Hidayet Karaca, yıllar yılı bu hizmeti bitirmek, parçalamak için onlarca projenin denendiğini belirtip, "Kendine hayrı olmayan kesif, pişkin insanları kullandınız. Ama bilmiyorsunuz. Allah'ın bitirmediğini kimse bitiremez. Çünkü ONLARIN BÜYÜTEN BESLEYEN SULAYAN BİR BAHÇIVANI VE SAHİBİ VAR. En iyisi hocamızın dediği gibi Allah'a sığının, af dileyin." ifadelerini kullandı..
İşte o açıklama:
"Hakaret, iftira, yalan fırtınasının tam ortasındayız. Her gün katlayarak devam ettiriyorlar.
Allah rızasının peşinde koşmaktan başka derdi olmayan hocamıza, bu toprakların insanlarının ağzına alamayacağı cümlelerle hakaretler ediyorlar.
Akl-ı selim olarak bildiğimiz, İmam-Hatip mezunu, hukukçu hemşehrimiz Mehmet Ali Şahin'in söylediklerini duyduğumda yüreğime düşen acıyı kelimelerle anlatamam. Meclis Başkanlığı, Adalet Bakanlığı yapmış bir isim, ne hakla bu ağır ithamları ülkemizde milyonlarca seveni ve tavsiyelerini kendisine rehber yapmış kanaat önderi entellektüel alim bir insana savuruyor, "ciğerini temizlesin" diye ne demek istiyordu?
Sayın Şahin! Hocam hayatı boyunca hür iradesinin, bağımsızlığının ve özgürlüğünün bedelini ödemiştir. Sizin dediğiniz gibi ABD'de tutsak değildir, ciğerleri de tertemizdir. Bana göre ciğerlerine baktırması gereken de muhterem Hocaefendi değildir.
İftira öyle bir şey ki; dönüp atanın suratına yapışıverir. Gece yayınlanan ses kayıtlarından gördünüz mü Yargı'nın imamının kim olduğunu. Mehmet Ali bey ‘’Ben biliyorum ismini de veririm’’ demişti. Şimdi öğrenmiştir herhalde.
‘’Balyoz, Ergenekon, şike davalarında madem halkın şüphesi var yeniden yargılayın’’ diye çağrıda bulunduk. Haber bültenlerimizde uzun uzun yeniden yargılanma konusuna yer verdik. Gürlediler ama yağamadılar.
Kutsalları iftiralarına malzeme yaptılar. Ağza alınmayacak laflar söylediler. Çocukların ekrandan uzaklaşması gereken cümleleri saçıp savurdular. 100 yıllık bu hizmet yolcularına böyle hakaret eden, ağzından köpükler çıkarcasına saldıran olmamıştı. İnanıyorum ki bundan sonra da böylesi olmaz.
Hocaefendi'yi yakından tanıyan Bülent Arınç'ın bunca tezvirat karşısında sessiz kalması da anlaşılır değil. Muhakemesi, iradesi, vicdanıyla öne çıkan bir kişi nasıl olur da mahalle dedikodularını andıran sözleri canlı yayında söyler. Başbakan'ı tehdit eden varsa adını söyleyin, işlemini yapın. Milyonları zan altında bırakmak da neyin nesi. Kasımpaşalı tavrı bu olmasa gerek...
Üst akıl diye dilinize doladığınız isim kimmiş veya kişi değilse hangi devlettir. Her anı yakın takipte geçmiş birisinin irtibatları neden bugüne kadar ortaya çıkmamış. Devletin üst yöneticisine önü açık, altı boş cümleler yerine ‘’netlik’’ yakışırdı diye düşünüyorum. İsim isim, olay olay anlatın. Biz de bilelim herkes de bilsin.
Mesele dershane değilmiş. Gün gibi ortada. İnsanlığa hizmet vesilesi görülen, bu millete emanet eğitim yuvalarını neden kapatmak istediğinizi izah edemiyorsunuz. Emanete sahip çıkmayı komplo olarak göstermeye çalışsanız da gerçeği hak biliyor, halk da öğreniyor. Milyonların göz yaşlarıyla hizmete ve insanlığa vesile olan bu kurumları kapattığınızı zannetseniz de onlar kapanmaz ve bir gün gelir misliyle yeniden hizmete devam eder.
Dershaneler üzerinden husumet noktasına geldiğini söylemeniz artık komik kaçıyor. Bahsettiğiniz paralar iddia edilen villadaki paraların zekatı etmiyor. Siyasetinize üniversite kapılarındaki gençleri alet etmeseydiniz.
Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, hocamızın endişesi kendisi değil. Hiç de olmadı. Onun derdi milleti. İftira atarken hiç mi içiniz sızlamıyor?
Demek ki ülkeye çağırırken zerre kadar samimi değilmişsiniz. Şimdi anladık. Samimiyeti sıfırladınız.
Yolsuzluk ve rüşvetleri örtmek için günahlar masum insanlara yıkılmaz. Bu kumaş bu bedene uymaz.
Yıllar yılı bu hizmeti bitirmek, parçalamak için onlarca proje denendi. Kendine hayrı olmayan kesif, pişkin insanları kullandınız. Ama bilmiyorsunuz. Allah'ın bitirmediğini kimse bitiremez. Çünkü ONLARIN BÜYÜTEN BESLEYEN SULAYAN BİR BAHÇIVANI VE SAHİBİ VAR.
En iyisi hocamızın dediği gibi Allah'a sığının, af dileyin."