Hıncal Uluç'tan ilginç sorular

Dün Genelkurmay'ı göreve çağıran Hıncal Uluç, Aktütün'den sonra herkesin yanıtını aradığı 'şiddeti bitirme yöntemi'ni tartışmaya açtı.

Hıncal Uluç'tan ilginç sorular

Sabah Gazetesi yazarı bugün Hıncal Uluç'un sorularını manşet yaptı. Afsız çözümü biz de bilelim manşeti ile duyurulan yazıda Uluç, önemli sorular soruyor. 'GENEL AF OLMAZ' DEDİ Göreve geldiği hafta Meclis'in yetkisi altındaki bir konuda asker adına kırmızı çizgiyi çeken "Genel af, menel af olmaz" diyen Başbuğ değil mi? Hem de savaşı kazanmanın yolunun PKK'ya katılımı önlemekten geçtiğini anlatırken... TÜM SİVİLLER BİLSİN O zaman, içinde af olmayan bir çözüm yolunu biliyor ve düşünüyor demektir. Bize de açıklasın, biz de bilelim... Tüm siviller bilsin bakalım, PKK'ya katılımın en kısa yolla önlenmesinin yolu askere göre nedir? Kamuoyu çözüm bekliyor. İşte Hıncal Uluç'un yazısının tamamı: Çözüm umudunuz var mı?.. Kendinizi 70 yaşındaki Zülfü Çelebi'nin yerine koyar mısınız bir.. Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde yaşayan Zülfü Çelebi'nin.. İkiz oğulları var.. Aslanlar gibi büyütmüş onları.. Birisi şimdi, Türk Silahlı Kuvvetlerinde vatan görevini yapıyor.. Öteki.. Öteki Kandil'de.. 3 yıldır PKK militanı.. Elinde silah emir bekliyor, kardeşinin ordusuna saldırmak için.. Aktütün'ü basanlardan biri de oydu kim bilir.. Aktütün'de şehit olanlardan birinin kardeşi olabileceği gibi.. "Allah çocuklarımı karşı karşıya getirmesin.. Allah oğullarımı birbirinin katili yapmasın" diye sabah akşam dua eden Zülfü Baba'nın yerine koyun bir an kendinizi.. Koyun ve düşünün.. Olaydaki dramı değil, lütfen gerçeği düşünün.. Ayni aile, ayni çevre içinde büyüyen, ayni çevrede, ayni dost ve arkadaşlarla yetişen, ayni eğitimi alan iki kardeşten birini Türk Silahlı Kuvvetlerine, ötekini bir terör örgütüne götüren ince çizgi nedir?. Güneydoğu sorununun çözümü bu sorunun yanıtını verebilmemizden geçiyor.. Silahtan, askerden falan değil.. Şimdi, yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un karargâhının ve yeni iletişim bürosunun yanıtlamasını istediğim bir sorum var.. PKK ile otuz yıldan beri süren savaşın bilançosunu öğrenmek istiyorum.. 1-Bu savaş için bugüne dek harcanan para nedir?. 2-Bu savaşta bugüne dek verilen zayiat nedir?. Kaç şehit?. Kaç gazi?..Kaç gencimiz, kolunu, bacağını, gözünü kaybetti ve çalışamaz hale geldi?. Kaç yaralımız oldu?. İstediğim kesin rakamlar gelene dek beklememe gerek yok aslında.. Çünkü her iki sorunun yanıtının da çok ama çok büyük sayılar olduğunu herkes tahmin edebiliyor.. Ki bu bilançonun içinde boşaltılan köyler ve batıya göçlerin yarattığı sosyal maliyet yok.. Peki, bunca büyük maliyetin karşılığında bugün gelinen yer neresidir?. Çözüme ne kadar mesafedeyiz?. Söyleyeyim. Başladığımız noktada.. Ufukta çözüm mözüm de görülmüyor.. "Görülüyor" diyen var mı?. Olayın askeri tarafını yöneten Genelkurmay'ın yaptığı açıklamalar sizi tatmin ediyor, umut veriyor mu?. Siyasal ve sosyal yönünden sorumlu sivillerin dedikleri içinize bir damla su serpiyor mu?. Zerre umutlanıyor musunuz?. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu imiş (TMYK).. Yayınladıkları bildiriye bakar mısınız?. "Terörle mücadelemiz bütün mülahazaların üstünde devletimizin tüm kurumlarının etkin işbirliği ile her koşulda sürdürülecek ve alınan bütün tedbirlerin uygulanmasına kararlılıkla devam edilecektir.." Vay anasını Sayın Seyirciler.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Orta Asya gezisini apar topar kesti. TMYK'yı topladı ve bu bildiriyi yayınladılar.. Dinleyince ne kadar rahatladınız, başınızı yastığa ne kadar rahat koydunuz değil mi?.. Hele bir de üstüne Devletin Başkanı Abdullah Gül'ün "Sözüm ona terör örgütü ayakta olduğunu göstermek için bu saldırıyı yapmıştır. Bedeli ne olursa olsun bu mücadeleye devam edilecektir. Bu saldırının hesabı sorulacaktır" dediğini duyunca içiniz nasıl buz gibi olmuş, nasıl derin bir "Ohh!.." çekmişsinizdir. Geçiniz beyler.. Geçiniz ağalar.. Geçiniz paşalar!.. 30 yıldır bu edebiyatı her şehidin ardından duya duya ezberledik.. Ama dönüp arkamıza baktığımızda durum masal.. Bir arpa boyu yol gitmemişiz.. Palavraya, edebiyata, hamasete karnımız tok.. Asker, sivil bir araya gelip, kamuoyunu tatmin edecek bir çözüm planını ortaya koymanız gerek.. Tutarlı ve hepsinden önemlisi inandırıcı.. Asker yıllardır "Ben savaşıyorum, ama dağa çıkış engellenmediği sürece bu savaş bitmez" diyor. Haklı olduklarını herkes kabul ediyor.. Peki dağa çıkış nasıl önlenecek?.. Zülfü Baba'nın bir oğlu bu vatan için silaha sarılırken, ötekinin Kandil'de kardeşine karşı silah kuşanmasının önüne nasıl geçilecek?. Çözüm için savaşan asker de sözünü açıkça söylemeli.. Şehitleri verenler onlar. Onlara rağmen çözüm üretilemez, kendimizi kandırmayalım. Bu yüzden asker çözüm için neler düşündüğünü açıkça ifade etmelidir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ "Bu benim işim değil. Ben savaşırım. Ötesini siviller bilir" demesin sakın.. Göreve geldiği hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetki ve sorumluluğu altındaki bir konuda asker adına kırmızı çizgiyi çeken "Genel af, menel af olmaz" diyen o değil mi, hem de savaşı kazanmanın yolunun PKK'ya katılımı önlemekten geçtiğini anlatırken.. O zaman, içinde af olmayan bir çözüm yolunu biliyor ve düşünüyor demektir.. Bize de açıklasın, biz de bilelim.. Tüm siviller bilsin bakalım, PKK'ya katılımın en kısa yolla önlenmesinin yolu askere göre nedir?. Şimdi bakın!.. TMYK falan değil, içinde Cumhurbaşkanının, başbakan ve ilgili bakanların ve de tüm komutanların yer aldığı Milli Güvenlik Kurulu, DTP dahil, Meclis'teki muhalefet liderlerinin de davet edildiği tek gündemli bir toplantıda çözümün temel ilkelerini belirlemeli ve açıklamalıdır. Kamuoyu artık, inanılır ve güvenilir bir çözüm planı bekliyor.. Yeni şehit listeleri ve dizi dizi cenaze törenleri değil.. Lütfen kendinizin bile inanmadığınız klişe nutukları ve bildirileri unutun. Millet 30 yıl ve bunca kayıptan sonra gerçekçi bir çözüm planı ve nihai çözüm istiyor.. Tamam mı? HINCAL ULUÇ - SABAH
<< Önceki Haber Hıncal Uluç'tan ilginç sorular Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER