Hocaefendi'den çözüm reçetesi

Depremin tozu dumanı arasında kalan açıklamaları sakin kafayla yeniden okumakta fayda var

Hocaefendi'den çözüm reçetesi

Fethullah Gülen Hocaefendi, Kürt meselesi ve onun izdüşümü olan terör sorunu hakkında önemli açıklamalar yaptı. Biraz depremin tozu dumanı arasında kalan açıklamaları sakin kafayla yeniden okumakta fayda var. Hocaefendi, konunun bütün taraflarıyla ilgili kısa, öz ama can alıcı tespitlerde bulunuyor. Önce hepimize ıstırap çağrısı yapıyor. Meselenin çözümü için yeterince dertlenmediğimizi, çözüm üretecek nispette kafa yormadığımızı söylüyor. Daha doğrusu çözüm üretilememiş olmasını ıstırap eksikliğine bağlıyor. Hocaefendi, ikinci olarak üretilmiş çözümlerin dikkate alınmayışına sitem ederek, "Herkesin kendini yeterli gördüğü, her şeyin hakkından geleceğine inandığı ve hayatını ona göre planladığı bir dünyada siz en doğruları bile kimseye duyuramaz ve o zihniyetteki vazifelilere, sorumlulara hiçbir şey kabul ettiremezsiniz. Bu da önemli bir handikaptır; çok ciddi stratejiler ve çareler üretsek de maalesef bugün kimse dinlemez" diyor. Bediüzzaman'ın hâlâ geçerliliğini koruyan ve maalesef hâlâ hayata geçirilememiş projesini bu minvalde zikredebiliriz. 1911'de Sultan Reşat ve İttihatçıları ikna etmek için çırpındığı Medresetüz Zehra'yı yani doğuya kurulacak Darül-funun'u, 1922'de Büyük Millet Meclisi'ne de anlatmıştı. Yıl 2011 ve daha o ufku yakalayamadık. 'Kürtçenin caiz' olduğu üniversiteyi tam manasıyla kuramadık. Mardin Artuklu Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı bölümüne 21 öğrenci alarak bir tabuya ilk kazmayı vurdu. Hocaefendi tam burada can alıcı soruyu soruyor: "Neden okullarda Kürtçe'nin de öğretilmesine fırsat verilmedi? Yurtdışındaki okullarımızda, hatta Amerika'da bile Türkçe seçmeli ders olarak okutuluyor ve kimse buna mani olmuyor. Büyük devlet olmanın hususiyeti budur." Kürtçe geçmişten bugüne problemin nirengi noktası. Yasaklamak, yok saymak, 'anlaşılmayan bir dil' olarak kayıtlara geçirmek çözüm değildi. Bu gerçeği devlet cihazının kabullenmesi epey pahalıya mal oldu. Hocaefendi'nin Bediüzzaman'a atıfları Kürtçeyle sınırlı değil. 1925'te Şeyh Sait hadisesi bahane edilerek başlayan sürgün ve hapis hayatı yaklaşık 30 yıl süren Üstad, 'ömrüm memleket hapishanelerinde, mahkemelerde geçti' derken mübalağa etmiyordu. Çektiği onca sıkıntıya rağmen 'müspet hareket' tarzından zerre taviz vermemiş ve böylece Türk-Kürt kardeşliğinin sembol isimlerinden biri haline gelmiştir. Hocaefendi toplumu bir dönem esir alan şiddet sarmalının her iki yönüne de eleştirisini dile getiriyor. Şiddeti 'hak arama vasıtası' olarak kullanmaya kalkanların da, 'bölücülüğe karşı çare' diye sunanların da yanlış yolda gittiğini yaşayarak gördük. Hocaefendi, "Bir dönem balyoz gibi tepelerine inerek bunları sindiririz zannettik. Hâlbuki her balyoz sadece kini ve nefreti kamçıladı. Ve bunu arkadan gelen nesiller tevarüs etti ve bir milleti yutacak hale geldi" diyor. Geçen hafta silah bırakan İspanya'daki ETA örgütü de benzer süreçleri yaşadı. 1978'deki özgürlükçü anayasaya ve kazanılan haklara rağmen teröre son vermeyen örgüt, emniyet güçlerinin tavizsiz takibiyle nihai çözüme mecbur bırakıldı. Taraf'ta Yasemin Çongar'ın aynen yayınladığı, El Pais'ten Lluis Bassets'in "Barış ve Bedelleri" başlıklı makalesi durumu şöyle özetliyor: "ETA ortadan kalkacak. Bunun nedeni, ETA'nın yenilmiş olması. Komandolarını yeniden üretme temposu, yeni militan kazanımının ve eğitiminin hızı, uzun bir süredir, polisin örgütü dağıtma hızının gerisinde kaldı... Aynı anda üç yenilgi söz konusu: Örgütün silahlı yapısı askerî açıdan mağlup oldu; kendisini finanse etmek, propagandasını yapmak ve hatta seçimlerde avantaj sağlamak için şiddeti kullanan örgüt siyaseten mağlup oldu; insan hayatını hiçe sayarak, kendi fikirlerini ve kafalarındaki siyasi canavarları, komşularına saygı göstermenin, onlarla bir arada yaşamanın üzerinde tutan militanları, destekçileri ve seçmenleri ahlâken mağlup oldular." Hocaefendi, terörün güvenlik tedbirleri ile "lokalize edilmesini, topluma baskı yapmasının engellenmesini, baskı altında dağa gitmenin yolunun tıkanmasını" istiyor. Her şeye rağmen silah bırakmamakta direnenlere de 'Nush ile uslanmayanın hakkı kötektir' atasözünü hatırlatıyor. Bülent Korucu - Zaman
<< Önceki Haber Hocaefendi'den çözüm reçetesi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER