Hidayet Karaca'dan mektup var: Bizi asıl kahreden budur...

Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, medyaya yapılan susturma girişimine ve son dönemde yaşananlara ilişkin çok çarpıcı bir mektup kaleme aldı...

Hidayet Karaca'dan mektup var: Bizi asıl kahreden budur...

14 Aralık'ta demokrasi ve medyaya yapılan darbe operasyonu kapsamında belgesiz ve delilsiz olarak tutuklanan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'dan mektup var... İşte Karaca'nın mektubu...

Küfür devam eder, zulüm etmez

Türkiye zalimin mazlum, mazlumun zalim gösterilmeye çalışıldığı çok ibretlik zamanlardan geçiyor. Evrensel insani değerler ortak paydasında buluşulması adına her platformda; "eğitim", "diyalog", "birlikte yaşama" diyen insanlar terörist gibi gösterilmeye çalışılıyor. Terör örgütüyle masaya oturanlar,  "Barış ve huzur içinde bir dünya hepimize yeter" düsturuyla yola çıkan adanmışlara "terör örgütü" iftirası atıyor.

Bugün ülkede insanlar sadece ve sadece işlerini yaptıkları için tutuklanıyor. Polisler hırsız yakaladığı, gazeteciler haber yaptıkları için suçlanıyor.
Bizler  demokratik bir Türkiye hayali kurduk. Herkesin eşit derecede özgür olduğu bir ülke için yayıncılık yaparken yeri geldi ailemizi çocuklarımızı ihmal ettik. Bunun için de bir an olsun üzüntü göstermedik. Himmetimiz milletimizdi. Ama şimdi görüyoruz ki; aynı gaye-i hayal için çalıştığını düşünüp hüsn-ü zan ettiklerimiz meğer sonsuza kadar yaşayacakmış, Huzur-u İlahi'ye hiç gitmeyecekmiş gibi, üzerinde yetimlerin hakkı bulunan arazileri kapatıp, yurt dışındaki kesirli fonlara para aktarma derdindeymiş... Bunları yaparken sadece kendilerinin değil Türkiye'nin itibarını sıfırlamak da zerre miskal umurlarında değilmiş.

Milletin vekil olarak tayin ettikleri, milleti unutup akrabasını kayırma derdine düştü. Milyonlarca genç, bir iş sahibi olabilmek için çırpınırken, birileri torpillerle yakınlarını devlet kademelerinde mevki sahibi yaptı... Yaşananlar öyle bir hezeyan halini aldı ki; bir milletvekili onu seçenlerin gözünün içine baka baka torpili ayet kılıfına sarmaktan utanmadı. Cuma Hutbelerinde okunan  "Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder" ayetini akrabasını kayırmaya 'kalkan' yapmaya çalışırken yüzü kızarmadı. Üstad Bediüzzaman'ın belirttiği gibi: Asıl müsibet dine gelen musibettir. Bugün ülkede "Asıl bu dindarlardan korkmalıymış" düşüncesi insanların zihinlerine yerleşiyor. Biz, bize beşer eliyle yapılan zulmü "Allah var gam yok" diyerek öper başımıza koyarız. Lakin din adına(!) dine yapılanlara ne demeli... İşte bizi asıl kahreden budur... Yapıp ettiklerini din kılıfına saranların dinimize verdikleri zarar mümin vicdanları adeta buza kesmiştir.

Ülkemizin götürülmek istendiği istikamet endişe verici.
Vatandaşın kendisini ifade ettiği, facebook, twitter, youtube gibi  sosyal medya mecralarına yönelen baskı, hiçbir taşkınlık yapmadan demokratik hakkını kullanan insanlara buz gibi havada tomalarla su sıkılması çok sesliliğe tahammülün kalmadığının açık örnekleri...

Öte yandan medya büyük bölümü itibariyle iktidarın yayın organı halinde. Buna rağmen bir kaç muhalif kanalın da sesi boğulmaya çalışılmakta. Radyo Televizyon Üst Kurulu'ndaki 5 AKP'li üye 28 Şubat döneminde dahi olmayan uygulamalara imza atıyor. Başkanı olduğum yayın grubuna, tomar tomar ve rüşvet olduğu öne sürülen paralar ortaya çıktığından bu yana akıl almaz cezalar kesildi. Samanyolu Haber Televizyonumuzun yayınları 100 defadan fazla durduruldu. Grubumuza hukuksuz biçimde 3 milyon liranın üzerinde para cezası verildi.

Bu hukuksuzlukları yapanlar; işleri bitince kullandıkları kişileri hep bir kenara atıvermiştir. O gün geldiğinde mazlum, hukuk çerçevesinde hakkını alır. Ancak zalime maşa olanlar ne yapacağını şimdiden düşünmelidir. Yaptıkları hukuksuz işlemlerin hesabını hem halka ham de adalete bir gün vereceklerini unutmamalılar.

Duyduk ki; tutuklanmamıza giden süreci saat başı "ne oldu" diye takip edenler bize yaşattıklarından dolayı memnunmuş. Kendi ikballeri için millete iftira atmaktan çekinmeyenler, kendilerince kazandıklarını düşünedursunlar; bizler kazanma kuşağında kaybetmemek için bir ömür boyu dua edenleriz. Şimdi Rabbimiz bize "zahiren" kaybetme kuşağında kazanmanın yollarını açtı. Bu duruma ancak hamd ederiz. Ve biliriz ki "Onu tanıyan ve itaat eden zindanda da olsa bahtiyardır. Onu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır."

Bugün hukuk, sultası altına girdiği iktidar yüzünden kısmen sükut etse de; millet yapılan zulmü, edilen iftiraları, ortalığa saçılan kin ve nefret söylemlerini görüyor. Millet haklıyı haksızı gün geçtikçe daha net bir şekilde birbirinden ayırıyor. Derdi sadece millet ve insanlığa hizmet olanlar başlarına hangi çoraplar örülmek istenirse istensin Allah'ın inayeti ile güzel günlerin geleceğine inanıyor.

Çünkü mazlumun ahı ta arşa kadar gider… Bu düzen böyle devam etmez. Küfür devam eder ama zulüm devam etmez. Yapıp ettikleri ile vicdanlara kışları yaşatanlar unutmasın: "En güzel baharlar en çetin kışların bağrında mayalanır."

Hidayet Karaca
Samanyolu Yayın Grubu Başkanı
<< Önceki Haber Hidayet Karaca'dan mektup var: Bizi asıl kahreden budur... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER