Ey kudreti sonsuz, merhameti nihayetsiz, bütün âlemlerin yegâne sahibi Yüceler Yücesi Rabbimiz! Senin ifadelerin ve âyât-ü beyyinât ile huzuruna geliyor sana dehalet ediyoruz. İstediğin şekilde
Efendimiz'e teslimat ve salât-ü
selamla huzuruna geliyor el pençe divan duruyoruz. Habibine konuşturduğun şeyle ki, "İsm-i a'zamla kim dua ederse kabul buyururum" dedirttin. İsm-i azam diye rivayet edilen şeyleri terdad edip huzuruna geliyoruz. Bizleri dergâh-ı nezd-i ehadiyetinden gafil çevirme ya Rabbi. Bizlere kerem ü lütfunla muamele eyle Ya Rabbi.
Ya İlâhel âlemin ve ya Ekrame'l-ekramîn. Şu anda bütün memleketimizde bütün kubbeler altında yer yer
radyo ve televizyon diliyle Seni ve Habib-i Edibin'i anmak, Kur'an'dan âyât-ü beyyinât tilavet etmek üzere Senin cemaatin, Senin kulların, Habib-i Edibin'in ümmeti mescitlere koştular. Ayaklarını koydukları yerlere yüzlerini sürdüler. İçlerini inceltip kasveti izale ettiler.
Gönül rikkati içinde, edeple ellerini Sana kaldırdılar, kurtuluşlarını ve
beraatlerini Senden istiyorlar. Milletçe kurtuluşlarını ve cennete giriş müjdelerini Senden istiyorlar. Sen Sen'den bunları isteyenleri hâib ve hâsir bırakma ya Rabbi.
Ya İlâhe'l-âlemin ve ya Ekrame'l-ekramîn! Sen ferman ediyorsun, "Bir cemaat içten kendi kendini değiştirmezse ben onları değiştirmem" diyorsun. Binaenaleyh biz bu perişan halimizin altında içten değişmemizi görüyoruz; belki bu sözleri Sana takdim ederken de bu mevzu karşısında hicap duyuyor, utanıyorum. Sesimi kısmak istiyorum. Ama bununla beraber başka kapı da bilmiyorum.
Ellerimi bir ızdırar ve mecburiyetle kapına doğru açıyorum. Başka yerlere gitsek, başka vadilerde dolaşsak, cürme, günaha saplansak ve sokakların çirkefine karışsak bile Sen biliyorsun ya Rabbi, vallahi biz başkasına secde etmedik, billahi başkası karşısında bel bükmedik, tallahi başkasının kapısına gitmedik. İşte bu kadarcık sadakatimizle yeniden ahd ü peymanda bulunarak huzuruna geldik. Bizi burada boş çevirmeyip aziz ve payidar eyle ya Rabbi. Beraatımızı ihsan edip bizleri kıyamete kadar Kur'an'a hadim eyle ya Rabbi.
Mescitlerimizde Kur'an okunuyor, minarelerimizden dinin temeli ezanlar yükseliyor ve biz mabetlerimizde, mescitlerimizde bülbülü hoş eda nağmeler dinlemeye erdik, Sen bu nağmeleri kesip bizi inkisara itme ya Rabbi. Hazreti
Muhammed'i güldüren, Kur'an'ın manasını güldüren, eslâfı, ervahı, eşbahı güldüren bu manzarayı makûs edip bütün bu gülenleri ağlatma ya Rabbi.
Rahmetİnden ümİdİmİzİ kesmedİk
Yıllar var ki bizler hep günahlarımıza, ihmallerimize ağladık, ama can dudağa geldiği hengâmda Sen imdadımıza yetiştin "Rabb'inizin rahmetinden ümidinizi kesmeyin" dedin. "Lebbeyk" dedik, elimizi göğsümüze vurduk, paçalarımızı sıvadık, sokaklara daldık, âr ettik, hicap ettik, ama kahveler içine girdik, Seni anlatmaya çalıştık, camiler içine girdik Seni anlatmaya,
çatlak seslerimizle, saksağan sesi gibi edalarımızla bu kürsülerde Sana dem tutmaya çalıştık. Ama Sen biliyorsun, biz de öyle zannediyoruz Ya Rabbi; bunları sadakat içinde yapmaya çalıştık, sadakat içinde olmayı Senden diledik ve dilendik. Yanlış dedikse, içimize inemedikse, nifaka girdikse şayet, bizi mağfiret eyle, bizlere beraat lütfeyle ya Rabbi.
