[Haber
Yorum]- BÜLENT KORUCU
Toplumun belki en eğitimli ve en seçkin kesimi hâkim ve savcılar
sandık başına gitti. Bidon kafalı ve göbeğini kaşıyan adam muamelesi, aynen onlara da yapılıyor.
Adalet Bakanlığı'nın baskısı ile oy verildiğini ileri sürüyorlar.
Yargı camiasını azıcık bilen herkes şunu kabul eder ki; hâkim ve savcılar üzerinde
Yargıtay ve
Danıştay üyelerinin baskısı yanında bakanlığın etkisi hiç denecek kadardır. Yüksek
mahkemeler, ilk derece mahkemelerinin kararlarını denetler. Üzerlerine aldıkları ve sonuçlandırdıkları
dosyalar en önemli performans kriteridir. Pek çok hâkim, vicdani kanaati farklı bile olsa yüksek mahkeme ile ters düşmemek için oluşmuş içtihatlara
boyun eğer. Yüksek mahkeme üyeleri 'kararını bozdum' demekle yetinmez, dosyalar üzerinden hakim ve savcılara not verir. Bu not, sonuçlandırılan dosya adediyle birlikte terfilerde ağırlıklı olarak dikkate alınır. Müfettişlerin iki yılda bir yaptığı
denetlemeler bir anlamda tamamlayıcı niteliktedir. Üç kriter üzerinden terfiler mümtazen, tercihen veya normal olarak üç şekilde yapılır. Yüksek mahkemelere ve
HSYK'ya seçilmek,
yargılanma imtiyazlarından yararlanmak için birinci sınıfa ayrılmak ön şarttır. Bunun yolu ise terfilerinin çoğunu mümtazen almaktan geçer. Yüksek yargıçlar gerekli üç kıstastan ikisine hükmettiği için mümtazen terfide suyun başını tutarlar. Bakanlık yeni düzende denetleme ve
soruşturma yetkisine sahip müfettişleri de HSYK Genel Kurulu'na devrettikten sonra neredeyse etkisiz
eleman konumuna gerilemiştir.
Ayrıca yüksek yargıda tetkik hâkimi veya savcı olarak görevlendirilme konusu var. Daire başkanlarının inisiyatifiyle yapılan görevlendirmeler 10 tane lojmana bedeldir. Danıştay ve Yargıtay üyelerinin büyük ekseriyetinin
referandum ve
seçimler konusundaki keskin tavrı bilinirken, yargı mensuplarına bidon kafalı muamelesi çekmeyi insafsızlıkla bile açıklayamıyorum. Tamamen
demokrasi hazımsızlığını dışa vuruyorlar. Yargı mensupları bence büyük riskleri göze aldılar, bugüne kadar kendilerini adam yerine koymayan yüksek yargıçlara kafa tuttular. Yargıdaki kast sistemini değiştirmenin ve yerel mahkemeleri kul gibi gören üst sınıfla eşitlenmenin başka da yolu yoktu. Önlerine gelmiş fırsatı iyi değerlendirdiler.
İradelerini yüksek hâkimlere ipotek etselerdi, eski düzen aynen devam edecekti. Yüksek yargıçlarca kutsanmış ve icazetlendirilmiş adaylara tepki, tercihleri şekillendirdi. Aksini iddia edenler, halkın
adliye mekanizmasına olan güvenini yok ediyor. Bir lojmana oyunu, kişiliğini satmış hâkimin karşısına nasıl çıkacağız? Ona nasıl saygı duyacak, vereceği karara inanacağız?