CMK'nın 102. maddesi kapsamında
Hizbullah sanıklarını
tahliye eden
Yargıtay 9.
Ceza Dairesi'nin
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 'tutululuk' süresiyle ilgili kararlarına aykırı davrandığı ortaya çıktı...
Hizbullah sanıklarını tahliye eden Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin '
tutukluk' süresiyle ilgili olarak
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (
AİHM) kararlarına aykırı bir
uygulama yaptığı ortaya çıktı. Dairenin AİHM'in tutuk luluk süresinin hesabında temyizde ge çen süreyi dikkate almadığı kaydedildi.
Ceza Muhakemeleri Kanununun 102. maddesinin yürürlüğe girmesinin ardından Hizbullah dosyasını ele alan daire, 10 yıllık tutukluluk sürelerini doldurdukları gerekçesiyle Hizbullah sanıklarını tahliye etti. İlk derece
mahkemesinin verdiği kararı mahkumiyet için yeterli gören AİHM, önümüzdeki aylarda Türkiye'de de uygulamaya geçmesi beklenen
istinaf mahkemeleri ve Yargıtay'daki temyiz süresini 'hükümlü' statüsünde görüyor. Yerel mahkemenin verdiği mahkumiyet kararıyla kuvvetli şüphe daha da kuvvetlenmiş, sanığın ceza alması 'kuvvetle muhtemel' diye yorumlanıyor. Anaya-sa'ya göre Türk mahkemelerinin hüküm oluştururken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve sözleşmenin yorumlanmasına ilişkin AİHM kararlarını re'sen dikkate almalarının yükümlülük olduğuna dikkat çekiliyor.
Cahit Solmaz kararı
AİHM örnek kararını Cahit Solmaz
davasında verdi. AİHM'in Solmaz kararında "AİHM, AİHS'nin 5/3. maddesinde belirtilen sürenin bitiş tarihinin 'ilk derece mahkemelerinde suçlamanın esası hakkında karar verildiği gün' olduğunu hatırlatmaktadır" denildi. Solmaz davasında AİHM, yargılamanın 3
Ekim 1995'te başladığını ve 25
Mart 2002'de mahkum edilmesiyle sona erdiğine dikkat çekti. Yargıtay'ın 15 Ekim 20002'de kararı bozması nedeniyle
yeniden yargılama başlarken AİHM, Yargıtay'da geçen süreyi tutukluluk süresine katmadı.
Karmaşık davalarda süre uzar
AİHM, Chraidi /
Almanya davasında ise 'karmaşık' davalarda tutukluluk süresinin uzun olabileceğine karar verdi. AİHM kararında "AİHM, önceki davalarda, 5 yılı geçen tutuklu yargılamanın, AİHS'nin 5/3. maddesinin ihlaline neden olduğu kanaatine varmıştır. Mevcut dava, oldukça karmaşık bir soruşturmayı ve 3 kurbanın ölümü ile yüzden fazla kişinin acı çekmesine neden olan ciddi nitelikte uluslararası terörizm suçlarına ilişkin yargılamayı kapsamaktadır.
1996'da Lübnan'dan iadesini müteakiben başvuranın, Almanya'da bulunmasının tek nedeni, söz konusu suçlamalar için mahkeme önüne çıkmaktı. Bu istisnai koşullar altında AİHM, başvuranın tutukluluk süresinin, halen makul olduğunun kabul edilebileceği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla, AİHS'nin 5/3. maddesi ihlâl edilmemişti" kararını verdi.
Ankara 11.
Ağır Ceza Mahke-mesi'de geçtiğimiz hafta Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin aksine AİHM kararları doğrultusunda karar vermişti.