Büyük usta ve fikir adamı
Halit Refiğ'i kaybettik.
Cumartesi akşamı telefonum çaldı. Karşımda ağlamaklı bir sesle eşi Gülper Hanım vardı. "Halit'i yoğun bakıma kaldırdılar, doktorlar da kötü şeyler söylüyorlar" der demez yattığı
hastaneye koştum.
Hasta odasına girdiğimde Halit abinin yatağı boştu ve yatağın yanındaki koltukta Gülper Hanım ağlıyordu. Teselli etmek elbette zordu. 35 yıllık hayat arkadaşı yoğun bakımdaydı ve durumu kritikti.
Aşırı ısrarlarım ve doktorunun özel izni ile yoğun bakıma girme fırsatını buldum. Gülper hanım kapı dışında beklerken Halit abi ile hayatının son gecesinde yarım saat baş başa kalma fırsatım oldu.
Yoğun bakımın loş ve kasvetli havasında yatağında tek başına yatıyordu. Bilinci açıktı, bir
deri bir
kemik kalmıştı, sadece göz bebeklerini oynatabiliyordu. Ölümün artık her zamankinden daha yakın olduğunu kendisi de anlamıştı.
Geldiğimi görüce tebessüm etmeye çalıştı. Yanı başına oturdum. Acı çektiği belliydi.
Hemşire elini tutabileceğimi söyledi. Elini tuttum. Gözleri ile
iletişim kurmaya çalışıyordu. Ben konuştum o dinledi. Sesler çıkarıp konuşmaya gayret etse de konuşması mümkün olmuyordu.
Anladığım kadarı ile
ahiret yolculuğu arifesi bir dosta ihtiyacı vardı.
***
İlk tanıştığımızın üzerinden tam 15 yıl geçmişti.
Bir yaz günü
Fethullah Gülen'in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfına gelmişti. Üzerinde her zamanki gibi son derece mütevazı bir pantolon ve ceketi, başında kasketi ile daha oturur oturmaz 'Erkamcım bana bu
yurt dışında açılan Türk okullarını bir anlatır mısın' diye sormuştu. Soruşundaki heyecan ve merakı hala gözümün önündedir. Ben de bildiğim kadarı ile o yıllarda nerelerde okullar varsa anlatmaya çalışmıştım. Onun meşhur ifadesi ile 'Hay
Allah Hay Allah' diye diye anlattıklarımı hayranlıkla dinlemişti.
Halit Refiğ tam alamı ile bir Kemalistti.
Mustafa Kemal'e hayrandı,
batı onun için kötülükleri kaynağı ve iki yüzlülüktü. Emperyalizm demekti. Aynı zaman da
Osmanlı milliyetçisiydi.
Atatürk'ün Osmanlı'dan Cumhuriyete geçişte pek çok şeyi değiştirdiğini ama bayrağı değiştirmediğini söylerdi. Bayrağa aşıktı. Hilal İslam'ı
yıldız ise ordumuzu temsil eder derdi. Hilal ile yıldızın birbirinden ayrılmaması gerektiğini sık sık ifade ederdi.
Fethullah Gülen'le özel bir dostluğu vardı. Bütün dünyada açılmış okulları her türlü ortamda savunurdu. Henüz daha yayınlanmamış son makalesinin son satırları da bu konuya ayırmıştı;
'Tek bir umut var; Türkiye'nin kendisi? Bütün çağların çok az sayıda üstün siyasi dehalarından biri olan
Gazi Mustafa Kemal Atatürk de zaten aynı yolu göstermişti; Kendine güven ve çevrene barış içinde yaklaş? bunun dünya için de bir örnek olacağına inanıyorum. Nitekim bu yazıyı yazarken televizyonda 7.
Türkçe Olimpiyatları'nın
kapanış töreni yayınlanmaktaydı. 115 ülkeden gelen yüzlerce çocuk hep bir ağızdan Sevginin dili Türkçe ile yeni bir dünya kuruyoruz diye bir
şarkı söylemekteydiler. Dünyanın geneldeki karanlık gidişinde benim için de gerçekten tek umut ışığı bu?'
Doğruyu aradım, güzeli sevdim adında bir de kitabı yayınlanmıştı bu yıl. Evet, doğruyu aradı ve güzeli sevdi. Doğruyu bulup güzeli sevdikten sonra da bir adım bile geriye atmadı. Kimseden çekinmezdi inandığı doğruları söylerken.
Fethullah Gülen'e olan bu sevgisi ve hayranlığından dolayı çevresinden çok tepki almıştı. Ama hiç geri adım atmadı. Yanında aleyhine konuşmaya kalkan birileri olunca Fethullah Gülen benim dostumdur, buyurun şimdi ne diyecekseniz deyin der ve konuşanın ağzına lafı tıkardı.
Geçen hafta ziyaretine gittiğimde zor da olsa konuşabiliyordu.
Kuzey Irak'tan yeni gelmiştim. Oralardaki okulları sordu.
Erbil,
Kerkük ve Süleymaniye'de onu aşkın okul ve bir de üniversite var, binlerce öğrenci yetişiyor bu okullarda değince yüzü aydınlanmıştı.
Hemen Fethullah Gülen'i ve Türkiye'ye ne zaman döneceğini sordu ve ekledi 'Tabii ben egoistçe kendi açımdan gelmesini çok isterim ama onun bildiği ve gelememesine haklı engeller mutlaka vardır' demişti.
28
Şubat döneminde Fethullah Gülen ve sevenleri hakkında cadı kazanı kaynatıldığı bir dönemde bir civanmertliği vardır ki unutmam mümkün değil. O
iftira dolu manşetlerin atıldığı ilk gün "Aman vakfı basarlar, ben orada dostlarımla birlikte olayım, onlara kötülük yapılmasına belki engel olurum" diye koşa koşa Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'na gelmişti.
Fethullah Gülen'in Halit Refiğ için Zaman gazetesinde verdiği taziye ilanında kullandığı vefalı dost ifadesini açılımıdır yukarıda yazdıklarım.
Pek çok konuda farklı düşünürdük ama vefalı bir dosttu, her şeyden önemlisi yürekli ve omurgalıydı. Konjonktüre gere şekil alanlardan değildi.
Kenya'da birlikte Türk okullarından birinin
mezuniyet törenindeki gözyaşlarını unutamam.
***
Yoğun bakımda O gözyaşlarının aktığı,
ölüm öncesi bulanıklaşmış gözlerine bakıyorum. Halit abi ölüm döşeğinde. Eli avucumun içinde. Son kez bakıştığımızın ikimiz de farkındayız.
'Sürekli tekrarladığım bir cümleyi' tekrar etmeye çalışıyor.
Hemşire işaret ediyor, çıkmam gerektiğini anlıyorum, elimi bırakmıyor. Gözleri ile sürekli bir şeyler demek istiyor.
Ayrılmak zorundayım dinlenmelisin diyorum. Tam ayrılırken gitme der gibi sesler çıkarıyor, zorla ayağını oynatıyor.
Tekrar geri dönüyorum elini yeniden tutuyorum. Tekrar göz göze geliyoruz. Halit abi Allahaısmarladık diyorum.
Ayrıldıktan kısa bir süre sonra da Hakka kavuşuyor.
Halit Refiğ'in bilinmeyen bu yönüyle de bilinmesini istedim.
Vefalı dost Allahaısmarladık.
HABER7