Ya Rabbi dokuz asır tevhide bayraktarlık yapmış bir milletin torunları olarak biz o havaya alıştık; Senin adını omuzumuzda taşımaya, âfaktan âfâka serhad türküleri söyleyerek gezmeye, kaleleri aşmaya, cihana muvazene getirmeye, insanlık için muvazene unsuru olmaya alıştık ya Rabbi. Sen bizi buna davet ettin, "Sizi ifrat ve tefritin ortasında ümmet-i vasat yaptım" dedin. Böyle olmaya çalıştık, böyle olmak için mahrumiyetlere katlandık ama Senin rızanı kazanacağımız ümidinden asla dûr olmadık.
Bir gün biz mezarlarımızda yatarken, elinde bir demet gülle başımızda Fatiha okumak için gelen neslimizin güldüğünü, onların o dırahşan çehrelerindeki tebessümlerini bize göstereceğini
ümit ettik. Mezarımızın başlarında
Allah diyenleri, minarelerimizde Allah diyenleri, mescitlerimizde Allah diyenleri bize göstereceğini ümit ettik. Ümit ettiysek de bunu Sen "Ümitsizliğe düşmeyin" dediğin için yaptık. Şimdi bizi bir noktaya getirdin; semamızın gözünü yaşlarla doldurdun, semalar üzerimize ağlamaya başladı.. zemin şak şak olup rüşeymler çıkardı.. Ama etrafta
muhalif rüzgârlar esmeye, dış mihraklar içimize düşmanlık atmaya başladı. Sen bu noktada bizim korktuklarımızdan bizi masûn ve mahfuz eyle Ya Rabbi.
Yâ Hafiyye'l-altâf. Neccinâ mimmâ nehâf, ey lütufları gizli olan Allah, ey keremleri gizli ve
umman olan Allah! Bizleri korktuklarımızdan halâs eyle, şu ana kadar lütfedip bağışlayıp gedaya sultanlık mülkü sayılan bu lütufları bize ihsan ettikten sonra, bunları payimâl eyleme. Bunları devamlı ve sürekli kılarak, bizleri bunlarla serfiraz eyle ya Rabbi. Bu muammayı hal ve fasl eyle ya Rabbi. Bu müşkülümüzü müşkülkûşâ olan Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)'le hal ve hak eyle ya Rabbi. Coştuk, ne diyeceğimizi bilemiyoruz,
Ağustos böceği gibi öttüğümüz mihraplarda çatlamak istiyoruz. Beni, benimle beraber neslimi, Senin yüce adını bir
ağaç dalı olan mihrablarda haykırırken çatlat yâ Rabbi.
Ey Yüceler Yücesi Sultanımız! Şu anda ellerimi açmış cemaatinin hissiyatını onlar namına Sana takdim ediyorum. Benim günahkâr sesime, günah dolu ifadelerime değil, şu Allah diyen seslerin duruluğuna, heyecandan çatlamak üzere olan gönüllere bak ya Rabbi. Bunların ötesinde, bizim Seninle olan alakamıza, Sana karşı olan sevgimize değil, Senin sevdiğin kullarına olan alakan ve sevgin hürmetine bizleri mağfiret ve merhamet eyle, Beraatımızı tamam eyle ya Rabbi.
Kur'an'ın kalbimizde ma'kes bulmasını kolaylaştır, hizmetlerimizi de makbul eyle ya Rabbi. Şu başlattığın aşkı söndürme, içimizde olduğu gibi dışımıza da tezahürünü lütfeyle.. Halkımız içinde öyle mütecelli olmaya muvaffak eyle Ya Rabbi. Bizi bir daha beraatımızı almak ve içimizi inşirahla doldurmak için huzuruna geldiğimiz gün çok daha değişik ve başka şekilde gelmek şerefiyle şerefyâb eyle ya Rabbi.
