Bilişim
sektörü, akıllara durgunluk verecek bir
hırsızlık furyası ile karşı karşıya.
Organize hırsızlık çeteleri bilgisayar çalmak yerine içindeki değerli parçaları alıyor. Direkt firmaların depolarını
hedef alan hırsızlığın en dikkat çeken yönü ise
siparişle yapılması. Yani istenilen bilgisayar parçası daha çalınmadan satılıyor. Teknolojiyi iyi bilen hırsızlar, bilgisayarın tamamını almak yerine içindeki boyutları
küçük; fakat para değeri yüksek olan CPU (
işlemci) ve RAM’leri alıyor. Bir RAM’in fiyatı 20-100 dolar arasında değişiyor. İşlemcinin fiyatı ise 150-200 dolar. Bir çanta RAM çalan kişi, yaklaşık 100 bin dolarlık hırsızlık yapmış oluyor. Son iki ayda yaşanan beş vakada maddi tutarı 500 bin doları aşan
ürün çalındı.
İstanbul Ticaret Odası yöneticilerinden birinin çalınan malları, 48 saat içerisinde piyasaya faturalı olarak sunuldu.
Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve
Araştırma Hastanesi’nin yeni açılan polikliniklerine giren hırsızlar ise, bütün
kayıtların bulunduğu 24 bilgisayarın kasalarını açıp içindeki işlemci ve ‘RAM’leri çaldı. Hastanede yoğun güvenlik önlemi olmasına rağmen yaklaşık 2-3 saat süren hırsızlık olayı herkesi şaşkına çevirdi. İki hafta önce işyeri soyulan Barem
Bilgisayar’ın Genel Müdürü Bülent
Vural, çok daha pahalı ürünlerin bulunduğu bölüme hiç girilmediğinin altını çiziyor: Çalınan ürünler hırsızlığın nitelikli ve sipariş üzerine yapıldığını gösteriyor. 753 firmanın oluşturduğu
Türkiye Bilişim Sektörü Derneği (TÜBİDER), artan hırsızlığa karşı çalıntı malları satın almama kampanyası başlattı. Ancak bu da çözüm olmadı.
Hırsızlar bunun üzerine
seri numaraları olmayan pahalı ürünlere yöneldi. Dernek Başkanı İbrahim Durak, “Tecrübeli hırsızlar bilgisayar işlemcileri arasında
tercihte bulunuyor. Bazen bizim bile ayırt edemeyeceğimiz, üzerinde kodlar yazılı işlemcileri
ucuz olduğu için bırakıyorlar. TFT olmayan ekranı almıyorlar. Çünkü hem ağır, hem de ucuz. Dizüstü bilgisayarlar en çok tercih ettikleri ürünlerin başında yer alıyor.” diyor. Yılda bu şekilde 60 kadar hırsızlığın yapıldığına işaret eden Durak’ın verdiği bilgilere göre, her hırsızlıkta 75-100 bin dolar civarı ürün çalınıyor, son 5 hırsızlık vakasında çalınan malların maddi tutarı 500 bin dolardan fazla. Durak, siparişle yapılan hırsızlığın adi bir vaka olarak görülmesinden şikayetçi. “
Polisi bunun organize bir suç olduğuna ikna edemiyoruz.” eleştirisinde bulunuyor. En çok tepki gösterdikleri ise
bilişim sektörünün içinde yer alan yüzsüzler. Bunların hırsızlığa çanak tuttuklarının altını çizen Durak, bile bile bazı çalıntı malların alınmasından dert yanıyor ve ekliyor: “Eskiden
kaçakçılık piyasasını aklayanlar şimdi ürünlerini alarak hırsızları aklıyor.” Durak, söz konusu tespitine
İstanbul Ticaret Odası’nın komite başkanlarından birinin çalınan ürünlerini örnek gösteriyor. Malların 48 saat içerisinde piyasaya faturalı ürün olarak dağıtıldığına dikkat çekerken şöyle konuşuyor: “Bu kadar hızlılar. Şirket, Perpa’da satılan bilgisayar kasalarını görüp tespit yaptırınca iş ortaya çıktı. Ürünün Türkiye ithalatçısı kendileri olduğu için kime mal verdiğini, kime sattığını da biliyor.” TÜBİDER Başkanı Durak, bir hırsızlık hadisesinin nasıl gerçekleştirildiğini ise şöyle anlatıyor: “Hırsızlar önce yer tespiti yapıyor. Kepenkleri kesme işini bir hırsız, güvenlik sistemini devre dışı bırakmayı da bir başka hırsız yapıyor. Taşıma işini ve aracı kullananlar bile farklı. En profesyonelleri ürünleri alan, makineleri açanlar. Hırsızlar iki tip ürün çalıyor. Birincisi sipariş üzerine. Bunların kutularını, garanti belgelerini almıyorlar. Çünkü satılan yer hazır. İkinci bölümü Tahtakale piyasasında satılabilecekler oluşturuyor. Bu kısımda dijital ürünler revaçta.
Ses kayıt cihazları, fotoğraf makineleri,
hafıza kartları, MP3 playerler gibi taşınması kolay, satılması kolay ürünler. Bu ürünleri çok seviyor ve girdikleri depolarda özellikle bu ürünleri arıyorlar.” Hırsızlara karşı mesleki
dayanışma içerisine giren bilişimciler 2003 yılından beri web sitelerinden hırsızlık sonucu çalınan ürünlerin seri No’larını yayımlıyor. Polisler bir ürün bulduğunda derneği arayıp “Bir ürün var, sizinle ilgili olabilir mi, sahibine ulaşabilir misiniz?” diyor. Bugüne kadar 31 vaka web sitesine yansıdı; 19’u hâlâ aydınlatılmayı bekliyor. Bazı hırsızlık olayları ise örtbas ediliyor. Çünkü sektörün içerisinde kaçak mal dönüyor. Faturasız olarak giren bir ürün çalındığında malı çalınanlar “bizim ürünümüz çalındı”diyemiyor. Çalınan ürünler dikkat çekmesin diye kelepir fiyatına değil, normal fiyatına satılıyor. O zaman kimse çalıntı olmasından Şüphelenmiyor. Çalıntı ürünün herkese zararının olduğunu belirten TÜBİDER, bu alanda çalışan işyerlerine çağrıda bulunuyor: “Benim elimde uygun ürün var, diyen herkesten mal almayın. Aldığınız-sattığınız ürünlerin kayıt ve seri numaralarına bakın.” TÜBİDER’in polisten beklentisi ise şöyle: “Hırsızlıkları bizimle birlikte takip edecek polis istiyoruz. Bu hırsızlıkların dosyası karakolda kapanmamalı. Örgütlü bir suç gibi görülmeli.”
‘
Uzman polis istiyoruz’
İki hafta önce işyeri depoları soyulan Barem Bilgisayar’ın Genel Müdürü Bülent Vural, bilişim sektörünün ürünlerine yönelik ilginin örgütlü olduğunu söylüyor. Sektörün hırsızlar, dolandırıcılar ve yasadışı yoldan yurda ürün sokan kaçakçıların kıskacında olduğuna dikkat çeken Bülent Vural,
Mecidiyeköy civarında her gün bir bilişimci soyuluyor. Son 3 haftada 2 toptancının soyulduğunu biliyorum. Bu ürünlerin
taşıması kolay, ama pahalı.” dedi.
Güvenlik güçlerinin bilişim hırsızlıklarına sıradan vakalar gibi yaklaşmasından yakınan Vural, polisten beklentilerini şöyle anlattı: “Bilişim hırsızlıklarına uzmanlar bakmalı. Nasıl ki sıradan hırsızla oto hırsızı bir tutulmuyor ve ayrı bir
ekip ilgileniyor, bilişim ile ilgili de ayrı bir birim olmalı ve derinlemesine ilgilenmeli. Polis, olaylara sıradan bir hırsızlık gibi yaklaştığı için bugüne kadar aydınlatılan olay olduğunu duymadım.”
ZAMAN