgınlığına sakın tevessül etmeyesin!" O mesaj, işte bu mesajdır. Tam yerinde, tam bir itidal kahramanlığı jestiyle hiç gecikmeden seslendirilmiştir. Bu bir övgü değil, itidal kahramanlığının örneklenmesine duyulan coşkulu sevincin ifadesi. O kadarına hakkım var herhalde... "Devlet adamı tavrı" dedim; bunun doğrudan siyasetle falan ilgisi yok, eskiden devlet adamı tavrı siyasetin mensubiyetleriyle değil, bir kültürel kişilik ferâseti ve faziletiyle ilgiliydi. İtidal'in siyasete
bakan yüzündeki
akıl, ferâsetin itidal'e bakan yönündeki zenginlikten nasip alamazsa, hep bir şeyler eksik kalır.
Selim İleri, hep popüler romancıların piyasa işçisi gibi hakir görülmesinden şikâyet eder ve aslında iyi de yapar. Ama, bir hakkın teslimi çok güzel bir şey de olsa; "ne yazdılar?" sorusunu hemen kapatıvermeyi gerektirmez.
Bazı insanlar, en çok ihtiyaç duydukları insanlara husumet de duyarlar! Bu geçmişte de olabilir, şimdi de, yarın da. Geçmişte minnettarlıktan kurtulmak için; şimdi'de ve gelecekte ise kibirden dolayı. Bunun sonucunda da ne geçmişte aldıklarının hayrını görür, ne de daha sonra alması mümkün olanları alabilir. Bu tuhaf ve marazî bir
psikolojik haldir. Bir Selim İleri'nin vefâlı ve duygulu beyefendiliğini düşünün, bir de Hocaefendi'ye laf çarpmaya çalışanın nadanlığına bakın.
Sivil
eylem yapıyorsun, yapılmasını destekliyorsun; ama 9 kişi öldürülüyor! Nerede bunun tepkisi, tedbiri, öngörüsü? Böyle eylem mi olur? Sivil eylemi
teşvik ve
tahrik edenler o eylemi tekeffül edecek. Zulüm doğsun da tepkiler zaman içinde büyüsün diye demokratik (ve resmi teşvikli) eylem yapılmaz.
... Rasyonellikle itidal arasındaki metodik liyakat ve teminat ilişkisini İslam'ın kökünden kavramış bir düşünce insanı ve öncüsüdür o. Keşke her ekolün öyle bir hocaefendisi olsa.
AHMET SELİM - ZAMAN