Seccadelerİ gözyaşlarImIzla IslatalIm
Cihanın çeşitli yerlerinde yeni gelişmelerin olduğunu duyalım ve bunların şükrünü eda etmek için iki büklüm huzuruna gelelim. Minarelerden hakiki manasına uygun Allahu Ekber nidalarının yükseldiğini duyalım.. gözyaşlarımızı Ceyhun ederek huzuruna koşalım.. iki büklüm rükua varalım.. bu az oldu diye secdeye kapanalım.. gözyaşlarımıza muhtaç seccadeleri ıslatalım.. ve pek çoğumuz bu neşvenin içimizde hasıl ettiği mevcelenme ile canı dudağına gelmiş, kalbi durmuş insanlar olarak ruhumuzu teslim edelim.. inşirah, beşaret ve beşaşet içinde şadırvanların
temiz güvercinleri gibi kanat çırpalım, Sana yükselelim.. Bedrin aslanları gibi, Uhud'un kaplanları gibi, cihan tarihinde benzerine az rastlanan harika nesiller gibi olma yolunda bir hayat sürelim.. Bizi bu
mübarek gece hürmetine bu türlü lütuflarla şerefyâb eyle ya Rabbi.
Ya İlâhe'l-âlemin veya Ekrame'l-ekramîn! Sen'in Dinine, Kitabına, Peygamberine ve masum kullarına düşmanlık besleyen cahil, kaba, insanlık ve
medeniyet mahrumu, zalim birtakım insanlar var. Onlar, Sen'in kendilerine iyilikte, hayr u hasenâtta kullansınlar diye emaneten verdiğin gücü ve saltanatı, inanan insanların hukukuna
tecavüz edip onlara karşı bir
baskı unsuru olarak kullanıyor ve göz göre göre zorbalık, derebeyliği yapıyorlar. 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billah' hazinelerinin tek sahibi Sen'sin; mutlak güç ve otorite yalnız Sen'indir; biz de izafi, gölge mahiyetindeki güç ve kuvvetimizden arınıp Sen'in asla karşı konulamayacak güç ve kuvvetine iltica ediyoruz. Ne olur, Yüce Mevlâmız, adavet hisleriyle oturup kalkan, inanmış insanların aleyhinde sürekli
komplo üstüne komplo kuran o kimselerin düşmanlık hislerini kalblerinden söküp at ve bütün duyma, görme ve idrak kabiliyetlerini topyekün insanlığın hayrına olabilecek istikamete tevcîh buyur. Biz, onların yapmak istedikleri kötülükleri, vermek istedikleri zararları,
hile ve hud'alarını, tuzaklarını, komplolarını ancak Sen'in yardımınla def'edebiliriz. Onun için de, Rabbimiz, o insafsız gaddarlardan gelebilecek her türlü şerden Sen'in sıyanetine dehâlet ediyoruz. Bu haddini bilmez, insafsız tipler şayet salâh yolunu seçmezler, fitne ve fesatlarına devam ederlerse, Sen onların ellerini kollarını bağla.. ayaklarına prangalar vur.. kalemlerini yazamaz, dillerini de konuşamaz hale getir.. inananların aleyhinde kullandıkları ne kadar yol-yöntem, imkân ve malzeme varsa, hepsini ellerinden çekip al.. menfûr emellerine ulaşmalarına fırsat verme ve bizi o tiran bozması zalimlerle karşı karşıya bırakma.. nusretinle, hıfz u inayetinle bu âciz ve çaresiz kullarını te'yîd buyur!
Duamızın evvelinde salât ü selamla kaldırdığımız ellerimizi, bir kere daha Efendimiz Hazreti
Ahmed ü Mahmûd u Muhammed Mustafa'yı, O'nun tertemiz, dupduru, pırıl pırıl
aile fertlerini, yıldızlar kadar yükseklerde dolaşan ashabını hayırla anarak indiriyor ve bizi ellerimiz boş, haybet ve hüsran içinde geri çevirmemeni diliyoruz Rabbimiz!
Amin.. Amin.. Amin..
* Bu metin M.
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 9.7.1979 tarihinde
İzmir Hisar Camii'nde verdiği Berat Gecesi vaazının akabinde yaptığı duadan derlenmiştir.