Başbakan Erdoğan’ın Danışmanı Mustafa Varank’ın oluşturduğu öne sürülen özel ekipteki bir bürokratın ihbar mailiyle deşifre ettiği kara propaganda planı büyük yankı uyandırdı. Türkiye’de akla gelen tüm grupların önde gelen isimlerini sözde ‘Paralel Devlet Yapılanması’ tarafından dinlenmiş gibi göstermeyi amaçlayan kirli plana siyasetçilerden ve hukukçulardan tepki yağdı. Skandal plana en ilginç tepki CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’den geldi. Özgündüz, benzer bir skandalı dinleme bahanesiyle deşifre edilen Selam Tevhid örgütü soruşturmasında bizzat yaşadığını açıkladı.
"VERİP VERİŞTİRMEM İÇİN"
Başından geçen olayı şöyle anlattı: “Benim daha önce Selam örgütünden dinlendiğim yönünde haberler çıkması dolayısıyla savcılığa başvurarak böyle bir şey var mı yok mu diye talebim olmuştu. Varsa sorumluların bulunması yoksa da neden böyle haberlerin yapıldığının kamuoyu tarafından daha net görülmesi içindi. Halbuki savcılığa başvurduğumda benim dinlenmediğimi öğrendim. Dinlenen bir kişiden ötürü dolaylı olarak dinlemeye takılmışım.
Ama gazeteye bunu dinleniyormuşum gibi yansıttılar. Dinlendiğim iddiaları hükümete yakın gazetede çıkınca yine hükümete yakın bir televizyona konuşmam için davet ettiler. Birilerine verip veriştirmem için bilerek bunu yaptılar.”
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin de sahte dinleme listesi skandalıyla ilgili olarak “2011’de iki siyasi partiye tuzak kurulmasının merkezinin neresi olduğunu da bu vesileyle tespit etmiş olduk.” dedi.
“Alanlarda ‘Dinlendik, tuzak kuruldu’ diyor şimdi tuzağın merkezi olduğunu görüyoruz” diyen Tekin “Sahte delillerle dinlemelerle insanların hayatlarının nasıl karartıldığını gördük ve şimdi bir merkezin uzun süredir nasıl bu işlerle uğraştığı ortaya çıktı. Bu merkezi kamuoyunda afişe edeceğiz. Demokrasilerde böyle bir şey olmaz. Şakası da kabul edilemez” dedi. CHP Milletvekili Faruk Loğoğlu da “Demokrasi ile şeffaf toplum anlayışıyla uyan hiçbir tarafı yok. İsmimin listede geçmesine
şaşırdım” şeklinde tepki gösterdi.
OPERASYON GEREKÇESİ İNŞA EDİLİYOR
MHP Trabzon Milletvekili Koray Aydın: “İtiraf mektupları, bu konudaki görüşlerimizin ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. AKP, yeni bir algı operasyonuyla gündemi değiştirip gırtlağına kadar yolsuzluğa batan iktidarlarını, saltanatlarını korumak, rüşveti, yolsuzluğu, yağmayı, gözden kaçırmak, Güneydoğu'daki büyük ihaneti yok saydırmak, muhalif kesimlere ve kitlesel protestolara yönelik diktatörlüğü aratmayan şiddet görüntülerini unutturmak istiyor.”
ÇETELERİN KULLANDIĞI YÖNTEM
MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural: “Hükümet, başkaları sorumluymuş gibi göstermekle bu işten sıyrılamaz. Önce suç isnadı oluşturup sonra ona suçlu bulmak tamamen bu süreçte kendi sorumluluklarının üstünü örtmek için yaptıkları psikolojik harekattır. Bu süreçte dinleme, izleme, baskı, tehdit, şantaj bütün bunların siyasi iktidar tarafından kullanılan bir araç olduğunu düşünüyorum. Delil oluşturmayla ilgili birtakım şeyler varsa zaten bunların sorumlusunun kendileri olduğunu ortaya koyuyor. Yolsuzluk, usulsüz dinleme, örtülü operasyonlar bütün bunlarla ilgili sorumlu hükümettir.”
İFTİRA SUÇTUR CEZASI 4 YIL HAPİS
Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Avukat Mehmet Kasap: "Yetkili makamlara haksız şikayette bulunarak kişilere iftira atmak TCK'ya göre suçtur. Bu suçun yaptırımı 267’nci maddede düzenlenmiştir. Bu suçu işleyenler 1 yıldan 4 yıla kadar hapisle yargılanabilirler. Bu iftira, ayrıca somut olayda olduğu gibi sahte delillerle desteklenirse ceza yarı oranda arttırılır.”
KARALAMA KABUL EDİLEMEZ
Eski İstanbul Baro Başkanı Yücel Sayman: “Nutkum tutuluyor bu olaylar karşısında. Sahte deliller üretmek delil toplama sistemi hukuka aykırı ve yanlıştır. Hukuk çiğnendiği zaman herkes kendi istediği gibi kullanıyor. Güçlü olan bunu kendine göre kullanıyor.”
RANTA ALET EDİLİYOR
Avukat Ergin Cinmen: “Hukuki aykırı yöntemlerle kanıtlar kullanılmaz. Demokratik hukuk devleti isteniliyorsa karalama kampanyaları sonuç getirmez. Bunlar boşuna bir çabadır. Dinlenilmeyen bir kişiyi sırf rant sağlamak amacıyla dinleniliyormuş gibi göstermek yanlıştır.”
28 ŞUBAT’TAKİ GİBİ CADI AVI
Emekli Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu: “Türkiye’de daha önce 28 Şubat sürecinde de cadı avı yapıldı. Sahte belge üretmek ağır suçlar arasında yer alır. Siyasi rakibini yok etmek veya rant sağlamak amacıyla delil üretmek tasvip edilemez. Bu mektup doğruysa daha önce yapılan komployu ortaya çıkarmak gerekir. Eğer doğru değilse bu kişileri ortaya çıkarmak gerekir”