Değişik siyasî görüşten fikir adamlarını bir araya getiren Sivil Siyaset Platformu’nun sözcüsü eski Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş, Gezi ve 17-25 Aralık süreçlerinin darbe olmadığını, Türkiye’nin gerçekte bir hükümet darbesi yaşadığını açıkladı. Erdoğmuş son dönemde yaşananlarla ilgili çarpıcı bir değerlendirmede bulundu: O zaman son dönemlerdeki gelişmeler de yeni Ergenekon’la ittifak sanki. Bu ittifakın ilk operasyonlarından biri yine Hizmet’e yönelik. Bu ittifak üzerinden bunlar yapılıyor.
Küresel sivil bir inisiyatife, dinî kesime karşı ‘tehdit’ suçlamasıyla operasyon yürütüldüğünü belirten Erdoğmuş, bunun bir proje olduğunu ve 28 Şubat sürecinden daha vahim sonuçlar doğuracağını aktardı. Suriye ve Irak’ta yaşananları hatırlatarak, “Tam da ihtiyaç olduğu bir dönemde, şiddeti reddeden bir hareket tehdit görülüyor. Masum bir operasyon değil. Diğer cemaatler de tehdit altında.” dedi.
Gezi ve 17 Aralık yolsuzluk soruşturması ve ‘Hizmet Hareketi’ni bitirme eylem planı’yla ülkenin geldiği noktayı değerlendiren Abdulbaki Erdoğmuş’a göre, yeni bir siyasi partiye değil yeni siyasete ihtiyaç var. Gezi olayları ve aralık süreciyle siyasetteki keskinlik düşmanlığa dönüştü. ‘Türkiye, bu kez eskiden darbelere maruz kalan siyasetin darbe girişimiyle’ karşı karşıya kaldı. Bu da toplumun kimyasını bozdu. Erdoğmuş, “Türkiye’de ilk defa sivil alanda örgütlenmiş bir Hizmet Hareketi’ne, dini kesime açık şekilde ulusal tehdit iddiasıyla bir düşmanlık oldu. Sivil bir inisiyatifin küresel bir hareketin ulusal ve hatta uluslararası bir tehdit oluşturduğu gerekçesiyle bir operasyon denemesi var. 28 Şubat’tan daha vahim sonuçlar, acılar doğurabilir.” diyor.
'Hizmet Hareketi’nin de eleştirdiği yönleri olduğu, hükümete sınırsız desteği yanlış bulduğu’ görüşünü paylaşan Platform Sözcüsü, “Ama bu cemaatin özeleştiri yöntemiyle çözebileceği bir sorundu. Hükümetin operasyonu bir proje gibi görünüyor.” diye ekliyor. Çarpıcı tespiti ise şöyle: “Şiddeti temel alan radikal İslamcı hareketler bölgemizi yakıp yıkıyor. Şiddeti reddeden İslami hareketlere tam da ihtiyaç olduğu bir dönemde, şiddeti reddeden, asla benimsemeyen bir hareket tehdit olarak görülüyor. Masum bir operasyon değil. Dünyanın her tarafında insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi iddiasıyla Hizmet Hareketi’nin geliştirdiği bir İslam anlayışı vardı. İslam ve demokrasi birlikte yaşamadıkça sonuç almamız da mümkün değil.” AKP içinde Başbakan’ın etrafında oluşan bir kadrodan bahsediyor Erdoğmuş. “Küçük bir bürokrat sınıfı, danışmanlar ekibi ve yine küçük bir iş dünyası/müteahhit grubuyla hem kendi hem de partiyle arasına geçilmez bir kale inşa etmiş. Bu kalenin arkasında olup bitenleri anlamakta zorlanıyoruz. Olumlu eleştiriler bile ihanet sayılıyor. İhanet algısını topluma kabul ettirme gibi bir strateji izliyor.” ifadelerini kullanıyor.
Başbakan’ın muhalefete tahammülü olmadığını vurgulayan eski milletvekili, AKP’nin AB, demokratikleşme ve sivil anayasa gibi hedeflerden otoriter siyasete yöneldiğine dikkat çekiyor. Kırılmayı ‘coğrafya liderliğine kalkışmaya ve Erdoğan’ın Osmanlı gibi olacağına inandırılmasına’ bağlayan Erdoğmuş, “Ne gerçekliği ne de zemini vardı. Bu ancak otoriter siyasetle denenebilecek bir girişimdi. Erdoğan bunu denedi ve Türkiye’ye çok şey kaybettirdi. Bu siyasetin önündeki engelleri kaldırma amacıyla hukuk askıya alındı. Bu engellerden biri de Hizmet Hareketi görülüyor.” diyor.
Yanlış bir İslam algısıyla karşı karşıyayız
Sivil siyaset sözcüsü, hükümete olan halk desteğini ise şöyle izah ediyor: “28 Şubat gibi süreçlerin etkisi elbette var. Toplum esas itibarıyla İslam’a ve dindarlara kredi vermiştir. AKP’yi besleyen temel unsur bu algı. Yanlış bir İslam algısıyla da karşı karşıyayız. Dindarlığı ritüellerden ibaret kabul eden bir toplumuz. İslami siyaset ile siyasal İslamcılık birbirine karıştırıldı. Siyasal İslamcılıkta rant, iktidar, devletin ön plana çıkartılması var. İslami siyasette ise dini tam anlamıyla kavrayıp, buna göre hareket etmek. Peygamber Efendimiz “Savaş hiledir” sözünü gerçek bir savaş için kullanmış ancak bu son dönemde özellikle gerçek manasının dışına, hayatın her alanına yayılıyor.”
Diğer cemaatler de tehdit altında
Abdulbaki Erdoğmuş, ‘Bu işin farkında olmasa, hatta bu operasyonda hükümetten yana tavır koysalar bile diğer cemaatler de tehdit altında, bu operasyon onları da kapsayacak’ öngörüsünde bulunuyor. Diğer cemaatlerin hükümetin yanında yer almasını ise ‘çıkar ilişkisi ve baskı’ya bağlıyor: “Kanunlar askıya alınmış, yargı üzerinden istenilen operasyon yapılabiliyor, MİT ve Emniyet üzerinden herkes suçlanabiliyor. Yeni bir siyaset tarzı ortaya çıktı. Bunun hilafet siyasetine dönüştüğü görmezden geliniyor. Partideki aklıselim siyasetçilerin susmasını yadırgıyoruz.”
Yeni Ergenekon’la ittifak kurdular
Erdoğmuş, Ergenekon davasına da ilginç bir yorum getiriyor. “Ergenekon ya da başka şey deyin, bu operasyonla tasfiye amaçlandı.” diyen Erdoğmuş, şöyle devam ediyor: “Ama diğerleri yani muhafazakâr ve Kürt ayakları nerede? O zaman son dönemlerdeki gelişmeler de yeni Ergenekon’la ittifak sanki. Bu ittifakın ilk operasyonlarından biri yine Hizmet’e yönelik. Bu ittifak üzerinden bunlar yapılıyor. MGK’da belirlenmiş bir strateji olmalı. Başından beri cemaatlere yönelik bir kumpas hedefi vardı. AKP’yi bunun dışında tutuyorum, Tayyip Bey ve danışman ekibinin bilgisi dahilinde.”ZAMAN